Dile kolay beş yıl… İşçi Filmleri Festivali 5 yılı geride bıraktı… Bu zamanı alfabenin 29 harfinden yola çıkarak anlatmak istedik. İşte A’dan Z’ye beş yılda festivalin özeti… ATV-SABAH GREVİ: 4. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali açılışını Türkiye’nin dört yanındaki emekçi direnişleri ve grevleri eşliğinde yapmıştı. ATV-Sabah grevcileri de onlardandı. Medya emekçileri, direniş ve grevlerdeki diğer çalışanlarla […]
Dile kolay beş yıl… İşçi Filmleri Festivali 5 yılı geride bıraktı… Bu zamanı alfabenin 29 harfinden yola çıkarak anlatmak istedik. İşte A’dan Z’ye beş yılda festivalin özeti…
ATV-SABAH GREVİ: 4. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali açılışını Türkiye’nin dört yanındaki emekçi direnişleri ve grevleri eşliğinde yapmıştı. ATV-Sabah grevcileri de onlardandı. Medya emekçileri, direniş ve grevlerdeki diğer çalışanlarla birlikte İstiklal Caddesi boyunca festival yürüyüşünü gerçekleştirip açılış töreninin yapıldığı Yeni Melek Sineması’na girdiklerine salondakilerden büyük alkış almıştı. ATV-Sabah’taki mücadele, grevi iptal eden mahkeme karararının engellenmesiyle beşinci festivalin açılışında da yine gündemde oldu.
BİZ BAŞKA DÜNYA İSTERİZ: 4. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali’nin meramını çok net ortaya koyan teması. Festival böylelikle Anadolu’dan Dünya halklarına ‘enternasyonal’ bir selam de çakmıştı: “Yıkalım bu köhne düzeni / Biz başka dünya isteriz / Bizi hiçe sayanlar bilsin / Bundan sonra herşey biziz”
CAFER PANAHİ: İran’ın Ahmedinejad hükümetine yönelik eleştirileri nedeniyle bugün tutuklu bulunan yönetmeni. Festival kapsamında kendisi için Ankara’da dayanışma etkinliği düzenlenen sinemacı.
ÇETİN UYGUR: Dev Maden-Sen’in Genel Başkanı, kendisi hakkında böyle konuşulmasından hoşlanmasa da biz yine de söyleyeceğiz, hayatını işçi mücadelesine adamış efsanevi sendikacı. İlk festivalin açılış gecesinde anlattığı hikayeyle sinemanın gücünü solandikelere bir kez daha göstermişti. O konuşmasında Yavuz Özkan’ın Maden filmiyle ilgili şunları anlatmıştı: “Maden filmini köy köy dolaştırdık. Filmi ilk gösterdiğimizde işçiler filmi kahkahalarla izliyordu. ‘Bak lan bu bizim sandukacıya benziyor! bir diğeri ise ‘bak lan bu müyendis aynı bizimkine benziyor’ diyor ve gülüyorlardı. Aynı filmi ikinci kez izlediklerinde ise bu defa hiç ses çıkmıyordu. Sessizce hallerini seyrediyor ve düşünüyorlardı. İşçilerin eşleri filmin bitiminde diyorlardı ki: Bu filmi bizim heriflere de gösterin de adam olsunlar. (…)1978 yılında Maden filmi onlara bir başlangıç adımı idi, onların sınıfsal anlamdaki gelişmelerinin ilk adımı, ilk alfabesi idi.”
DERYA ALABORA: Festivalin sunucuları açısından ilk göz ağrısı… İkinci seneki açılışta deneyimli oyuncu Mustafa Alabora ve yetenekli genç meslektaşı Türkü Hazer iyi bir ikili olmuştu. Bir sonraki sene Yetkin Dikinciler sunuculuğu kadar şiirleriyle de izleyicileri etkiledi. Dördüncü festivalin açılışında samimi bir ses vardı: Bennu Yıldırımlar. Beşinci festivalin açılış gecesi bu kez usta oyuncu Levent Üzümcü’ye emanet edildi.
EMEĞİ GÖREN KAMERA, SOKAĞA ÇIKAN SİNEMA: 3. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali’nin ‘fikriyle zikrini’ birleştiren teması. Bu temayla birlikte festival kapsamındaki sokak teması artırıldı. Türkiye’nin dört yayında meydanlarda, işyerlerinde, sendikalarda gösterimler yapıldı.
