Siyaset, tam hızla seçim atmosferine girdi. Her siyasi aktör sürece yönelik tutumunu yavaş yavaş belirlemeye başladı. En genelde siyasal aktörler toplumsal sorunlara çözüm üretmekten öte, seçimlerde nasıl fazla oy alabilirim kaygısını taşımakta. AKP tüm hazırlığını MHP nin tabanını milliyetçi söylemlerle etkileyip MHP’yi barajın altında bırakmak olarak şekillenmektedir. Böylesi bir durumdan, yeni yasama döneminde milletvekili aritmatiği […]
Siyaset, tam hızla seçim atmosferine girdi. Her siyasi aktör sürece yönelik tutumunu yavaş yavaş belirlemeye başladı. En genelde siyasal aktörler toplumsal sorunlara çözüm üretmekten öte, seçimlerde nasıl fazla oy alabilirim kaygısını taşımakta. AKP tüm hazırlığını MHP nin tabanını milliyetçi söylemlerle etkileyip MHP’yi barajın altında bırakmak olarak şekillenmektedir. Böylesi bir durumdan, yeni yasama döneminde milletvekili aritmatiği olarak kazançlı çıkma peşindedir. Yeni sürece, başkanlık ve yarı başkanlık sistemi şekillenirse güçlü girme gayreti ve niyeti bu tutumunu körüklemektedir. Bundan dolayı aşırı milliyetçi politikalara vurgu yaparak bu süreci böyle götürme gayretindedir. Sürekli tek dil, tek vatan, tek bayrak gibi tekçilik söylemleri yaklaşan süreçte izleyeceği yolun da nasıl olacağını göstermektedir. Öbür yanıyla AKP sorunun bu şekliyle “demokratik özerklik” şeklindeki gelişimine de hazırlıksız programsız yakalanmıştır. Beraberinde politikasızlığını ve de çözümsüzlüğünü açık etmiştir. AKP nin politikasızlığının bir nedeni de uluslararas güçlerin bölgedeki politikalarının netleşmemesidir. Bölgedeki siyasal güçlerin konumlanışlarındaki belirsizlik, emperyalizmin bölgedeki strateji ve taktiklerini de netleşmemesini doğurmuştur. Dengeler hassas olup, her an değişme eğilimindedir. Uluslararası güçler ve Türkiye’deki uzantısı olan AKP, bu anlamda gelişen sürece net bir politika geliştirememiştir. AKP bu sorun karşısında uluslararası güçlerin figüranıdır. Şimdilik en iyi çözüm çözümsüzlüktür diyerek, mevcut statükoyu savunur durumunda kalmaktadır. Ama ne var ki, yeni süreçte mızrak çuvala sığmamıştır. Cin şişeden çıkmıştır. Statüko sürdürülememektedir. Kürt hareketi için bu süreç etkilemeye en çokta etkilenmeye açık bir süreçtir.
CHP deki son yaşanılan yaşatılan değişim bu yeni sürece yönelik bir hazırlık olarak ele alınmalıdır. Sistem CHP’yi de yaptığı operasyonlarla yeni sürece dahil etme niyetindedir. Bir yönüyle Deniz Baykal’lı CHP nin yeni sürecin aktörü olamayacağı ortaya konurken, AKP’yi de denetim altına alma peşindedir. CHP nin önümüzdeki sürece yönelik politikalarının temelini “ceğiz”, “cağız” oluşturmaktadır. CHP nin gerçek sosyal demokrat çizgi izlemesi birazda ülkedeki demokratik toplumsal muhalefetin gücüyle de doğru orantılıdır. Sistem CHP’yi dizayn ederken, AKP’ye alternatif olarak sunarken (medyasıyla, bazı sermaye gruplarının görece destekleriyle) kontrolsüz gücün kendi çıkarlarına hizmet etmeyeceğinin farkındadır.
Yeni nizamı şekillendiren sistem, yeni nizamın aktörlerinin de kimler ve nasıl olacakları da belirlemektedir. Cemaat örgütlenmesi bu süreçte yeni, etkin bir faktör olarak öne çıkıp yerini almıştır. Cemaatin gücü yeniden şekillenen devlet aygıtında bir içsel olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Devlet içindeki kadrolaşması özellikle emniyet, eğitim sağlık ve son olarak yargı alanlarındaki gücü dikkat çekicidir. Cemaat militarist güç olarak polis teşkilatını topyekûn elinde tutmaktadır. Cemaatin ekonomik gücü, TÜSİAD sermayesini bile rahatsız etmiştir. Cemaatin siyasal ekonomik yükselişinin ardındaki güç ABD emperyalizmidir. Cemaat son yıllarda ABD emperyalizminin ılımlı İslam modelinin konu mankenliğine soyunmuştur. Beraberinde emperyalizmle yeminli işbirliği içindedir. Pensilvanyanın cemaatin üssü olması manidardır.
