31 Aralık ile 1 Ocak arasında, 23.59 ile 00.01 arasında yeni bir dünya kurulmadı, yeni bir dönem açılmadı. Ülkenin toplumsal, ekonomik ve siyasal sorunları aynı yoğunlukta devam ediyor. Ve ülke seçim lafı çok kullanılmadan hızla seçime hazırlanıyor. Bu süreçte AKP hem iktidar olmanın hem de tecrübeli olmanın tüm avantajlarına sahip. Ve seçim dönemi kullanacağı malzemeleri […]
31 Aralık ile 1 Ocak arasında, 23.59 ile 00.01 arasında yeni bir dünya kurulmadı, yeni bir dönem açılmadı. Ülkenin toplumsal, ekonomik ve siyasal sorunları aynı yoğunlukta devam ediyor. Ve ülke seçim lafı çok kullanılmadan hızla seçime hazırlanıyor. Bu süreçte AKP hem iktidar olmanın hem de tecrübeli olmanın tüm avantajlarına sahip. Ve seçim dönemi kullanacağı malzemeleri çok önceden hazırlamış durumda. Şimdilik açığa çıkanlar:
Seçim öncesi propaganda
Tayyip Erdoğan’a 2010 yılı içinde üç tane uluslararası ödül verildi. 9 Mart’ta Suudi Arabistan’da “Kral Faysal Ödülü” (yanında 24 ayar değerinde hatıra madalya, 200 gram altın madalyon ve 200 bin dolar), 25 Kasım’da Lübnan’da Arap Bankalar Birliği tarafından “Yılın Lideri Ödülü” (yanında ne verildiği açıklanmadı ama kullanabileceği gizli bir hesap numarası fena olmazdı), 29 Kasım’da Libya’da “Kaddafi İnsan Hakları Ödülü” (yanında madalyanın yanı sıra 250 bin dolar).
Uluslararası karizma AKP seçmeninin en sevdiği özelliklerden biri. Bunu bilen Abdullah Gül de boş durmamış. En son sızdırılan bir Wikileaks belgesinden anlaşıldığı üzere Amerikalılarla yapılan pazarlıkta 20 adet Boeing uçağı alımı karşılığında bir Türk’ün Amerikalılar uzaya çıkarken yanlarına iliştirilmesini istemiş. Dikkat edilirse Gül, Amerikalılardan indirim ya da uzay araştırmalarında bilimsel yardım istemiyor, yanında resim çektireceği Türk astronot istiyor. Bu arada “astronot” sözcüğünü de mutlaka değiştireceklerdir; Amerikalıların astronot, Rusların kozmonot, Çinlilerin taykonot, Fransızların spaykonot ismini verdiği şeye bazı zihnisinirlerin “türkonot” ya da “gökmen” gibi önerileri olsa da herhalde AKPliler “akkonot” ismini verirlerdi. Ama hakkını teslim etmek gerek. Seçimden bir iki ay önce bir tarafında Tayyip’in diğer tarafında Gül’ün yer aldığı bir “akkonot” fotoğrafı 2-3 puan fark ettirirdi, yazık. Abdullah Gül artık kendi adını verdiği Kayseri’deki üniversitenin uzay çalışmalarını beklemek zorunda.
AKP’lilerin uluslararası “karizma” takıntısı bulaşıcı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın “çok başarılı” çalışmaları hatırlanacaktır; İstanbul, 2010 Avrupa Kültür Başkenti olduktan sonra şimdi de 2012 Avrupa Spor Başkenti seçildi. Ayrıca Topbaş, Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Teşkilatının (UCLG) yeni başkanı da olmuştu. Bu tür projeler, milyarlarca liralık borcu olan belediyenin başarısızlığını örttüğü gibi AKP yandaşlarına hortum kanalları da açmakta.
Topbaş’ta göz boyama taktikleri çok. Yine hatırlanacağı gibi İstanbullulara “şehir hatlarında kullanılacak vapur tipini” seçme özgürlüğü tanımış, aylar süren anket yapmıştı. O süreç Şehir Hatlarının dönüşümünü ve taşerona geçmesini gizlemek içindi. (Şimdi de deniz otobüsleri satışa çıkıyor.) Şimdi de İstanbullulara “tramvay modeli seçme özgürlüğü” tanıyor, halk oylamasına sunuyor. Neden? Ulaşımda çizdirdiği karizmayı yeniden sağlamak, niteliksiz-paralı taşımaya devam etmek için.
Melih Gökçek ise zor ve geç öğrenenlerden. O da EXPO 2020 (Dünya Fuarı) için aday olduğunu açıkladı. Bilindiği gibi İzmir Belediyesi EXPO 2015 için başvurmuş ama seçilememişti ancak 2020 için de başvurularının geçerli olduğunu açıklamıştı. Gökçek, buna rağmen hem İzmir’in CHP’li belediyesinin önünü kesmek hem Ankara’daki karizmasını düzeltmek hem de Topbaş’ı biraz kıskandığından olacak, rol çalmaya çalışmakta. Bu ataklar Ankaralıların ulaşım zammını kabul etmelerine yarar mı, bilinmez! Ancak bilinmesi gereken bir şey var ki AKP, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere tüm toplu taşıma alanını özel sektöre devretme planları yapmaktadır.
