Bursa’nın İnegöl İlçesi’nde yaşanan bir olay, Kürtleri açık hedef haline getiren, egemen Türk basınındaki ırkçı saldırganlığı bir kez daha su yüzüne çıkardı. İlçenin Orhaniye Mahallesi’nde bir grup MHP’li bir Kürt dolmuş şoförüne saldırarak dövdü. Kısa süre sonra bir grup arkadaşı ile olay gerine gelen şoför ve arkadaşları ile MHP’liler arasında kavga çıktı. Sopa ve bıçakların […]
Bursa’nın İnegöl İlçesi’nde yaşanan bir olay, Kürtleri açık hedef haline getiren, egemen Türk basınındaki ırkçı saldırganlığı bir kez daha su yüzüne çıkardı. İlçenin Orhaniye Mahallesi’nde bir grup MHP’li bir Kürt dolmuş şoförüne saldırarak dövdü. Kısa süre sonra bir grup arkadaşı ile olay gerine gelen şoför ve arkadaşları ile MHP’liler arasında kavga çıktı. Sopa ve bıçakların da kullanıldığı ifade edilen kavgada, yaralananlar oldu. Bunun üzerin de olaya karıştığı iddia edilen bazı Kürtler gözaltına alındı.
Çok geçmeden ilçede başlayan, “Kürtler saldırdı” provokasyonu devreye girdi ve ilçe içerisinde bir Kürt avı başladı. Kürtlerin evleri, iş yerleri, araçları yakıldı, taşlandı. Ardından da polis merkezine yürüyen güruh, gözaltına alınan Kürtlerin kendilerine verilmesi için eylemlere başladı. Burada da polisle çatışıp, polis araçlarını ve Kürtlere ait olduğunu düşündükleri sivil araçları ateşe verdiler. Talepleri gözaltına alınan Kürtleri linç etmekti. Olaylar sabaha kadar devam etti.
Konuya ilişkin ilk resmi açıklamayla, “Kürt avının” perde arkası da belirmeye başladı. İlk açıklamayı yapan, Bursa Valisi Şehabettin Harput -ki kendisi Van valiliği döneminde nasıl önemli bir özel savaş uzmanı olduğunu kanıtlamış biridir-, Kürtlerin uğradığı saldırıyı yok sayarak, olaylara sebep olanların aslında, “vatanını milletini seven insanlar olduğunu ancak yüksek oranda alkollü olduklarını” belirterek adeta, adam öldürme teşebbüsünde bulunanların ilk savunmalarını yaptı.
Vali, Kürtlerin hayatlarına ve evleri ile iş yerlerine yapılan saldırıları hiçbir biçimde gündeme getirmeden, “sarhoş kalabalığın ayılmaları durumunda ‘Ya biz ne yaptık, bize hizmet eden devletimizin aracına nasıl saldırdık’ diyeceklerdir” diyerek de saldırganların, “masumiyetini” ilan etti.
Irkçı saldırıya ilişkin devreye giren resmi sahiplenmenin ardından, egemen Türk basını da hemen harekete geçti. Televizyon kanallarının haberleri bir yana özellikle gazetelerin yaşananları ele alış biçimini irdelemek gerekiyor.
Milliyet-Vatan-Posta ve Radikal gazeteleri verdikleri haberde, “Olay, saat 21.30 sıralarında Orhaniye Mahallesi’nde meydana geldi. İddiaya göre ‘Doğu kökenli’ şoförün kullandığı minibüsün önünü kesen mahalleli gençler, bir daha buradan geçmemesi konusunda uyardı. Çıkan tartışma sonucunda tartaklanan Doğu kökenli genç uzaklaştıktan bir süre sonra beraberinde arkadaşları ile tekrar mahalleye geldi” derken, Kürt şoförün başına gelenlerin bir iddiadan ibaret olduğuna dikkat çektikten sonra, dövülmediğini, uyarı mahiyetinde sadece, “tartaklandığını” vurguluyor.
