9 Mart çarşama günü Belediye İş Sendikası’nın çağrısı üzerine başta Türk-İş’e bağlı sendikalar olmak üzere bütün sınıf örgütlerinin ve Belediye İş Sendikası üyesi işçilerin katıldığı bir basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasına katılan Tek Gıda İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Türkel’in yaptığı konuşmadan öğreniyoruz ki, AKP iktidara geldikten sonra orman işkolu, gıda işkolu başta olmak üzere […]
9 Mart çarşama günü Belediye İş Sendikası’nın çağrısı üzerine başta Türk-İş’e bağlı sendikalar olmak üzere bütün sınıf örgütlerinin ve Belediye İş Sendikası üyesi işçilerin katıldığı bir basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasına katılan Tek Gıda İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Türkel’in yaptığı konuşmadan öğreniyoruz ki, AKP iktidara geldikten sonra orman işkolu, gıda işkolu başta olmak üzere bütün kamu iş kollarında idari yöneticiler baskı yaparak işçileri Hak-İş’e bağlı sendikalara geçmeye zorluyormuş.
O gün İstanbul Büyükşehir Belediyesi önünde yapılan basın açıklaması da yine benzer güncel bir konuyla ilgiliydi. Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan ve Belediye İş Sendikası’na üye tam 2 bin işçi Büyükşehir Belediyesi idarecilerinin baskısı sonucu Hak İş’e bağlı sendikaya geçirilmiş. İşçiler tek tek çağrılarak İstanbul ilinin çeperinde bulunan veya çalışma koşulları daha zor olan işyerlerine sürgün etmekle tehdit ediyorlarmış. İstanbul’da yaşamayan bir işçinin işyerinin değiştirilerek evinden uzak bir yerde çalışmaya zorlanmasının nasıl bir şey olduğunu anlaması mümkün değildir. Başka hiçbir sebep aramaya gerek kalmadan bir kişinin günde 4-5 saatinin işe gidip gelirken geçmesi anlamına geleceğini söylemek yeterli olsa gerek.
İlk başta şimdiye kadar yaşanan şekliyle belediyelerde yönetimde bulunan zihniyet kendi sendikasını işyerinde yetkili kılmaya çalışıyormuş gibi görünebilir. Ancak yukarıda değinildiği gibi bütün kamu işkollarında ve sadece işçi alanında değil memur alanında da benzer bir tablonun yaşandığını görmek bizi biraz daha ayrıntılı düşünmeye zorlamalı.
Bu meseleye basitçe bir yandaş sendika örgütleme çabası olarak bakamayız. AKP’nin bu operasyondaki temel hedefi basitçe, benim konfederasyonum güçlensin, değildir. AKP’nin hayatın diğer alanlarında yaptıklarıyla birlikte düşünüldüğünde örgütlü işçi alanındaki bu operasyonun açıkça totaliter bir düzen kurma çabasına hizmet ettiği görülecektir. Bu anlamıyla kendisine biat etmeyen gazetecilerin susturulma operasyonuyla aynı bütünün parçasıdır.
Şurası artık açıkça görülüyor ki, AKP dikensiz bir gül bahçesi yaratmak için emin adımlarla ilerliyor. Sesi çıkan muhaliflerin sesini kesecek, çıkmayanları etkisizleştirecek, marjinalleştirecek. Bunun dışındaki büyük bir kitleyi kendi sultası altında “örgütleyecek.” Eski derin devletten farklı olarak sadece şiddet uygulayan kurumlarda işi sıkı tutmayacak toplumun en derin hücresine kadar örgütlenecek.
Eskiden DİSK ve KESK’in örgütlenmesinin önüne geçmek için Türk-İş veya Türk Kamu Sen işverenler ya da kamu yöneticileri tarafından örgütlenirdi. Türk-İş yıllarca devletin ve onun kapitalist düzeninin yüksek çıkarları için sınıf mücadelesinin önünde engel oldu. Ancak Hak-İş’in ve Memur-Sen’in örgütlenmesi basitçe sınıf mücadelesini bölmek veya engellemek değildir. Bununla birlikte ve daha önemlisi totaliter İslamcı vahşi kapitalist düzenin toplumsal tabanını yaratma çabasıdır.
Totaliter rejimlerin en önemli özelliği egemen sınıf ideolojisinin çeşitli yollarla dayatılarak toplumun bütün düzeylerinde hakim hale getirilmesidir. AKP’nin vahşi kapitalist düzeninin yumuşak karnı emek cephesidir. Emek cephesini olabildiğince bölmek ve “yandaş sendikalar” kanalıyla örgütlemek için elindeki bütün imkanları kullanacaktır.. Zira amacı tıpkı tek parti döneminde olduğu gibi sınıf mücadelesinin ortadan kaldırıldığı, Atatürk’ün söylemiyle ifade edersek “sınıfsız ve imtiyazsız” bir kitle yaratmaktır. İslamcı ideoloji en az milliyetçi-faşist ideolojiler kadar korporatist özelliğe sahiptir. Yani yüce bir amaç için toplumsal sınıfların birbiriyle dayanışma içerisinde olması gerektiği yanılsamasını yaratma konusunda İslamcı ideolojinin faşizmden aşağı kalır yanı yoktur.
Bu saldırıya karşı emek cephesinin daha etkin ve güçlü biçimde karşı durmasının zorunluluğu bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır. Basın açıklamasında bir konuşma yapan Hava-İş Sendikası Genel Başkanı Atilay Ayçin’in “Bugün burada sadece Belediye İş Sendikası’na destek olmak için bulunmuyoruz. İktidara geldiği günden beri işçi düşmanı tutum sergileyen AKP iktidarına karşı nasıl ortak mücadele edilebileceğini göstermek için buradayız.. Bu mücadele anlayışı bugün burada başlamıştır ve Türk-İş kongresine kadar sürdürülecektir. ” şeklinde açıkladığı mücadele anlayışı AKP kuşatmasının dağıtılması için umut verici bir mesaj olmuştu.
* Tufan Sertlek
Dev Sağlık İş Genel Sekreteri