Seçim öncesi yatırımlar
Tayyip deneyimlerini sergilemeye başladı bile. 1 Ocak 2011’den itibaren, Ziraat Bankası’nın tarımsal kredi faiz oranı yüzde 13’ten yüzde 10’a indirdi, üniversite öğrencilerinin burs ve kredi miktarlarını yüzde 20 oranında arttırdı, dar gelirli ailelere, çocuklarının okula devam etmesi kaydıyla yapılan “şartlı nakit transfer”i de 1 Ocak’tan itibaren yüzde 22-50 oranında arttırdı. Çiftçiler, üniversiteliler, yoksullar… (Dikkat edilirse asıl yapılanın sermayenin, piyasanın teşvik edilmesi olduğu görülecektir.)
Romanları da unutmadı Tayyip. Onları da AKP grup toplantısına çağırdı, durumlarının “iyileştirileceği” sözü verdi ve devletin onlara artık “çingene demeyeceğini” söyledi.
Bülent Arınç da boş durmadı bu arada. Fener Rum Patrikhanesi’ni ziyaret etti. Ruhban okulu ve yetimhane için “Verdiğimiz şey cebimizden verdiğimiz bir şey değil” diyerek “Yasalar ne ise onu” yapacakları vaadini verdi.
AKP parçalar halinde kurguladığı her toplumsal kesime özel projeler, özel vaat programları hazırlamış ve adım adım sergiler durumda.
Kuşkusuz Kürtler müstesna bir yere sahip. Gül, o yüzden yılbaşında Diyarbakır’daydı. Kürtlerin “çok fazla” gündem olan Demokratik Özerklik “icraatlarına” ayar vermek ve yumuşatmak için. Hiçbir şey söylemeyip, hiçbir şey yapmadan, sadece varlığı ile başarılı oldu da. Bunda Öcalan’ın katkısını da unutmamak gerek. (“Kongre ve Parti demokratik özerkliği çok dar ve basit ele almışlar.”)
AKP’nin Kürtlerin talep ettiği statükoyu, yasal güvenceleriyle sağlamayacağı aşikâr. AKP, Kürt sorununda özellikle seçimlere kadar “ikili hukuk sistemini” işletmeye çalışacaktır. Bu sisteme alışıktır. Nasıl ki tarikatların, cemaatlerin varlıları/işleyişleri bu sistem içerisinde idame ettiriliyorsa Kürtler de hiçbir yasal/hukuki güvencelere sahip olmadan kendi varlıklarını, dillerini (fiili ve elbette belirli sınırları aşmadan) idame ettirebilirler.
AKP’nin (şimdilik) en önemli seçim yatırımı ise polislere sağlanan kıyak askerlik kararı oldu. Yaklaşık 40 bin polis askerlikten “yırttı”. Gerekçe neymiş, devletin güvenlik elemanına ihtiyacı varmış. (Doktorlar da bağırıyor “Toplumun doktora ihtiyacı yok mu” diye). Tek şart yedi yıl devlet hizmetinden (AKP’ye hizmetten) ayrılamayacaklar. Bir başka yatırım ise 10 yıl kesintisiz görev yapacak, 2 bin TL maaş alacak 30 bin “sözleşmeli er” alımında yapılacak.
Seçim öncesi önlemler
AKP’nin özel önem verdiği önlemlerin başında merkez sağda kendisinden oy çalabilecek yeni bir oluşuma izin vermemek var. Demirel-Cindoruk ikilisinin başı çektiği DP risk oluşturuyor. Ancak hala genel başkan bulamadılar. Hatırlanacağı gibi genel başkan ismi olarak ilk önce Rıfat Hisarcıklıoğlu adı geçmişti. Maliyenin vergi memurları da Hisarcıklıoğlu’nun şirketlerinin kapısına dayanmıştı. Cindoruk, şimdi yeni bir model öneriyor; seçimde yüzde 10’u geçemeyecek partilerin oluşturduğu bir seçim ittifakı, bir seçim cepheleşmesi. AKP’nin buna da bir önlemi olacaktır mutlaka.
AKP’nin bir diğer önlemi medyaya. Fethullah’ın megafonu Gülerce açıkladı: “12 Haziran 2011 genel seçimlerinden sonra, Türkiye’de büyük değişimin, asıl medyada devam edeceğini hep birlikte göreceğiz.” Bu hem tehdit hem de bilgi notu. Aydın Doğan’ın sahip olduğu gazete ve televizyonları satmaya çalıştığı ancak Tayyip’in müşterileri beğenmediği için satamadığı zaten biliniyor. Tayyip’in özel önem verdiği propaganda işinde medya asla “sopasız ve havuçsuz” bırakılmayacak.
