Hükümet, “gelecek yılda ne yapılacak”, düşüncesini tabloya döktü. Geleceği planladı. Daha doğrusu geçmişi gelecege uzattı. Çünkü genel gidişatta bir değişiklik olmayacağı kanısında. Görüşmeler tamamlandı. Cumhurbaşkanı 2011 yılı bütçesini onayladı. Demokrasi kurallarının işlediği, hukukun, sosyal adaletin gerçek yaşamın kuralları ile örtüştüğü ülkelerde bütçe; yaşam standardını yükseltmek, istihdam yaratmak için oluşturulur. Bizdeki gibi ”ileri demokrasilerde ” böyle […]
Hükümet, “gelecek yılda ne yapılacak”, düşüncesini tabloya döktü. Geleceği planladı.
Daha doğrusu geçmişi gelecege uzattı. Çünkü genel gidişatta bir değişiklik olmayacağı kanısında. Görüşmeler tamamlandı. Cumhurbaşkanı 2011 yılı bütçesini onayladı.
Demokrasi kurallarının işlediği, hukukun, sosyal adaletin gerçek yaşamın kuralları ile örtüştüğü ülkelerde bütçe; yaşam standardını yükseltmek, istihdam yaratmak için oluşturulur. Bizdeki gibi ”ileri demokrasilerde ” böyle olmuyor.
”Türkiye’de istatistikler yalan söyler”. Bazı rakamların üzerinde oynama yapılıyor diye böyle düşünülürdü. Bugün üstünde oynanmayan rakam kalmadı denebilir. Bu durum Türkiye İstatistik Kurumu’nu inanılır, güvenilir olmaktan çıkardı. Kurumun verilerine göre işsizlik oranı düşmüş ve yüzde 11,3 seviyesinde gerçekleşmiş. Bu rakama M. Sönmez ”şeytan ayrıntıda gerek” diyerek itiraz etti. ”Gerçek rakamlar üzerinden 6 milyon 22 bin işsiz var. Makyajsız işsizlik oranı yüzde 21,6’dır” dedi. (Atılım, 25.12.2010)
Enflasyon bindelik oranlarda çalışan ve emekli maaşlarına yansıtıldı. Çalışanın, emeklinin enflasyonu barınma, gıda, sağlık harcamaları üzerinden yapılan enflasyondur. Flüt, lens, epilasyon cihazı, şemsiye, tayyör üzerinden enflasyon hesaplandı. Bu hükümetin enflasyon oranında artış yaptık oyununun makyajı oldu. Zeytin, çay şekeri, sebze üzerinden bile enflasyon hesaplansa en az yüzde 40 olurdu.
TÜİK’ten alınan Aralık 2010 fiyatlarına göre yapılan araştırmada tek kişinin yoksulluk sınırı 1508.10 lira olarak belirlendi. Dört kişilik bir ailenin asgari geçim endeksi ise 3019.26 lira. Dört kişilik ailenin sağlık kuruluşlarının belirlediği gibi beslenebilmesi için gerekli harcama ise 696.84 lira. (Türk Kamu Sen) Diğer harcamalarıda hesaba katılınca bu rakamlara göre emeklilerin yüzde yetmişi ayda bir hafta geçinecekleri kadar maaş alıyor.
TBMM bütçe görüşmelerinde; (13.12.2010) Maliye Bakanı ”2011 yılı için emeklilere yüzde 8 zam yapılacak. Tarım-esnaf, Bağkur, SSK, kamu emeklilerinin maaşlarına ortalama altmış lira artış sağlandı” dedi. Bir gün öncede başbakan ”iktidara geldiğimizden bu yana emeklileri, çalışanları enflasyona ezdirmedik. Maaşlara yüzde beş yüzlere varan artışlar yapılmış. Yaşlılık maaşları yüzde yüz artırılmış’ ‘dedi. Bir müslüman olarak sosyal adaleti sağlamışlardı. Mehmet Akif Ersoy’un dedigi gibi ‘”Kaç hakiki Müslüman gördümse hep makberdedir/Müslümanlık bilmem amma galiba göklerdedir.”
