İki olay eş zamanlı yaşandı. Birincisi, İller Bankası Yasası meclisten geçti, ikincisi Ankara’da bir sanayi bölgesinde patlama meydana geldi. İlk bakıldığında hiç alakasız görünen bu iki olay birbiriyle neden sonuç ilişkisi içindedir Televizyon ve gazetelerde OSTİM faciası ile ilgili haberleri izler ve okurken aynı zamanda yaşadığımız şehirleri ilgilendiren bir yasanın meclisten geçtiği ve Cumhurbaşkanının onayına […]
İki olay eş zamanlı yaşandı. Birincisi, İller Bankası Yasası meclisten geçti, ikincisi Ankara’da bir sanayi bölgesinde patlama meydana geldi. İlk bakıldığında hiç alakasız görünen bu iki olay birbiriyle neden sonuç ilişkisi içindedir
Televizyon ve gazetelerde OSTİM faciası ile ilgili haberleri izler ve okurken aynı zamanda yaşadığımız şehirleri ilgilendiren bir yasanın meclisten geçtiği ve Cumhurbaşkanının onayına sunulduğu geldi aklıma.
Ülkenin ilk planlı kalkınma döneminden bu yana var olan, savaşın ve yıkıntıların ardından ayağa kalkmaya çalışan bir ülke için kaynak yaratan, teknik hizmet sağlayan, binlerce mühendisi, mimarı, şehir plancısını Anadolu’da halkla buluşturan İller Bankası…
İller Bankası, ortakları olan belediyelerin görüşü alınmadan kamusal kimliğinden koparılıyor. Günümüzde yerel yönetimlerin altyapı, su, kanalizasyon vb. hizmetlere olan gereksiniminin giderek arttığı bir dönemde İller Bankası, tüm birikimi, tarihi ve varlığıyla tasfiye ediliyor. Güvenli şehirlerin kurulması konusunda ülkem belediye başkanları ve yerel yönetim idarecileri hiç kafa yormadılar. Şehirlerde her şey ama her şey piyasanın istediği gibi düzenlendi. Altyapısız üst yapılar yapıldı. Yapılan üst yapılar depremlerde, patlamalarda binlerce insanın ölmesine, yaralanmasına, sakat kalmasına, ailesiz kalmasına neden oldu ve binlerce dramatik öyküler çıktı yıkılan yapılardan.
Basit bir tehlike örneği vermek isterim. Her gün önünden geçtiğimiz şehir içinde bulunan akaryakıt istasyonlarının patlamaya birer hazır bomba olduğunun farkında mısınız? Bu akaryakıt istasyonlarının ruhsatlarının verilme şekilleri nelerdir ve neler kriter alınmıştır. Büyük ölçekli bir depremde şehir merkezlerinde bulunan akaryakıt istasyonlarının yaratacağı olumsuzlukları düşünmek dahi istemiyorum. Yıkılan binalar arasında kurtarılmayı beklerken patlayan bir akaryakıt istasyonun sadece duman ve gazından dahi ölümler artacaktır. Patlama sonrasını artık siz düşünmeye çalışın. Bir an önce şehir dışına taşınması gereken akar yakıt istasyonları sadece para ve rant kaygısı ile hayatımızın içinde tutulmaktadır. Oysaki İller Bankası’nın yapacağı bir planlama ile bu akaryakıt istasyonları hayatımızdan uzaklaştırılabilirdi. Fakat para ve rant kaygısı ile bu ve buna benzer çalışmalar yapılmadı.
Bu para ve rant kapitalist zihniyete yeter mi? Yetmeyeceğinin somut örneği İller Bankası’nın tasfiyesidir. Daha önce de İller Bankası konusuna değinmiş ve İller Bankası ile birlikte aslında nelerin satıldığına dikkat çekmek istemiştim. Daha da belirgin bir hale getirir isek İller Bankası’nın tasfiyesi ile aslında şehirlerimiz satılmakta. Şehirlerimizle birlikte güvenli yaşam hakkımız da satılmıştır. Davutpaşa’da ve OSTİM’de yaşananlar aslında kamusal alanın her parçasının neoliberal politikalar ekseninde ‘reform’ adı altında yeniden yapılandırılması sürecinde en büyük değişimi devletin kendi yapılanmasında ve kurumlarında gerçekleştirmesi sonucudur. Bunu daha önce Köy Hizmetleri, Etibank, Sümerbank, Tüpraş, Tekel, Telekom, Afet İşleri Genel Müdürlüğü gibi kamusal hizmet veren pek çok kurumun tasfiye sürecinde gördük.
İller Bankası’nın özelleştirmesinin sonucunda da şehirlerimizde rant ve para hırsı ile hareket edenlerle, temel hakların kamusal, parasız ve nitelikli verildiği bir şehirde yaşamak isteyenler arasında kıyasıya bir mücadele başlayacaktır. Bu iki şehir arasında bir tercih yapmalıyız. Benim tercihim ikincisidir. Davutpaşa patlamasının da OSTİM’in de bir daha yaşanmamasını istiyorsak şehirlerimizi geri alana kadar mücadele etmek zorundayız.
* Erbil Karakoç
Yapı Yol Sen
Samsun Şube Sekreteri
Dipnot:
İller Bankası’nın tasfiyesi sonrası tüm İller Bankası çalışanları sendikasızlaştırılmıştır. Çalışanlara ya sözleşmeli olmaları ya da başka bir kuruma gitmeleri dayatıldı.