Sistem MHP üzerinde de farklı senaryolar ortaya koyup uygulamaya başlamıştır. Referandum sürecinde bu senaryonun ip uçları ortaya çıkmıştır. MHP üzerindeki operasyon devam etmektedir. MHP, ya bu yeni nizama göre şekillenecek ya da direnenler tasfiye edilecektir. Egemen sınıflar en olmadık işleri, en olmadık zamanda, en olmayacak aktörlere yaptırmakta maharetlidir… Apo’nun idamının MHP-DSP koalisyonunca engellenmesi; İsrail’le en çok askeri anlaşmaları refah partisinin yapması buna birkaç örnektir. Elbette bu süreç düz bir hattan öte çatışmalı bir süreç olarak yaşanacaktır. İleri geri gidip gelmeler olsa da sürecin rotası değişmeyecektir.
Seçim sürecine girildiği günümüzde siyasi aktörlerin siyasal bir ileri bir geri salınımları çokça yaşanacaktır. Seçimlere yaklaştıkça siyasal aktörlerin süreci etkileyip farklaştıracak güçleri de niyetleri de yoktur. Hep bir ağızdan sermayenin egemenliği için dua edip, koro halinde aynı şarkıyı söylemektedirler. Bu süreçte tüm planlar ülkenin doğusuna yönelik yapılmaktadır. Batı yakasında asayiş berkemal olup, planlanan rota da işler tıkırında gitmektedir. Kimi kıyı şeridinde, kimi iç kesimlerde parselasyonu yapmış durumlarını netleştirmişlerdir. Sorun Fırat’ın öbür yakasındadır. Sorun yaratan demokratik eksenli Kürt muhalefetidir. Mesele buranın yeni nizam çerçevesinde okonomik siyasi sosyal kültürel olarak dizayn edilmesidir. Bu dizayn en genelde Kürt hareketinin demokratik ekseninin geriletilmesi aşındırılmasıdır. Özellikle Batı’yla ilişkisinin etkileşmesinin ne pahasına olursa olsun ( iç çatışmalar, iki halkın boğazlaşması pahasına ) engellenmek istemektedir. Sistemin demokratik kırıntılara doğası gereği tahammülü yoktur. Bunun için sistem Türkiye genelinde psikolojik- ekonomik- askeri bir savaş yürütmektedir. Şimdilik görünen de sosyal- psikolojik-ekonomik bir savaş öne çıksa da, demokratik Kürt hareketinin gücünü kırmak için askeri savaşta (kısa dönemli de olsa) uzak bri ihtimal değildir.
Bu psikolojik savaşın bugün için öne çıkan ayağı bölgede cemaat örgütlenmesinin devlet destekli yaygınlaştırılmasıdır. Cemaat bölgede yaygınlaşarak BDP nin kitle tabanının zayıflatılması hesapları yapılmaktadır. Seçime yönelik AKP ye bölgede toplumsal destek/dayanak sağlanmaya çalışılmaktadır. Sistem bir yanıyla iyi kötü Kürt profili yaratmaktadır. İyi Kürt devletten yana olandır. Şimdiki politika artık, “Türkleş de gel” den öte, Kürt’te olsan gel, devletine tabi ol doğrultusunda dır. İyi Kürtlere her türlü imkan sağlanmakta, her kapı açılmaktadır. Amaç altını çizerek söylersek, Kürt hareketinin demokratik niteliğini tasfiye etmektir. Böylesi tasfiye sürecinde ekonomik-sosyal- psikolojik harekatı hayata geçirmek için, daha dinamik mobilize güçlere ihtiyaç duyulmaktadır. Tam da bu noktada Hizbullah örgütlenmesinin önünün açılması Hizbullah tahliyeleri ve onların denetimli firarları gündeme gelmiştir. Böylesi bir projenin toplumsallaşması ve içselleşmesi hiçte kolay bir şey değildir. Bunun için hareketli, dinamik mobilize ve kitle bağı olan (istendiğinde elli bin kişiyi sokağa döken) bir güç gerekmekteydi. Bunun Hizbullah olacağı çok önceden belliydi… Hizbullah’ın Mustazaf-Der adı altında örgütlenmesindeki devlet desteği bölgede yaşayanlarca bilinmektedir. Bu geçen on yıllık süreçte Hizbullah’a hafızalar silinerek toplumsal meşruiyet sağlanmıştır. Tüm bular bu güne yapılmış bir yatırımdır. Böylece Kürt hareketinin etrafı ekonomik-politik-ideolojik- dinsel-dört bir yandan kuşatılıp sonuç olarak emperyalizme açık biat’ı hedeflenmektedir. Öte yanıyla Kürt burjuvazisi de gerek devletçe gerek TÜSİAD’ça desteklenerek kürt hareketinin milliyetçi çizgide tutulması için
çabalanmaktadır.Öte yanıyla temsiliyet sorunu da yaratılmak istenerek suni muhataplar yaratılıp demokratik Kürt hareketinin inisiyatif kaybetmesini beklemektedir..