Masallar devam ediyor. ”Herkesi sosyal güvenlik şemşiyesi altına aldık. İsteyen herkes kaliteli sağlık hizmetine ulaşabiliyor” dedi. Emeklilerin yaşlıların sağlık sorunları muayene olamama, ilaç olamama, tedavi olamamanın ötesine geçti, çeşitlendi. Geçen ayın ilk haftasında, iki gün boyunca yaşlı insanların çaresiz, şaşkın perişan hallerini ekranlarda gördük. Yaşadıklarını, hissettiklerini mikrofonlara anlattılar.
Afyonkarahisar’da bulunan Özel Bilim Tıp Merkezi, Sandıklı İlçesinin iki köyünde özel ekibiyle sağlık taraması yapıyor. Ekip, 65-84 yaş arası on beş kişide katarakt tespit ediyor. SGK’dan emekli yedi kişiye ameliyat olmaları gerektiği aksi halde kör olacakları söyleniyor. Ameliyat sonrası görmeye başlayacaksınız diyerek ısrarcı davranılıyor ve ikna ediliyor! Evlerinden alınıp ameliyat ediliyor ve evlerine bırakılıyor. Ertesi gün hastalar ağrı ve yanma şikayetleri ile hastaneye başvuruyor. Beş kişi enfeksiyon nedeniyle ilaçla tedavi edilmeye çalışılıyor. İki hasta hayati tehlikesi olması nedeniyle tekrar ameliyat yapılarak gözleri alınıyor. Sağlık bakanı yaptığı açıklamada: ”Bu şekilde tarama yapmak tıp merkezinin haddine değil. Bu iş mevcut mevzuatımıza göre suç oluşturuyor. En kısa zamanda gereken yapılacaktır.” Ardından hastanenin kapatıldığı söyleniyor. Fakat ertesi gün hastanenin kapatılmadığını, sadece katarakt ameliyatının yapılmayacağı haberini izliyoruz. Hastanede 2232 tane katarakt ameliyatı yapılmış. SGK’dan bunların karşılığında iki milyon lirayı aşkın para alınmış. (Star, Milliyet, Star TV, Habertürk TV, 2-3 Aralık 2010)
2 Aralık 2010 tarihinde Habertürk TV’de bu konuda görüşleri alınan Prof.Dr. Kazım Devranoğlu ”sağlık bakanlığı ücret politikasını iyi belirlemeli ve hastanenin hijyenik koşullarını iyi denetlemeli. Katarkt için SGK’dan ödenen 850 lira 400 liraya çekildi. Emekliler ücretsiz haktan yararlanmak için mecburen yaptırıyorlar. Devlet bu ameliyat için emeklilere 400 lira verirken milletvekillerine bin beşyüz-iki bin lira para ödüyor ”dedi. Sağlık bakanının söylediği gibi emekliler gözlerini ücretsiz tarama sonucu değil, sağlıktan yapılan tasarruf ve yoksulluk sonucu kaybetmiş. Hükümetin tutumundan anlaşılıyor ki, bu tip olaylar ne ilk ne de son olacak. Ardı arkası kesilmeyecek.
Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlığı 2006-2009 yılları arasında inşaat ve sağlık kuruluşları nezdinde yaptığı geniş çaplı sektör denetiminde; inşaat sektörü kazanılan her yüz liranın 57,5 lirasını, sağlık sektöründe ise 42,7 lirasını devletten gizleyerek vergi kaçırıldığını ortaya koyuyor. (AA, 25 Ekim 2010)
Hükümetin göz yumduğu, klasikleşen yöntemlerden bir başkası, bu olayda da kullanılıyor. İhmal ve inkarın öldürdüğü maden işçilerinin ailelerine işverenin yaptığı teklif gibi; ”ameliyatı yapan Dr. Ali Arslan ameliyat yaptığı hastalara davacı olmamaları için 3-4 bin lira teklif etmiş.”(Star, 2.12.2010)
Hastaneleri işletme, doktorları insan vücudu üzerinden para kazanan tüccara dönüştüren sağlık politikaları nasıl değiştirilecek? Savunmasız çaresiz insanları bu saldırganlardan kim koruyacak? Bir varmış bir yokmuş gibi anlatarak tüm kaynakları sermayeye aktaran; planlı-programlı, insanları yoksullaştırarak yaşamın dışına atan; emeklileri, çalışanları yok sayan; kapitalist matematik hesabıyla yapılan bu organize işler nasıl durdurabilir?
Bir varmış, bir daha varmış diye başlayarak; dayatılanı reddedip, sunulanla yetinmeyerek.