Japonya’da, 9.0 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Türkiye saati ile sabah 07.46’da meydana gelen depremin yerin 24 km altında meydana geldiği ve merkez üssünün Tokyo’nun 380 km kuzeydoğusu olduğu açıklandı. Yaklaşık 2 bin 100 km uzunluğundaki sahil şeridi üzerindeki onlarca şehir depremden etkilendi (1999 Gölcük depreminden) İnşaat endüstrisinin içinde yer alan kimseler iki farklı grup […]
Japonya’da, 9.0 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Türkiye saati ile sabah 07.46’da meydana gelen depremin yerin 24 km altında meydana geldiği ve merkez üssünün Tokyo’nun 380 km kuzeydoğusu olduğu açıklandı. Yaklaşık 2 bin 100 km uzunluğundaki sahil şeridi üzerindeki onlarca şehir depremden etkilendi
İnşaat endüstrisinin içinde yer alan kimseler iki farklı grup oluştururlar. İnşaat işini yaptıran işverenler ile bina, yol, köprü vb. yapıların ortaya çıkmasında çeşitli faaliyetlerin sorumluluğunu alan firma sahipleri. Bu gruplar elbette ki heterojen bir yapı gösterir. İşveren, devlete ait bir biriminden, büyük bir imar firmasına veya sadece bir ev sahibine kadar herkes olabilir. Firmalar bünyelerinde mimarlar, mühendisler, diğer teknik ve idari elemanlar ve geniş bir yelpazede altyükleniciler ve tedarikçiler gibi uzmanları barındırırlar. Ancak altyükleniciler bugünkü konum itibarı ile inşaat aşamasında inisiyatif alıcı değildirler.
Türkiye’de inşaat endüstrisinin alt ve üst yapısının belirlenmesin esas karar alıcıları gözünü kar hırsı bürümüş müteahhit zihniyettir. Müteahhit zihniyet bugüne kadar yapılan yapıların tamamında bilimsel ve yaşamsal değerlerden ziyade rantsal değerler göz önünde bulundurdu. Bu sadece özel sektörle sınırlı bir olgu da değildir. Devletin de ucuza yaptırdığı veya yaptığı birçok resmi bina mevcuttur. Yeterince denetimi yapılmayan binalar, ahbap çavuş ilişkisi ile belediyelerden alınan ruhsatlar, seçim yatırımı olarak kat mülkiyetinin ihlali ve benzeri birçok kurnazlık yıllarca devlet tarafından görülmedi ve hala görülmemekte. İnşaat sektöründe dönen tüm kirli ilişkiler ve rant hırsı dönem dönem Veli Göçer gibi birkaç günah keçisi çıkarmayı da ihmal etmemiştir. TOKİ örneği ise inşaat sektöründe tam bir ibreti alemliktir. Sülün Osman yaşasaydı bu olaya şapka çıkarırdı (Sülün Osman Türkiye’nin en uslanmaz dolandırıcılarından sayılır.) Çünkü göz göre göre insanlara ev diye tabutluk satılıyor!
Japonya’da meydana gelen deprem 1999 Adapazarı depreminin tam 177 katı momenti büyüklüğündedir. Yaklaşık olarak da 90 saniye sürdüğü tahmin edilmektedir. Türkiye’deki depremler ile kıyaslanmayacak kadar büyük olan Japonya depremi sonucu oluşan Tsunami sadece ve sadece açık denizlerde ve okyanuslarda görülebilecek bir doğal olaydır. Türkiye denizlerinde Tusunamiyi tartışmak ve olası bir depremde kıyı şeritlerindeki evlerin su altında kalması veya farklı bir durumun ortaya çıkması tezini ileri sürmek kıyı yağmacılığını manipüle etmektir. Japonya depremi sonucu meydana gelen can kayıpları kıyı şeritlerindeki yaşam merkezlerinin sular altında kalması sonucudur. Japonlar için deprem esnasında en güvenilir yerler kendi evleri ve yaşam alanlarıdır. Japonya’da Tsunaminin can kaybına sebep olduğu yerler tarım alanlarının yoğun olduğu bölgelerdir ve buralarda yapılaşmaya izin verilmemiştir.
Türkiye’de deniz manzaralı dolgu sahalarını fahiş fiyatla halka arz etmek ve sonrasında suçu doğa olaylarının bir sonucu gibi göstermek aymazlıktır. Aymazlık öyle bir sınır tanımaz boyuta ulaşmıştır ki örneğin 1999 Gölcük depreminde evlerin sular altında kalmasının bir Tsunami sonucu olduğunu iddia edecektir. Oysaki kıyı rantçılığının en pervasız şekli olan dolgu yöntemi sonucu binaların su altında kalması ne bir Tusunami olayı ne de bizim yaşam kaynağımız olan yer kürenin suçudur. Yaşanan, denizin daha önce olduğu yere yani asıl kıyıya tekrar gelmesidir. 1999 Gölcük depreminde evlerin su altında kalması ve insanların yaşamını yitirmesi kıyı yağmacılığı düzeninden beslenen ‘müteahhit’ zihniyetin suçudur.
Bir başka trajik olay ise deprem olduğu esnada halka ne yapılması gerektiği bilgisini veren ve çocuklara da çizgi film olarak seyrettirilen içinde tonton dede Mete Işıkara’nın da olduğu Japonya’dan ithal / devşirme eğitim filmleridir. Tonton dede Mete Işıkara halka bilgi verir iken mobilyaların duvara çok sıkı tutturulmasını tembih ediyor. Çocukların okullarında sıra altlarına sığınmaları söyleniyor. Japonya’da yaşasak bu doğru bir bilgi. Bunun nedeni küçük yaralanmaları engellemektir. Çünkü Japonya’da deprem olduğu zaman binalar yıkılmaz. Yıkılmaması için gerekli üst ve altyapı tedbirleri alınmıştır. Oysaki bizim ülkemizde sıranın altına girmeniz veya kafanızı bir masanın altına sokmanızın ya da mobilyalarınızı duvara çok sıkı bir şekilde monte etmenizin bir önemi yoktur çünkü bizde binlerce tonluk binalar tamamen üzerinize çöker.
Afetleri yaratan yerkürenin doğal sirkülasyonu olan yağmurlar, depremler, toprak kaymaları, göçükler ve benzeri doğal olaylar değildir. Doğanın kendini yenileye bilmesi için gerekli olan yeraltı ve yerüstü hareketliliklerin olabileceği ihtimalinin göz ardı edilmesi ve gerekli tedbirlerin alınmaması sonucudur. Çarpık kentleşme, ilkel yapılar ve kar hırsı ile Türkiye kendi afetini kendisi yaratmaktadır.
* Erbil Karakoç
Yapı-Yol Sen Samsun Şube Sekreteri
erbil55@hotmail.com