Son günlerdeki kitle gösterileri karşısında Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek 30 yıllık yönetimi altında ilk kez bir Başkan Yardımcısı atayarak istihbarat şefi Ömer Süleyman’ı bu göreve getirdi. Süleyman’ın atanmasından hemen sonra El-Cezire yorumcuları onu “seçkin” ve “saygın” olarak niteliyorlardı. Ancak, bu adamın tamamen başka bir alanda seçkin olduğu görülmektedir. Başka seçkinliklerinin arasında Süleyman’ın, Mısır’da işkence alanında […]
Son günlerdeki kitle gösterileri karşısında Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek 30 yıllık yönetimi altında ilk kez bir Başkan Yardımcısı atayarak istihbarat şefi Ömer Süleyman’ı bu göreve getirdi. Süleyman’ın atanmasından hemen sonra El-Cezire yorumcuları onu “seçkin” ve “saygın” olarak niteliyorlardı. Ancak, bu adamın tamamen başka bir alanda seçkin olduğu görülmektedir. Başka seçkinliklerinin arasında Süleyman’ın, Mısır’da işkence alanında merkezi bir konumu olduğu ve ABD’nin İşkenceye-Gönderme programında rolü olması da var. Daha da ötesi, ABD yetkililerinin gözünde, başka inisiyatiflerinin dışında da, onların işkence planlarıyla uyumlu davranması yüzünden “saygın” olması var.
Amerika’nın İşkenceye-Gönderme programı üzerine bir uzman olan Ketherine Hawkins, bir elektronik posta mesajında, içinde Süleyman’ın isminin de geçtiği önemli dokümanlar göndermiştir. Jane Mayer de, The Dark Side’de İşkenceye-Gönderme programı içinde Süleyman’ın rolüne işaret etmiştir: “Her bir gönderme, iki hükümetin de en üst düzeyinde verilen izinle gerçekleşmiştir. Uzun zamandır Mısır merkezî istihbarat dairesinin başkanı Ömer Süleyman en üst düzey Büro yetkilileriyle direkt olarak görüşmüştür. Eski Amerikan Mısır Elçisi Walker, beraber çalıştığı Mısırlı Süleyman’ı, ‘çok zeki, çok gerçekçi’ olarak tanımlamış ve ‘Mısır’ın giriştiği bazı şeylerin kötü olduğunun bilincinde, hani, işkence falan gibi, ama bunlardan iğrenmeyen biri olduğunu belirtmiştir.” (sayfa 113)
İşkenceye-Gönderme programı hakkında Ghost Plane adlı incelemeyi yazan Stephen Grey, programda Süleyman’ın merkezi rolüne dikkat çekmiştir: “(Mahpusların Mısır tarafından işkence edilmeyeceğine dair) garanti konusunu konuşmak için CIA Mısır’da başta Mısır’ın istihbarat servisinin (EGIS) 1993’ten beri şefi olan Ömer Süleyman’la çalışmıştır. Mısır iç işleri bakanıyla toplantıları düzenleyen odur. İngilizceyi çok iyi bilen Süleyman, şehirli ve kültürlü birisidir. Başkaları bana Amerika’nın Mısır rejimiyle bağlantısını kuran adamın Süleyman olduğunu ve Amerika’nın, hatta istihbarat ve güvenlik dışındaki konularda da, Başkan Hüsnü Mübarek’e ulaşmasında en temel yolları onun açtığını söylediler.”
Süleyman’ın İşkenceye-Gönderme planındaki rolü Wikileaks’te yayınlanan iletişimle de gözükmektedir: “Post, USG ile GOE arasındaki kontr-terörizm alanında sürekli ve yakın işbirliğinin içeriği konusunda GOE’nin Guantanamo’da tutuklu üç Mısırlının dönüşüne ilişkin verdiği yazılı garantilerin GOE’nin istenen prensiplere uyacağının sıkı bir göstergesi olduğuna inanıyor. Bu garantiler dolaysız olarak Mısır Genel İstihbarat Servisi (EGIS) Şefi Süleyman tarafından aracı kanallardan (ki bu konuda en etkin iletişim yoludur) iletilmiştir. General Süleyman’ın sözü GOE’nin garantisi olup, CT konularında GOE’nin işbirliği kaydı bu anlayışı desteklemektedir.” (Özet Sonu.)
Süleyman sadece ABD birazcık işkence talep ettiğine gidilecek bir bürokrat değildi. Bu “şehirli ve kültürlü adam” azıcık hoyratlıktan kendisi de biraz zevk alıyordu.
11 Eylül’den biraz sonra, Avustralya vatandaşı Mamduh Habib, Pakistan güvenlik güçlerince yakalanmış ve ABD baskısıyla Pakistanlılar tarafından işkence edilmişti. Pek çok kez olduğu gibi, o da, Avustralya diplomatlarının gözetiminde daha sonra CIA ajanlarıyla Mısır’a gönderilmiştir. Mısır’da Habib Süleyman’ın kişisel ilgisine layık görüldü ve Habib’in hatıralarına dayanarak Richard Neville şunları yazdı: “Habib, ülkenin İstihbarat Direktörü General Ömer Süleyman tarafından sorgulandı… Süleyman El Kaide ile ilişkisinden şüphelenilen herkesle kişisel olarak ilgilenirdi. 11 Eylül’den kısa bir zaman önce Afganistan’ı ziyaret ettiği için Habib de şüphe altındaydı. Yüksek voltajlı elektrikle defalarca çarpıldı. Burun deliklerine kadar suya batırıldı, dövüldü, parmakları kırıldı ve metal çengellere asıldı.