Haber şöyle devem ediyor, “Gençlerin bulunduğu kahveye dalan Doğu kökenliler, ellerinde bıçak ve sopalarla etraftakilere saldırdı. Çıkan kavgada 5 mahalleli genç, bıçak darbeleriyle çeşitli yerlerinden yaralanırken, saldırganlar ise kaçtı.”
Görüldüğü gibi, haberin Kürtlerin eylemine ilişkin bölümünde ise, olay yerine gelen Kürt gençlerin, ellerinde “bıçak ve sopalarla” kahveye, “daldıkları” ve etrafta oturanlara hedef gözetmeksizin, “saldırdıkları” vurgulanıyor. Habere göre, Kürt gençlerin eylemine ilişkin bir iddiaya yer yok her şey son derece kesin bir dille ifade ediliyor. Haberin bu bölümü adeta olay anında olay yerinde bulunun muhabir tarafından yazılmış hissi veriyor.
Haber, yakılan, saldırıya uğrayan Kürt ev ve iş yerlerine hiç değinmezken, polis merkezi baskını sırasında polis araçlarının ateşe verilmesini de “öfkeli kalabalığın tepkisi” olarak değerlendiriyor.
Haberi, “İnegöl’de öfke” başlığı ile veren Türk ırkçılığının amiral gemisi Hürriyet, yukarıdaki haberden farklı olarak, “Doğu kökenli minibüsçünün tartaklanmadığını bile, sadece uyarıldığını” yazıyor. Ama burada da haberin sonu değişmiyor, “Kürt gençler 21:30’da kahveye gelerek bıçak ve sopalarla etrafa saldırıyor.”
AKP’ye yakınlığı ile matuf Sabah gazetesi ise işi daha da ileri götürmüş. Dolmuş şoförü mizansenine de gerek duymadan, “Kahve baskını İnegöl’ü karıştırdı” başlıklı haberinde, Bursa’da kahve basıp beş kişiyi yaralayan üç şüpheliyi halk linç etmek istedi. Zanlıların yakınları ise Ankara kara yolunu kesip araçlara saldırdı” diyor.
Vakit ve Zaman gazeteleri ise üzerlerine çektikleri, “İslam”i kimliğinden de utanmayarak, “Bursa’nın İnegöl ilçesinde ellerinde bıçak ve sopalarla kahvehaneye giren üç kişi, beş kişiyi bıçakla yaraladı” diye veriyor haberi.
“Alınan bilgiye göre, üç kişi, ellerinde sopa ve bıçaklarla Orhaniye Mahallesi Çinili Cami yanında bulunan bir kahvehaneye girdi. Kahvehanede oturanlar ile bu kişiler arasında henüz belirlenemeyen bir nedenle kavga çıktı” diye devam eden haber, Kürtlerin kahve basarak-henüz belirlenemeyen bir nedenle- amaçsızca saldırdığı fikrini pekiştirmeye çalışıyor. Kürtleri hedef gösterme kampındaki yerini alan HaberTürk gazetesi de, “Doğu kökenli 3 kişinin 5 kişiyi yaralaması İnegöl’ü ayağa kaldırdı” ifadeleriyle duyuruyor haberi.
Türk basınında hiçbir gazetenin, Kürtlere yönelik saldırıların MHP Genel Başkan’ı Devlet Bahçeli’nin dün partili belediyelerinin bulunduğu İnegöl’e bağlı Yenice ve Cerrah Beldeleri’nde konuşmak üzere ilçeye gelişi ile aynı güne denk gelmesini tesadüf babında dahi olsa görmemeleri çok dikkat çekici değil mi?
Ayrıca, iktidara yakın olsun uzak olsun, laik olsun, “İslamcı” olsun bu “geniş” yelpazedeki tüm gazetelerin, yaşanan olaylar konusunda Kürtleri, “suçlu” ilan etmekle yetinmeyip, bir de hedef gösterme çabası da önümüzdeki günlerde yaşanacak olası gelişmelere dikkat çekiyor. Türk basını ve resmi makamları Kürt halkına karşı girişilecek benzer saldırıların, “vatanını milletini seven hassas yurttaşların meşru ve mübah tepkileri” olarak göstermek yoluyla faşist ırkçı eğilimleri de cesaretlendiriyor.
canerdem2126@gmail.com