Kürt hareketinin “demokratik özerklik” projesi sol ve sosyalist cepheden güçlüce desteklenmediği, geliştirilip zenginleştirilmediği oranda, Batı’da toplumsal desteği (işçi-memur -öğrenci hareketlerinde) oluşturulamadığı oranda, yalnızlaşması demokratik niteliğinin zayıflaması, gerilemesi, aşınması kaçınılmazdır. Bu tamda sistemin istediği bir olgudur. Yaşadığımız Hizbullah tahliyeleri devletin tehlikeli bir operasyonudur. Kürt hareketinin demokratik niteliği zayıflatmayı yok etmeyi amaçlarken yargıya da operasyon çekilmiştir. Yüksek yargı itibarsızlaştırılıp yeni nizama göre şekillenmesinin önü açılmak istenmektedir. Zaten sistemin politikası önce itibarsızlaştırıp değersizleştirip sonra değiştirmektir. Böylelikle bir taşla iki kuş avlama peşindedir. Sistem ve AKP Kürt sorunun çözümü adı altında Kürt hareketinin tasfiyesini amaçlamaktadır. Kürt hareketinin son siyasal hamleleri AKP’nin manevralarını kolaylaştıracak nitelikte olup, biraz da bindiği dalı kesmeye yöneliktir. Etrafındaki kuşatmayı daha da daraltmaktadır. Burada öne çıkan olgu Sistem yeni nizamın alt yapısını, beş aşağı beş yukarı bitirmiştir. Yeni nizamı siyasal hukuksal güvenceye alacak bir anayasa oluşturma peşindedir. Yeni nizamda her iki yakada da öne çıkan olgu bir elde havuç görünse de, öbür eldeki sopa belirleyici olacaktır. Buna yönelik bir anayasanın oluşturulacağını söylemek kehanet olmasa gerek. Liberallerle Tayyip Erdoğan’ın aralarının açılması sistemin liberallere eyvallahının kalmamasının sonucudur. Dönüşüm tamamlanmış gibidir. Ayrıntılar kalmıştır oda seçim sonrasına bırakılmıştır.
Sonuç olarak, sitemin yeni nizamında Batı yakasında emek ve demokrasi güçlerine yönelik ekonomik demokratik baskılar daha da artacaktır. Sistem bunun yanı sıra demokratik Kürt muhalefetinin Batı’yı etkileme, aynı şekilde batı yakasındaki emek ve demokrasi güçlerinin de demokratik Kürt muhalefetiyle etkileşmesinin önünü kesin kez kesmek isteği belirleyici olacaktır. Demokratik Kürt hareketinin kuşatılarak, teslim alınıp demokratik niteliğinin tasfiyesi birinci hedeftir. Kürt hareketinin kitle desteğinin zayıflatılması hedeflenmektedir. Kürt hareketi ideolojik olarak ta yoğun saldırı altındadır. Sistem 12 Eylül sonrası Türk-İslam sentezini yaygınlaştırıp, milliyetçiliği körükleyerek soldan yaratılan boşluğu doldurmuşsa, aynı şekilde demokratik Kürt hareketini geriletip İslamcılıkla Kürt milliyetçiliğiyle yaratılacak boşluğu doldurma peşindedir. Seçim sürecinde düzen partilerinin milliyetçi söylemlerde bir bütün oluşu, tek vücut oluşu BDP’yi sosyalistleri öbür cephede bırakmıştır. Liberaller tabiri caizse orta da kalakalmışlardır. Sistemin bekası için tüm aktörler birlik olurken sosyalistlere düşen, demokratik odak haline gelebilmektir. Bir yanda şer cephesi, bir yanda da emek ve demokrasi cephesi olmalıdır. Seçim çalışmaları böylesi bir eksende ele alınıp belirlenmelidir. Elbette şu anda emek ve demokrasi cephesinin şer cephesini yenilgiye uğratacak gücü yoktur. Sorun demokratik direniş odakları oluşturup, siyasetin ve direnişin toplumsallaşması yönünde militan bir politikayı hayata geçirmektir Yarın, bugünden oluşturulacak politik pratik birikimlerle inşa edilecektir. Demokratik Kürt hareketiyle emek ve demokrasi ekseninde yaratılacak politik pratik ortaklaşmalar ÖZGÜR DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE’NİN de, BARIŞIN da temel taşları olarak ele alınmalıdır diye düşünmekteyim…