FERNANDO LEON DE ARANOA: Yapımının üzerinden çok uzun zaman geçmemesine rağmen işçi sinemasının klasikleri arasına giren Güneşli Pazartesiler’in İspanyol yönetmeni. Kendisi, festivalin üçüncüsünün açılışına bir video mesajıyla katılmıştı: “Türkiye’deki Uluslararası İşçi Filmleri Festivali’ne, bu filmi gösterdiğinizden dolayı sizlere, hepinize de Güneşli Pazartesiler’in bu gösterimine geldiğinizden dolayı teşekkür ederim. Bu filmi bundan beş altı yıl önce çok severek yaptık. Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Güneşli Pazartesiler bizim açımızdan işsizliği bir başka biçimde anlatmanın bir yoluydu. Daha fazla mizahla, daha fazla şiirsellikle ve daha iyimser bir biçimde anlatmanın yoluydu. İspanya’da kimileri bu filmin sıradan insanları anlattığını söylemişlerdi. Şunu söylemeliyim ki buna katılmıyorum. Çünkü bence onlar olağanüstü insanlar.”
GODZİLLA: Gerçek adı Selahattin Geçgel’den ziyade bu lakabıyla tanınan Yeşilçam’ın sinema emekçisi. İlk festivalde kendisi ve bir grup set işçisine ödül verilmişti. Ödülü alırken duygulanan Godzilla bütün salonu da duygusal bir hissiyata boğmuştu.
HATAY: Festivalin yapıldığı yerler arasındaki gözden uzak olan ama gönüllerden uzak olmayan kent. Mütevaziliği dursa da festivalin her yıl son derece coşkulu geçtiği şehir.
INTERNATIONAL: Türkçesi’le uluslararası…. Eski Türkçe’yle Beynelmilel. Festival uluslararası niteliğini her geçen yıl daha da güçlendiriyor. Yurtdışıyla bağlantılar, getirilen yabancı filmler, dışarı gönderilen yerli filmler sürekli artıyor… Festivalin bu yıl ilk kez İngiltere’nin başkenti Londra ile İtalya’nın Torino kentinde de düzenlendiğini de hatırlatmakta fayda var.
İŞTE ÖZGÜR DÜNYA: İşçi sinemasının medarı iftarı üstad Ken Loach’un 1920’ler İrlandası’na gittiği ‘Özgürlük Rüzgarı’ndan sonra günümüz İngilteresi’ne döndüğü 2007 yapımı filmi gen yılki festivalin en önemli eserlerindendi. Filmde arkadaşıyla kurduğu iş bulma ajansıyla bir ‘başarı öyküsü’ peşinde olan Angie’yle birlikte günümüz kapitalizminin beşiğinde göçmen sorunlarına tanıklık etmiştik.
JAPONYA: Evet, festival bu yıl Uzakdoğu’ya kadar uzandı. Festival dostu İnan Öner sayesinde artık Japon sineması ve Japonya’daki işçi mücadeleleriyle ilgili daha fazla bilgi sahibiyiz. Şimdiden söyleyelim, festivalde önümüzdeki yıllarda Uzakdoğu’dan festivale gelen filmler git gide aratacak.
Karagöz: Beş yıldır en yakın dostu Hacivat’a yüz vermeyip onlar “Türk mü yoksa Yunan mı?” sorunsalını farklı bir noktaya taşımış efsanevi demirci ustası. Hacivat’la son görüşmelerinde kendisine şunları söylediği iddia edilir: “Bıy bıy Hacivat’ım. Ber artık seninle zaman kaybeedemem. Şarlo’yla tanıştım artık onunla internasyonal özgürlük mücadelesi verecez. Öyle boş boş bakıyorsun tabii senin keçi kafan basmıyor bunları. Haydi selametle…”
LABORCOMM: Festivalin beşincisi kapsamında Ankara’da yapılan konferans. Programında beş oturumda toplam 20 bildiri ve iki çağrılı bildiri ile medya emekçilerinin, iletişim emekçilerinin ve emekten yana alternatif medya tartışmalarını içeren anlamlı etkinlik.
MADEN: İlk festivalin açılış gecesinde Maden filmi nedeniyle Çetin Uygur’un 28 yıl sonra kendisine teşekkür edip ödül verdiği ve konuşmasıyla tüm salonu duygulandıran usta yönetmen. O konuşmasında ağzından şu kelimeler dökülmüştü: “Bu filmi 28 yıl önce çekmiştik. O zaman dünyayı değiştirmek istiyorduk. Maden ile dünyayı birkaç kez dolaştık, ödüller aldık. Şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki, bu gece duyduğum hazzı çok fazla duymadım.”
NEOLİBERALİZME KARŞI DİRENİŞ ÖYKÜLERİ: Festivalin ilk teması… 2006 yılındaki festival filmlerinde hem Türkiye’den hem de dünyadan neo-liberalizme karşı hak mücadeleleri özel yer tutmuştu. Bunların arasında Latin Amerika mahreçli filmler göz doldurmuştu.
