YÖK 81 ilin valisine gönderdiği yazıyla ‘üniversitelerin özgür ve demokratik varlığı’ için kampüslerde sivil polislere yer tahsis etmesini istedi. Aynı yazıda eğitim öğretim yılını kapsayacak bir biçimde görevlendirilecek kolluk kuvvetlerin ve sivil polislerin birgörevlendirme yazısıyla üniversite yönetimlerine bildirilmesi istendi. Uygulama akla 12 Eylül sonrası üniversitelerde yaşanan polis işgallerini getirdi Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Üniversiteler, Emniyet Müdürlüğü […]
YÖK 81 ilin valisine gönderdiği yazıyla ‘üniversitelerin özgür ve demokratik varlığı’ için kampüslerde sivil polislere yer tahsis etmesini istedi. Aynı yazıda eğitim öğretim yılını kapsayacak bir biçimde görevlendirilecek kolluk kuvvetlerin ve sivil polislerin birgörevlendirme yazısıyla üniversite yönetimlerine bildirilmesi istendi. Uygulama akla 12 Eylül sonrası üniversitelerde yaşanan polis işgallerini getirdi
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Üniversiteler, Emniyet Müdürlüğü ve Yurt Kur’un katılımıyla gerçekleşen ‘Özgür ve Güvenli üniversite’ koordinasyon toplantıları kapsamında alınan kararları 81 ilin valiliğine gönderdi. Milliyet gazetesinin yayımladığı 24 Ağustos tarihli bu yazıda üniversitelerde 12 Eylül sonrası oluşturulan ortamın bir benzerinin yeniden kurulmaya çalışıldığı görülüyor. 12 Eylül darbesinin ürünü olan ve üniversiteleri zapturapt altına almak için kurulan YÖK’ün üniversitelerin neoliberal dönüşümünde de görevini sürdürmeye devam edeceği anlaşılıyor.
‘Özgür ve demokratik bir ortam esas’
YÖK’ün yazısında, “bölücü ve yıkıcı faaliyetlerin hareket alanlarının daraltılması, bu faaliyetlere destek veren bağlantı noktalarnın tespit edilerek sonlandırılması” için çalışılacağı belirtiliyor. “Şiddet içeren fikir ve eylemler, özgür düşünceyi de baskı altına alacağından, güvenli olmayan üniversitede özgür düşüncenin çıkması da olanaksızdır” denilerek ‘özgür ve demokratik ortamın varlığı’ için alınan kararlar belirtiliyor.
Kampüse zimmetli polis
Kurumun valiliklere bildirdiği kararlar arasında en çarpıcı olanı üniversitelerdeki polis uygulamasının resmiyet kazanması. Geçen yıllarda liselerde başlayan okula zimmetli polislerin kampüslerde de devreye gireceği anlaşılıyor. YÖK yazısında bu karar şu sözlerle açıklanıyor: Üniversitelerde meydana gelecek olaylara süratle müdahale edilmesi için bütün öğretim yılını kapsayacak biçimde kolluk kuvveti ve sivil emniyet personeli görevlendirme yazılarının rektörlüklerce valiliklerden talep edilmesi ayrıca üniversitelerin imkanları ölçüsünde ve uygun gördükleri alanlarda kampüste görev yapacak sivil polis için yer tahsis etmeleri…”
Her önüne gelen masa açamaz
Yazıda sıralanan diğer kararlar da üniversitelerdeki her türlü demokratik eylemin önünün kesileceğinin habercisi. Milliyet gazetesinin haberinde yer verdiği kararlardan bazıları şöyle:
*Güvenlik koordinatörleri ile ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşları yetkilileri arasında bir yarıyılda en az iki defa toplantı yapılması.
*Olaylara süratle müdahale edilmesi amacıyla öğretim yılını kapsayacak şekilde, ihtiyaç halinde başvurmak üzere kolluk kuvveti talebi ve sivil emniyet personeli görevlendirme yazılarının eğitim-öğretim yılının başlangıcında rektörlüklerce valiliklerden talep edilmesi, ayrıca üniversitelerimizin imkânları ölçüsünde ve uygun gördükleri alanlarda kampüste görev yapacak sivil kolluk güçleri ile ilgili yer tahsis etmeleri.
*Yerleşke güvenliğine yönelik olarak giriş-çıkış noktalarının kontrolü, aydınlatma sistemlerinin geliştirilmesi, kamera sisteminin yaygınlaştırılması, fiziki ve parmak izi gibi elektronik tedbirlerin alınması.
*Stant, bilgilendirme masaları vb. faaliyetlerin rektörlüklerce kurulan değerlendirme komisyonuna önceden bildirmek ve komisyonun uygun görmesi şartıyla gerçekleştirilmesi, ayrıca öğretim başlamadan önce her kurumun ayrı ayrı stant açması yerine ortak stant açılması.
*Öğrencilerin kayıt olma işlemlerine yardımcı olma kisvesiyle öğrencilerle temasa geçen ideolojik grupları, kampüs alanları dışında ve çevrelerinde oluşturulan stantlara müsaade edilmeyerek, gerektiğinde güvenlik kuvvetlerinden yardım talep edilmesi.
Serkan Eroğlu ve Şerzan Kurt’u kim öldürdü?
Üniversitelerde polis uygulamasının yaratacağı tehlikenin boyutunu anlamak için polislerin geçmiş birkaç icraatını hatırlamak yeterli.
*24 Aralık 1997’de Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi 2. sınıf öğrencisi Serkan Eroğlu okulun tuvaletinde asılı halde bulundu. Yapılan otopsi sonucu üniversitelinin intihar süsü verilerek öldürüldüğü anlaşıldı. Eroğlu’nun katilinin ona daha önce muhbirlik teklif eden polisler olduğu düşünülüyor.
*Geçen yıl Muğla’da yaşanan faşist saldırıda ölüdürülen Şerzan Kurt davasında üniversitelinin katil zanlısı olarak polis Gültekin Şahin yargılanıyor.
Sendika.Org