Bu hikayenin özü şudur: Adalet, adil ve hızlı yargılama; suç kanıtlanmadıkça masumiyet; suçu hızlı kanıtlayacak adli mekanizma ile istihbarat ve emniyet donanımı yerine… Devletin kadim geleneği: Rehin alma, esir tutma! *** Kimi belki hak ederek… Kimi belki hiç hak etmeyerek… Binlerce insan uzun tutukluluk esiri durumunda. Bu, henüz suçu sabit görülmemiş, mahkemesi bir türlü bitmemiş, […]
Bu hikayenin özü şudur:
Adalet, adil ve hızlı yargılama; suç kanıtlanmadıkça masumiyet; suçu hızlı kanıtlayacak adli mekanizma ile istihbarat ve emniyet donanımı yerine…
Devletin kadim geleneği:
Rehin alma, esir tutma!
***
Kimi belki hak ederek…
Kimi belki hiç hak etmeyerek…
Binlerce insan uzun tutukluluk esiri durumunda.
Bu, henüz suçu sabit görülmemiş, mahkemesi bir türlü bitmemiş, hala masumiyet coğrafyasında mukim bir “domuz bağcı cani” de olabilir…
Entipüften bir nedenle, “terör örgütü üyeliği, yardım ve yataklık” şüphesi veya muğlak iddiasıyla (kimi Ergenekon tutuklusu veya sanığı da olabilir, F tipi protestocusu da, Güneydoğu’da bir köylü de, taş attığı söylenen bir çocuk da) yıllarca tutuklu tutulan bir “fani” de.
***
Bu işin sorumlusu, tepeden tırnağa, üç kuvvetin hepsi birden.
Yasama yani Meclis; Yürütme yani hükümet; Yargı yani mahkemelerden Yüksek Yargı’ya, HSYK’ya kadar herkes.
Çünkü bu ülkede hakkında daha iddianame bile hazırlanmayanlar veya daha ilk duruşması bile yapılmayanlar, ikinci duruşması aylar sonraya atılanlar; aylarca, yıllarca tutuklu kalabilirken…
Bomba attığı için tutuklu bir Yasin Hayal, sonra mahkum da olduğu halde, Yargıtay’da dosyası masada kaldığı için serbest dolaşabilmiş, bu kez bir cinayet örgütleyebilmişti (Bu da hala iddianame tabii!).
***
O yüzden, “serbest kalanlar”a değil; önce, serbest bırakan sisteme veryansın edin.
Ayrıca şöyle düşünebilsek daha yerinde olacak:
Suçu kanıtlanmadan, uyduruk gerekçelerlerle, binlerce gencin, insanın hayatı karartıldı bu ülkede…
Tutuklular işkencelerden geçirildi, hakiki veya düzmece intiharlara sürüklendi.
Ve siz onları, cezaevlerinde kıstırılıp öldürülürken, kanunen hala masumken bile acayip mermiler, gazlar ve kimyasallarla katledilirken, hep idam mahkumu sandınız!
Çoğumuzun kılı bile kıpırdamadı.
Sonra, kimimiz, Ergenekon benzeri davalarla keşfetti, “mahkumiyet gibi tutukluluk” sürelerine hayret etti!
Şimdi de yeni keşiflere çıkıyoruz.
Yıllardır sonuçlanmayan kanlı, tozlu davaların tutuklu sanıklarının “affı”na köpürüyoruz.
Af gibi görünse bile, esasta af yok; sadece utanç var!
Yıllarca yargılayamama, davaları sonuçlandıramama, masumsa onca yıl esir gibi tutma; suçlu ise suçunu sabit kılamama utancı.
Çünkü bu ayıplı düzen, katili neredeyse sabit davaları bile, 20 ya da 30 yılda “zaman aşımı”na terk edip, öldürülenlerin ruhuna dahi huzuru çok gören aynı utanç düzenidir!
***
Bu utanç ayrımsız hepsinin!
Meclis’in, hükümetin, yargının, Yüksek Yargı’nın…
Hatta ısrarla uyarmayan bizlerin, medyanın!
Hatta ısrarla uyarmayan üniversitelerin, hukukçuların!
Hatta rehinelik, esirlik, mahkumiyet, ceza gibi tutukluluk sürelerinin farkına ancak ayrımcılıkla, kendi sempatisi yahut antipatisiyle varabilen hepimizin!
***
Özet şu:
Suçlu bir caniyi mahkum edemeyip serbest bırakabilen sistem…
Suçsuz bir faniyi de yıllarca tutuklu tutup cezalandıran aynı sistemdir!