ORHAN ADLİ APAYDIN SOKAK: İstanbul’daki festival ekibinin kendi evlerinden sonra en iyi bildikleri adres. Zira festival toplantılarının ve gösterimlerden bazılarının yapıldığı İstanbul Merkez Halkevi’ne ev sahipliği yapıyor.
ÖLMEK VAR DÖNMEK YOK: Yıl içinde Ankara sokaklarında defalarca yankılanan slogan… Tekel işçileriyle özdeşleşen bu slogan atanların inancıyla iktidarı korkutuyor.
PAYDOS: Festival emekçilerinin hiç duymadıkları ve duyamayacakları kelime. Ömür biter, festival işl
eri bitmez. Her şey izleyiciye her seferinde daha iyi bir festivali götürmek için…
RUHİ SU DOSTLAR KOROSU: İlk festivalin açılış gecesinde marşlarıyla salonu ayağa kaldıran koro. Özellikle 1 Mayıs marşı ve Avusturya İşçi marşı Yeni Melek Salonu’nda hala yankılanıyor. O gece…
SONBAHAR: Vizyonda sonra 4. festivalde gösterilen ve tüm festival izleyicilerinin gönlünde ayrı bir yeri olan Özcan Alper imzalı film. Yıllarca yattığı cezaevinden çıktıktan köyüne dönen Hopa’lı Yusuf ‘un hikayesi Karadeniz efsanesine dönüşmüş durumda.
ŞARLO: Ortak arkadaşları Aydan Çelik vasıtasıyla Karagöz’le tanıştıktan sonra yaşamını İşçi Filmleri Festivali’ne adayan ünlü sinema karakteri. ‘Modern Zamanlar’da bir Don Kişot…
TEKEL DİRENİŞİ: Tüm emekçilere haklar için mücadelenin manasını öğreten, güvencesizleşirme sorunu Türkiye’nin gündemine taşıyan, tüm ezilenlerin sesi, soluğu olan direniş. Festival bu yıl direnişi anlatan 15 filmle Tekel’e saygı duruşunda bulunuyor ve çağrı yapıyor: TEK-EL olmalı!
UNUTTURULANLAR: 3. festivalin gösterim programında yer alan Unutturulanlar belgeseli bu topraklardaki toplumsal mücadeleler ve bunlar karşı girişilen saldırılardan bir bölümünü çarpıcı bir biçimde genç kuşaklara aktarmıştı: Fatsa Gerçeği, Maraş Katliamı, Yer altı Maden-İş Yeni Çeltek, Tariş-Gültepe-Çimentepe Direnişi.
ÜLKE, YAĞMUR VE ATEŞ: OAXACA RAPORU: Meksika’da Oaxaca diye bir eyalet olduğunundan ve buradaki hak mücadelelerinden bizi haberdar eden, ikinci festivalin açılış filmi. Ülke, Yağmur ve Ateş, eğitim şartlarının iyileştirilmesi için mücadele eden öğretmenlerin nasıl baskılara uğradıklarını ve verdikleri mücadelenin neo-liberalizmin insanların hayatlarının her alanına uzanan maddi sonuçlarına karşı bir mücadele olduğunu anlatıyor. Tami Gold, Gerardo Renique de bizimle birlikteydi.
VEDAT TÜRKALİ: İlk festivalin açılışında yaptığı konuşma katılanların aklına silinmemecesine kazınan usta yazar. Rahatsızlığına rağmen festival açılışına gelen Türkali, konuşmasını kendisi için sahneye konulan bir koltuktan yaptı. Türkali askeriyeden kovulmuş bir komünist olarak, halka bir şeyler anlatmaya devam edebilmek için sinemaya girdiğini söylemiş ve yaşadıkları maddi zorlukları, baskıları ve sansürü gençlerle paylaşmıştı.
YETİŞECEK Mİ?: Festival emekçilerinin açılış yaklaşmaya yakın sıkıntılı halde birbirlerine sordukları soru. Her sene sorulmaya devam eder, festival her sene yetişir ve her sene bir öncekinden daha iyi olur!
ZAROKEN AXA QELİŞİ: Festivalin üçüncüsünün Adana’daki Sinema Atölyesi’nin koordinatörü Ömer Leventoğlu’nun mevsimlik Kürt tarım işçilerinin hikayelerini ele alan, Türkçesi Çatlamış Toprağın Çocukları olan eseri. Filmin en özel gösterimi Adana’da yapılmıştı. Film, Adana’nın Tuzla kasabasına 5 km uzaklıktaki Karagöçer mevkisindeki kanal boyunca uzanan sazlıkların yanındaki çadırların yanında yaşayan Kürt işçilere sinevizyon cihazı, laptop ve duvara gerilen bir yatak çarşafıyla gösterimi yapılmıştı.
Bu yazı daha önce İşçi Filmleri Festivali için çıkarılan Festival Gazetesi’nde yayımlanmıştır