Fatmagül’ün Suçu Ne dizisinin ekrana gelmesi beraberinde dizinin ana konusu olan tecavüzü de gündeme getirdi. Kadına dönük en ağır şiddet biçimi olan tecavüz, medyanın şehvetli çığırtkanlığıyla milyonlara pazarlandı. Bu vaka hakkında feminist gazeteci Ayşe Düzkan’la görüştük. Tecavüz ve medyada cinsiyetçilikle başlayan sohbetimiz kadına yönelik şiddet sorunundan ekranda muhafazakarlaşmaya kadar farklı konulara uzandı. Sohbetimizde Düzkan derin […]
Fatmagül’ün Suçu Ne dizisinin ekrana gelmesi beraberinde dizinin ana konusu olan tecavüzü de gündeme getirdi. Kadına dönük en ağır şiddet biçimi olan tecavüz, medyanın şehvetli çığırtkanlığıyla milyonlara pazarlandı. Bu vaka hakkında feminist gazeteci Ayşe Düzkan’la görüştük. Tecavüz ve medyada cinsiyetçilikle başlayan sohbetimiz kadına yönelik şiddet sorunundan ekranda muhafazakarlaşmaya kadar farklı konulara uzandı. Sohbetimizde Düzkan derin bir toplumsal sorun tecavüz olgusu ve onun kadar sorunlu olan muhafazakarların bu konuya bakış açısına dikkat çekti.
‘Fatmagül’ün suçu ne?’ adlı TV dizisinin gösterime girmesinin ardından, bilimum web sitesi, televizyon ve gazetede tecavüz sahnesini pazarlayan, onu okura, izleyiciye sunan çağrılar yer aldı. Söz konusu sahne “Nasıl tecavüze uğradı?”, “İzlenme rekorları kıran o sahne” gibi başlıklarla sunuldu. Peki, tecavüz ne zaman seyirlik bir şey haline geldi? Medyanın bu konudaki tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Tecavüz aslında hep seyirlik bir şey. Çünkü cinsellikle bağlantılı bir şiddet edimi ve cinsellikle bağlantılı her şey gibi ilgi çekiyor. Jodie Foster’ın ünlü bir filmi vardır bu konuda, onlarca erkek bir barda bir kadına tecavüz edilmesini izler, bir kısmı da katılır. Müdahale de etmezler.
Zaten tecavüzcü dediğin genellikle bildiğin erkeklerden biri. Bir araştırma vardı ABD’de yapılmış. Erkeklere doğrudan ‘tecavüz eder misiniz?’ deniyor. Hepsi hayır diyor. Ama daha sonra adını koymadan sorduklarında mesela ‘Evinize kahve içmeye gelmiş bir kadının sizinle ilişki kurmaya hazır olduğuna inanır mısınız? İtiraz ettiğinde bunun nazlanmak olduğunu düşünür müsünüz?’ diye. Ezici bir çoğunluğu ‘evet’ diyor, çünkü bunun tecavüz olduğunun farkında değiller.
Yani uzun lafın kısası, tecavüz, pek çok insanın gözünde herhangi bir cinsel ilişkiden farklı değil. Yani, bakması ilginç ve tahrik edici.
Evet ama bu durumu ekranda görmek, izlemek ya da izletmek, bunun normalleştirilmesine, olağanlaştırılmasına, yaygınlaştırılmasına hizmet etmiyor mu? Yani sizin az önce söz ettiğiniz ‘farkında olmama durumu’ pekişmiyor mu?
Burada tecavüzün nasıl aktarıldığı çok önemli. Çünkü aslında yaşayan için bu bir cinsel ilişki değil, bir şiddet saldırısı. Fatmagül örneğinde olduğu gibi, tecavüzcülerin gözünden, çırpınan seksi bir kadın mı görüyoruz yoksa kadının gözünden vahşi, zalim erkekler mi?
Aynı olayı farklı farklı yansıtmak mümkün. Bir de berbat bir espri vardır, “tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bak” diye. Bunun anlamı tecavüzle cinsel ilişkinin birbirine benzer iki edim olması.
Burada mesele şu. Bir kadın tecavüze neden itiraz eder? Tecavüz bir teklif değil, bir saldırıdır. Bir kere burası muğlak. İkinci çok önemli nokta şu. Muhafazakar bakış bir kadının namusunu korumak için tecavüze itiraz ettiğini düşünüyor. Aynı sebeple, arzuladığı bir cinsel ilişkiye de itiraz edebilir. Yani mesele deyim yerindeyse bedenin kullanım hakkıyla ilgili onlara göre. Oysa tecavüz bir teklif değil, bir saldırı. Aradaki fark çok önemli. Dolayısıyla şöyle oluyor, bir kadın aslında arzuladığı bir şeye, namusu bozulmasın diye itiraz ediyor. Bu bakışla çekersen tecavüz sahnesini, o zaman arzuladığı halde itiraz eden bir kadın gösterirsin. İstiyor ama namusunu korumak da istiyor. Öte yandan muhafazakar bakış bir kadının arzuları olabileceğini, arzuları, duyguları olan bir varlık olduğunu hesaba katmıyor.
