Hani bir slogan var ya, “Burası Türkiye, buradan çıkış yok” diye… Öyle maalesef. Buralı olsan da, bazen hem giriş yok, hem çıkış yok. Üniversiteye girmek zaten problem de… Girdikten sonra da özgür olmak daha problemli hale geliyor. *** İstanbul Üniversitesi, binlerce öğrencisi ve akademisyeniyle resmen polise teslim edildi. “Olay çıkmasın” diye. O zaman Meclis’i de […]
Hani bir slogan var ya, “Burası Türkiye, buradan çıkış yok” diye…
Öyle maalesef.
Buralı olsan da, bazen hem giriş yok, hem çıkış yok.
Üniversiteye girmek zaten problem de…
Girdikten sonra da özgür olmak daha problemli hale geliyor.
***
İstanbul Üniversitesi, binlerce öğrencisi ve akademisyeniyle resmen polise teslim edildi.
“Olay çıkmasın” diye.
O zaman Meclis’i de teslim edin; sık sık olay çıkıyor diye.
Apartman yönetim toplantılarına da girsin polis; tespit edilsin, kavga gürültülü ailelerin başına da bir memur dikilsin.
Çünkü gittiğiniz yer orası.
Girdiğiniz yer üniversite ise, gittiğiniz yer orası!
***
Bu devlet, ne marifet…
16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesi önünde 7 öğrenciyi öldüren bombalı saldırıdaki “polis parmağı”nı sır diye saklayıp durdu, tarihten kaçırdı…
2011’de, polis copunu her saniye üniversiteye sokacak bir tarih yazmaya devam ediyor!
O ciddi haksızlığı gidermeye söz verdikleri halde, “üniversite eğitimini hak eden” başı örtülü kızları üniversiteye sokamayan muhafazakârım demokratım; başı kasketli, kasklı polisleri üniversiteye taşıyor.
Rektörüm, dekanım, YÖK’üm, hocalarım (hepsi değil tabii) razı.
Çünkü sadece “olay” istemiyor değiller; harbiden üniversiteli genç de istemiyorlar. İlk mektep nizamında, lise disiplininin, ya laik ya muhafazakâr tek tipleştirmenin “özgür bilim insanları.”
Ana dilde eğitim talep edebilen genci de hemen atıyorlar okuldan; parasız kamu eğitimi talep edip pankart açanı da hemen atıyorlar hapse. Kafaya bir yumruk, apış arasına bir tekme!
***
Bu arızi değil; üniversitede sivil polis görevlendirilmesini, muhbirlerin yaygınlaştırılmasını isteyen bir zihniyet var. İşin kötüsü, özel denen, sözde devlet şiddetinden uzak özgürlük vaat eden vakıf üniversiteleri özel güvenlik ordularının gölgesinde; patronları maraza istemiyor diye!
Sadece bu iktidar değil; bir gelenek var zaten. Ama AKP özgürlük vaat ederken, Ak’ım derken, Ak-ademi derken, şokunu çıkarıyor!
Bu işgal kararı mahkemeden çıktı, biliyor musunuz.
2011’de, hukuk; hukukçuların da yetiştiği, farklı hukuk felsefeleri ile yorumlarının özgürce dolaşması gereken üniversiteye; polis copunu, Çevik Kuvvet kalkanını, devlet kuşatmasını, öğrenciye de rehineliği münasip gördü!
Polisin birer insan olarak haklarını ihmal edenler; polisi köle gibi aşırı mesaide tüketenler, polisi sadece şiddet makinesi, zihniyetlerinin fedaisi, farklı konuşana, öğrenciye, işçiye, memura karşı sopa görenler her devir oldu.
Bu devir de aynen o devir işte!
Devren devlet denen bu!