AKP’nin özenle çalıştığı asıl konu ise “toplumsal muhalefet”. Yumurtalardan o kadar rahatsız oldular ki ezberleri bozuldu, her şeyi denemeye başladılar. İstanbul Üniversitesi’nin bulunduğu bölgeyi yarı-açık
cezaevine dönüştürmeye çalışıyorlar. Eskişehir’de “protesto sırasında koltuklara zarar verdikleri gerekçesini uydurup” para cezası vererek (Gökçekvari) öğrencileri yıldırmaya çalışıyorlar. Tamamen keyfi seçime dayalı uzaklaştırma cezaları veriyorlar. Zihnisinir YÖK Başkanı, yalıtılmış “protesto alanları” (hyde park) öneriyor. Elleri ayakları birbirine dolanmış durumda. Hele bir de AKP ile derdi olan her sıradan vatandaş (onlar da biliyor, dertlilerin sayısı çok fazla) yumurtayı cebine koyar da seçim dönemi AKP’li kovalarsa ne olur bu iktidarın hali? Ancak unutulmamalıdır ki AKP’nin özellikle iktidar olduktan sonra geliştirdiği özel tezgâhları bulunuyor; çakma terör örgütü suçlamaları, itibarsızlaştırma komploları, vergi-temizlik-çevre için haraç kesmeler, yasaların keyfi uygulaması vs. vs.
Seçim öncesi tezgahlar
AKP’nin başını ağrıtan iki belediye başkanı mevcut: Ankara ve Kayseri belediye başkanları. Bundan sonra bir daha belediye başkanlığı için adaylığını koymayacağını söyledikten sonra, nerede patlayacağı kestirilemeyecek olan Melih Gökçek’e ne olacak? Ve AKP’nin önemli bir hortumunun vanası durumundaki Kayseri belediye başkanına ne olacak? Milletvekili olmaları ve dokunulmaz kılınmaları büyük ihtimal.
Ve Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 250. maddesinde tanımlanan örgütlü suçlarda tutukluluk süresinin en fazla 10 yıl, ‘ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçlarda ise en fazla 5 yıl olabileceğine hükmederek, bu süreyi dolduran tutukluların tahliyesine karar verdi. Adalet Bakanı’nın açıklamasına göre şimdilik 953 kişi salıverildi. Şimdilik, çünkü süresini dolduranlar yavaş yavaş çıkmaya devam edecek. Tahminlere göre 20 bin kişi çıkacak.
Bu durumun bilinmedik, AKP’nin kontrolü dışında gerçekleştiğini söylemek elbette çok büyük bir aymazlık olur. Tayyip’in canını sıkacak tek şey Hizbullah’ın işkenceci katillerinin salıverilmesi görüntülerinin çok fazla medyada yer bulmasıdır sadece. Onun suçunu da Adalet Bakanı, kendinden olmayan Yargıtay üyelerine attı; “Bilerek geciktirdiler.”
Tayyip, bu duruma fiilen izin vererek Turgut Özal’ın 1991 yılında çıkardığı “Şartlı Salıverilme Yasası”na öykünmüş durumda. Hatırlanacağı gibi o yasayla da cezasının 10 yılını çekenler salıverilmişti. Bir yönü seçim öncesi yatırım, diğer yönü Kürt sorununda umudu beslemek. (10 yıldır tutuklu olan çok sayıda PKK’li mevcut.) Ancak asıl yönü bu yeni durumla birlikte AKP’nin yargıda girişeceği ikinci büyük operasyonun zemini de yaratılmış oldu. Zaten Adalet Bakanı da bu duruma ilişkin kapsamlı “çözümlerinin” hazır olduğunu açıkladı.
AKP’nin seçim öncesi en büyük tezgâhı ise kuşkusuz “Torba Yasa.” Kamuoyunda Af Tasarısı olarak bilinen vergi ve prim borçlarına yeniden yapılandırma hakkı veren tasarı, AKP’nin ilgili ilgisiz çok sayıdaki düzenlemeyi aynı yasa tasarısına yığması ile 216 maddeye ulaşmıştı. Bu günlerde yasanın maddeleri komisyonda hızla görüşülerek Meclis gündemine getirilmeye çalışılıyor.
Çokça yazıldı çizildi, torba yasada yok yok; esnek istihdamdan öğrenci affına, ihtiyaç fazlası işçilerin sürgününden keçilerin ormanlık alanda rahat otlatılmasına kadar her şey var. Ancak asıl olarak AKP’nin neoliberal politikaların rahatça uygulanabilmesi için ihtiyaç duyduğu yapısal dönüşümler var. Ve bunların yoksullaştırılan, mülksüzleştirilen, proleterleştirilen halk için daha iyi bir gelecek getirmeyeceği çok açık.
Toplumsal muhalefet; neyin, nerede, nasıl, niçin, ne zaman ve kiminle yapılacağını artık düne göre çok daha iyi biliyor.
31 Aralık ile 1 Ocak arasında, 23.59 ile 00.01 arasında yeni bir dünya kurulmadı, yeni bir dönem açılmadı ama yine de mücadelenin sıkı, başarının çok, yoldaşlığın sıcak olması dileği ile…