Çiçeği burnunda ‘yeni’ Genelkurmay Başkanı Koşaner’in devir-teslim sırasında yaptığı konuşma, generallerin kafa yapısının hiçbir şekilde değişmediğine ve yakın gelecekte bir değişikliğin olmayacağına dair önemli veriler sundu. Koşaner, devletin iç politik dengelerinde, ordunun özellikle ön plana çıkartmak istediği bir general olarak biliniyor. ABD’liler Koşaner’i, genelkurmay tarafından ‘pamuğa sarılıp korunan’ biri olarak tanımladılar. Özellikle Kara Kuvvetleri Komutanı […]
Çiçeği burnunda ‘yeni’ Genelkurmay Başkanı Koşaner’in devir-teslim sırasında yaptığı konuşma, generallerin kafa yapısının hiçbir şekilde değişmediğine ve yakın gelecekte bir değişikliğin olmayacağına dair önemli veriler sundu.
Koşaner, devletin iç politik dengelerinde, ordunun özellikle ön plana çıkartmak istediği bir general olarak biliniyor. ABD’liler Koşaner’i, genelkurmay tarafından ‘pamuğa sarılıp korunan’ biri olarak tanımladılar. Özellikle Kara Kuvvetleri Komutanı olduktan sonra hemen hiçbir demeç vermedi, kamuoyunun karşısına pek çıkmadı. İslamcı AKP iktidarına karşı özel olarak korundu, yıpratılmasına izin verilmedi. Bugün genelkurmay başkanı olarak verdiği çok yönlü mesajları, Türk devletinin hem iç politik dengeleri, hem de bölgesel politikalar bakımından, ordunun durduğu yeri okumak bakımından önemlidir.
Genelkurmay başkanı olarak yaptığı konuşmada dikkat çeken bazı temel noktalar vardı. Birincisi, kendisini ‘laikliğin tek temsilcisi’ olarak gösteren ve her fırsatta ‘irtica’yı dilinde düşürmeyen genelkurmayın, bu kez ‘irtica’ tehlikesinden vazgeçtiği anlaşılıyor. Tersine giderek onlara tabi olduklarını da zımnen kabul etme noktasına geldi.
Türkiye’nin stratejik politikalarında İslamcı AKP hükümeti ile tam bir uyum içerisinde oldukların sık sık vurgulayan genelkurmayın, iktidar içerisindeki güç dengelerini, İslamcı hükümetle çatışarak değil uzlaşarak korumaya çalışacağı ortayı çıkmış bulunuyor. Yani bir bakıma roller değişti. Geçmişte hükümetler generallere uyum sağlayarak hükümette kalmaya çalışıyorlardı, bugün tersten generaller bunu yapmaya çalışıyor.
Orgeneral Koşaner, ayrıca “bu faaliyetler bir siyaset üretme değil, siyaset üreten makamlara doğru görüş verebilme ihtiyacıdır” biçimindeki değerlendirmesi ile politik gelişmelere doğrudan müdahil olacağını da belirtmiş oldu. Askerlerin politik güç ilişkilerinin bir öznesi olduğunu ve bundan kolay vazgeçmeyeceklerini belirtmiş oldu.
Koşaner’in konuşmasında dikkat çeken iki temel konu, TSK’nın konumlanışı ve Kürt sorununa bakış açısıdır. İkisi arasında doğrudan bir bağ kuran ‘yeni’ genelkurmay başkanı, Kürtlerin tasfiyesinde ordunun öncelikli rolünün kesintisizce devam edeceğini belirtiyor: “TSK’da Mehmetçiğin yerini alabilecek hiçbir alternatif yoktur. TSK bazı unsurlarında, tecrübe gerektiren görevler için, sınırlı sayıda profesyonel personel görevlendirilmesi hiçbir şekilde ‘profesyonel orduya geçiş’ demek değildir. Özel Ordu tabiri ise son derece yanlıştır. Türkiye’de tek bir ordu vardır. O da TSK’dır. Alternatifi yoktur.” İslamcı AKP iktidarının, Kürt gerilla güçlerine karşı kurmak istediği ‘özel birliklerin’ mevcut ordunun dışında olmasına yönelik bir niyeti bulunuyor. Bunun aynı zamanda İslamcı AKP’nin kendi özel askeri güçlerini oluşturmasına yönelik olduğuna dair bir kısım eleştiriler de söz konusu. Genelkurmay, böylesi bir olasılığı çok net bir şekilde reddediyor ve Kürtlere yönelik yürütülen kirli savaşta inisiyatif kaybetmek istemiyor. Kendisini politik denklem içinde ağırlıklı var eden en önemli neden budur. Bunu da kaybettiğinde iktidar-güç ilişkilerinde ciddi bir darbe alacaktır. Bu nedenle savaşı kendi denetiminde yükselterek çözümsüzlüğü esas alacağı anlaşılıyor.