Bu hatırlatma tecavüz sahnesi nedeniyle galeyana gelen muhafazakarların ve onların yayınlarının itirazlarının gerekçesini de açıklıyor.
SAVUNULAN İKİYÜZLÜ BİR AHLAK ANLAYIŞI
Onların itirazında bir başka şey de var. Hani RTÜK’ün de kriterleri arasındaki “Türk aile yapısını aşındırmak” meselesi. Bu Türk aile yapısı dediğimiz şey, hem kavramın kendisi hem de toplumsal olarak varlık biçimi, aslında kadınlar açısından başka bir sorun alanı değil mi?
Tabii ki sorunlu. Tecavüz nasıl ki kadının bedensel bütünlüğüne yönelik bir saldırı, o da aslında kadının ruh bütünlüğüne bir saldırı. Onu çocuklarının ve erkeğinin hizmetkârı olarak tanımlayan bir anlayış.
Kaldı ki aile içi tecavüz çok yaygın Türkiye’de. Bu iki farklı dehşete işaret ediyor. Birincisi çocukların tacizine ve onlara tecavüz edilmesine. İkincisi ise şu: Bir kadın bir erkekle evlendiğinde vermeyi taahhüt ettiği bazı hizmetler var. Bunların arasında cinsellik de yer alıyor. Yani koca ne zaman istese kadın cinsel ilişkiye girmeli. Eğer kadın itiraz ederse erkek tecavüz edebiliyor.
Yine aynı anlayış, kocan bu, onunla cinsel ilişkiye girersen namusuna halel gelmez, e daha ne?
Yani tecavüzü sadece televizyon ekranında izlediğimizde irite oluyoruz. Oysa gündelik yaşamda oldukça yaygın bir sorun. O zaman burada bir ikiyüzlülük yok mu? Diziyi yayınlayan açısından da itiraz eden açısından da ikiyüzlü bir ahlak anlayışı…
Var tabii. Bütün tecavüzler illa ki üstünü başını parçalayarak olmuyor tabii. Ama şu da var. Cinsel ahlak ikiyüzlülük üzerine kurulu genellikle. Şunu unutmamak gerek. İnsanın cinsel arzularını bilinçdışı yönlendiriyor. Bu, fikirlerini değiştirmekle, ne bileyim kitap okumakla değişecek bir alan değil. Cinsellikle ilgili görüntüler, imgeler bu alanda çok etkili. Tecavüzün nasıl gösterildiği, özellikle erkek bilincini çok etkileyebiliyor. Erkekler bunu tahrik edici bulabiliyor. Tecavüz etmeyi yani.
Şöyle bir örnek verelim. İç çamaşırı bikiniden daha tahrik edici olabilir. Bedenin aynı parçalarını gösterse bile. Çünkü yatak odasını, sevişilen alanı akla getirir. Biz yıllarca filmlerde falan gördük bunu çünkü. Bir kadın yatak odasında sevişmeden önce soyunur ve çamaşırla kalır. Bikini gördük mü kamu alanı, denize girilecek falan. Sanatın vb. önemi burada başlıyor. Bilinçdışımızı etkiler. Dolayısıyla tahrik edici bir tecavüz sahnesi pek çok insanın bilinçdışına bunu destekleyen imgeler yerleştirir.
‘Ahlak’ anlayışımızın sorunlu olduğuna değinmiştiniz. Biraz daha açar mısınız?
Ahlakta iki sorun var. Birincisi ikiyüzlü, ikincisi egemenlik ilişkilerini yansıtıyor.
İki farklı egemenlik ilişkisini yansıtıyor ahlak. Biri, daha az önemli olanı kapitalizm. Para her şeyi, çok şeyi aklar. Bunu halletmek kolay, en azından aramızda.
Ama biz dediğimiz şey kadınlar ve erkeklerden oluşuyor. Erkek egemenliğini aramızda nasıl halledeceğiz? Bizim erkekler de hem bilinçleri hem bilinçdışıları diğer erkeklerle aynı kaynaklardan beslenmiş insanlar.
Biz de öyleyiz kadınlar olarak. Ama ezilen olduğumuz için bu belirleyici değil.
O bilinç ‘temizliği’ kolay değil.
İşin içinden cinsiyetçi, erkek egemen medya diyerek çıkmak da vardı ama sorunun patriarkal kapitalizmle ilişkisine geliyoruz bu noktada. Öyleyse medya sadece bunu yansıtan bir unsur, yani salt medya eleştirisi de çok anlamlı değil…
Ama medya eleştirisi çok önemli. Çünkü medya milyonları etkiliyor. Bir sürü kadın o sahneye bakıp “Allahım ne şanslıyım, benim başıma gelmedi” diyor.
Medya eleştirisi önemli ama yetersiz tabii ki. Aslında bana sorarsanız şiddetle mücadele yetersiz ve son yıllarda çok sıkışıldı bu alana. Kadına yönelik şiddetteki artış bir gösterge. Tarihte şiddet çatışkı anlarında yükselir. Baş