“Bunlar bile Süleyman için yeterli değildi.
“Bu yüzden:
“Habib’in dili açılsın diye, bir muhafıza zincirlenmiş bir Türkistanlı tutsağı Habib’in gözünün önünde öldürmesini emretti. Muhafız da bu isteği, gaddar bir karate tekmesiyle yerine getirdi.
“Süleyman’ın adamları Habib’den itirafları alınca tekrar Amerikan makamlarına teslim edildi ve sonunda Guantanamo’da hapsedildi. Guantanamo’da yapılan mahkemede verdiği ‘itiraf’ delil olarak kullanıldı.”
Washington Post gazetesinde istihbarat yazarı olarak çalışan Jeff Stein, Süleyman’la ve göstericilerin artık geride bırakmak istedikleri eski Mısır’daki onun önemli rolüyle ilgili daha başka detaylar da vermekte:
“Cuma günü Amerika’nın Sesi, ‘bazı analizciler Süleyman’ın başkanın halefi olabileceğini düşünüyorlar. Ortadoğu konusunda bir arabuluculuk rolünden ve İslamî aşırıcılığı dizginlediğinden dolayı uluslararası saygınlık kazanmıştır’ deniyordu.”
Pakistan’ın ‘International News’ gazetesinde geçen Perşembe çıkan bir yazıda “Muhtemelen Süleyman, patronunun (kendi oğlunu yerine geçirme) planını, her ne kadar bu istihbarat ustası 75 yaş gençliğini yaşıyorsa da, mahvedecektir” deniyordu.
Süleyman, Mısır’ın prestijli Askerî Akademi’sinden mezun ama Sovyetler Birliği’nden de eğitim aldı. Onun önderliğiyle Mısır istihbaratı CIA’nın kontr-terörizm programıyla tam bir işbirliği içinde çalıştı. Özellikle de Abu Ömer adında bir El-Kaide zanlısının 2003 yılında İtalya’dan getirilmesinde işbirliği yapıldı.
2009’da Foreign Policy dergisi Süleyman’ı, hatta [İsrail istihbaratı] Mossad başkanı Meir Dagan’dan bile ileride, Ortadoğu’nun en güçlü istihbarat şefi olarak sıraladı.
Dergi, istihzaî olabilecek bir gözlemle, “Süleyman’ın etkisi, başka bütün nedenlerden fazla, Mübarek’e sapmayan bir bağlılık duymasındandır” diye yazıyordu.
Eğer Süleyman Mübarek’ten sonra başkan olursa, hükümet yetkilileri ve ABD bilgelerinin muhtemelen onun seçkin nitelikleri hakkında bize sunacakları övgülerden geçilmeyecektir. Ancak anımsamalıyız ki, onların gerçekte övdükleri onun vahşet ve işkence yapabilen yeteneğidir. Stephen Grey’in ifadesiyle:
“Kapalı kapılar arkasında, Ömer Süleyman gibi adamlar, ülkenin en güçlü casusu ve gizli siyasetçisi olarak, asıl bizim işimizi yapıyorlar. Hani, Batılı ülkeler olarak bizim kendi başımıza yapmaya iştahımızın olmadığı işleri.”
Eğer Süleyman ABD’den övgü alıyorsa, bu, bizim liderlerimizin, nizamın sağlanması ve Mısır’ın ABD çıkarlarına dost kalmasının sağlanması için onun ne gerekiyorsa yapacağına güvendikleri cins bir lider olmasındandır.
Ancak, Obama yönetiminin Süleyman’ın atanmasını kabul etmeyeceğine ilişkin bazı göstergeler de vardır. Bugün, Mısır hükümetindeki koltukların yerlerinin değiştirilmesini eleştirdiler. Eğer böyleyse, Obama yönetiminin, aşılırsa, bizim en vahşi ‘dostlarımız’la yandaş olmaya tereddüt gösterecekleri bir sınırın var olabileceği açısından, güzel bir göstergedir.
Mısırlı göstericilerin Süleyman’ın gülünç atanmasını reddederek rejimin tamamen değişmesi için mücadeleye devam etmelerini gerçekten dileriz. Başka türlü olursa, yeni rejim ‘istikrarı’ sağlayıp ABD’nin çıkarlarına hizmete başlayınca, Mısır işkencehaneleri kesin olarak geri gelecektir.
* Stephen Soldz bir psikoanalist, psikolog ve kamu sağlığı araştırmacısıdır. Boston Graduate Scool of Psychoanalysis, Mezuniyet Sonrası Psikoanaliz Yü
ksek Okulu’nda öğretim üyesidir. Psychoanalysts for Peace and Justice internet sitesini ve Psyche, Science, and Society blogunu yönetmektedir. Coalition for an Ethical Psychology (Ahlakî Psikoloji Koalisyonu)’nun kurucularındandır. Bu örgüt Amerikan Psikoloji Derneğinin saldırgan sorgulamalara [psikologların]katılmasına verdiği onayı geri çevirmek için kurulmuştur. Kamu Sorumluluğunda Psikologlar (Psychologists for Social Responsibility) derneğinin başkanıdır. Ayrıca İnsan Hakları Yanlısı Doktorlar (Physicians for Human Rights) derneğinin de danışmanıdır.
[Dissident Voice’taki İngilizce orijinalinden 5deniz.net (Sendika.Org) için Mehmet Bayram tarafından çevrilmiştir]