Kürtleri yok sayan geleneksel ırkçı-milliyetçi politikalarda ısrar etmeye devam eden Koşaner, ‘azınlık’ ve ‘özerklik’ gibi kavramları dahi şiddetle karşı çıkıyor. ‘Tek millet, tek vatan, tek dil, tek bayrak’ta ısrar ediyor: “Üniter devlet ise ülke sınırları içinde yasama, yürütme ve yargı birliğini ifade etmektedir. Ülkenin her yerinde aynı yasalar geçerlidir. Kamu hizmetleri merkezden ve merkezden verilen yetkiler çerçevesinde merkez dışındaki görevliler tarafından yürütülmektedir. Yargılama ülkenin her yerinde aynı usullere göre yapılmaktadır. Üniter devlet eşitlik ilkesinin korunmasının, bölgecilik, etnik ayrımcılık yapılmamasının ve azınlık yaratılmamasının garantisidir.” Her şeyi merkezden kontrol etme mantığının sürdürülmesini isteyen genelkurmay başkanı, tek tipli otoriteden vazgeçmeyeceğini özellikle vurgulamaktadır. Hatta devletin ‘üniter’ yapısının gevşetilmesine ilişkin adımların, dolaylı bir darbe gerekçesi olabileceğini belirtmektedir.
Kürt sorununun çözümüne ilişkin her öneriyi tartışmanın dışında tutarak, şovenizmin ve inkarcılığı temel alan politikanın kesintisiz uygulanmasını savunmaktadır: “Ülkemizin bütünlüğünü, güvenliğini, huzurunu tehdit eden bölücü terör ve ayrılıkçı hareketler, son dönemde kendilerince yeni bir aşamayı gerçekleştirme çabasına girmiş bulunmaktadır. Temelinde etnik milliyetçilik bulunan bu hareketlerle, demokrasi ve hukuk devletinin sağladığı hak ve özgürlüklerin arkasına gizlenerek, bireysel seviyede kalması gereken talepler siyasal alana taşınmaya çalışılmakta ve her geçen gün adeta devletle pazarlık yaparcasına, bu talepler bir adım daha ileriye götürülmektedir.” Kürtleri toptan inkar eden geleneksel Kemalist devlet anlayışının sürdürülmesi çabasını kararlılıkla sürdüreceğini vurgulamaktadır.
Böylece Kürt sorununun demokratik çözümünün tam da karşısında olduğunu vurgulamakta, askeri saldırıların arttırılacağına dair çok net mesajlar vermektedir. Kürtlerin, toplumsal demokratikleşme projesi ekseninde, ‘demokratik özerklik’ projesinin yaşama geçirilmesi için attığı adımlara karşı sert askeri önlemlerine alınması gerektiğini belirterek hükümetin önüne dört maddelik görev koydu. Birincisi, Kürtlerin meşru ve yasal kurumlarına yönelik saldırıların devam ettirilmesi, ikincisi Güney Kürdistan Federasyonu yönetimine karşı baskıların arttırılması, üçüncüsü Avrupa ülkeleri ile yakın ilişkiler kurularak, Kürtlerin Avrupa’daki kurumların tefsiye edilmesi ve dördüncüsü de Güney Kürdistan’a askeri operasyonların yapılması için gerekli tezkerenin acilen çıkartılması.
Kürt Toplumsal Hareketi, sorunun çözümüne dair taleplerini asgari düzeyde tutarak, barış yolunun açılması için gerekli duyarlılığı gösterirken ve bu amaçla hükümete son bir fırsat vermek amacıyla 20 Eylül’e kadar tek taraflı ateşkes kararı alırken, devletin bütün kurumları Kürtlere yönelik çok yönlü saldırılara hazırlanmaktadır.
Pamuğa sarılarak korunan çiçeği burundaki Genelkurmay Başkanı da diğerleri gibi hüsrana uğrayacaktır. Kan dökmek dışında hiçbir işlevi olmayan generallerin izlediği politika sadece insan ölümlerine hizmet etmektedir. Vatanın her şeyini satmış olan Amerika’nın çocukları, bu politikalarla, hiç kimseyi tasfiye edemeyecekleri gibi kendilerini de tasfiye edilmekten kurtaramayacaklardır.
gokyuzu9@aol.com