Kendini beğenmiş kral tören günü için benzeri görülmemiş bir elbise diktirmek ister. Terzi gece gündüz çalışır. Kral tezgâh başına gelince bir parça kumaş dahi göremez. – Ortada elbise yok. Kese kese altınları boşuna mı verdim sana! – Saygı değer kralım, bu kumaşı sadece akıllı insanlar görür. Ne güzel olmuş değil mi? Kral aptal durumuna düşmemek […]
Kendini beğenmiş kral tören günü için benzeri görülmemiş bir elbise diktirmek ister.
Terzi gece gündüz çalışır. Kral tezgâh başına gelince bir parça kumaş dahi göremez.
– Ortada elbise yok. Kese kese altınları boşuna mı verdim sana!
– Saygı değer kralım, bu kumaşı sadece akıllı insanlar görür. Ne güzel olmuş değil mi?
Kral aptal durumuna düşmemek için “Gerçekten güzel olmuş” der.
Halkın kulağına gider bu konuşmalar ve tören günü gelir.
Kral müthiş özgüven(!)le ve elbiseyle değil çıplak bir bedenle çıkar halkın huzuruna.
Halk kralın aptallığını vurmamak için yüzüne, korkuyla sus pus olur.
O ukala tavırlarla sergilerken bedenini, küçük bir çocuk atlar öne.
Tüm korkulardan uzak en doğal hali ile bağırır:
-Kral Çıplak!
Bu eski ve güzel bir masaldır. Ve masallar uyutmak için birebirdir.
AKP’nin yeni anayasa masalı da 12 Eylül’de halkın huzuruna çıkacak.
Hem de en sevimli(!) en demokratik(!)haliyle…
12 Eylül 1980’nin izlerini sileceği ve hatta darbecilere yargı yolunu açacağı iddiasıyla o çok “akıllı” geçinen bazı solcuları da arkasına katarak salınacak podyumda.
Ne komik değil mi?
Düne kadar televizyon ekranlarında verdiği her vaazda hüngür hüngür ağlayan ve duygusallığıyla meşhur, inanmışlıklarıyla saf bir sürü insanı cemaatlerinde benzeri görülmemiş elbise vaadleriyle kandıran Fetullah kültürünün yandaşları bugün demokrasi havarisi kesilmiş.
Düne kadar sosyalizmi kendine bayrak edinenleri “ilk sivil anayasa ” elbisesiyle giydirmekten de uzak durmamışlar.
Hakları her geçen gün acımasızca gasp edilen, kredi kartı ekstreleri ve asgari ücret arasına sıkıştırılmış, bir ayağı çarık, bir ayağı Adidas’la giydirilen halkıma da seçme hakkı verilecek.
İşte hendek işte deve… Seç beğen al…
Yaftalar da hazır: “Evet” dersen demokrat, “Hayır” dersen darbecisin.
Ne hararetli meclis görüşmeleri yapıldı uğruna.
Meclis Başkanına “kürsüde 18 saat süreyle kalan başkan” sıfatını bile kazandırdı.
Sataşmalar, kavgalar ve referanduma açılan yol….
Memleketin bir yanını yıllar yılı barış adına hiçbir adım atmayarak kan revan içinde bırakanlar, bu anayasaya verilecek “evet” oyuyla, masallardaki gibi tılsımlı çubuklarla ve hatta şapkalarından beyaz güvercinleri çıkararak Şırnak’a, Mardin’e uçurmayı vaat ediyorlar.
Bu benzeri görülmemiş elbiseyi giymeyi reddedersen yani yanıtın “hayır”sa kardeşkanının dökülmesine bulunacak günah keçisi sen olacaksın.
Dünyanın sözüm ona kralı ABD’nin ısmarladığı ve Büyük Ortadoğu Projesi adı verilen demokrasi(!)elbisesinin terzilerinden biri olarak görevlendirilen AKP, kendi dönemine dek yapılan özelleştirmelerin toplamından daha fazla özelleştirmeye imza atmamış mıydı?
Memleketin her karış toprağında onlarca insanın emeğine dayanan şirketler yabancı ülkelere peşkeş çekilmemiş miydi?
Peki daha çok özgürlük getireceği söylenen bu yeni anayasa ABD’den ve yabancı sermayedarlardan bağımsız özgürlüğü bize nasıl getirecek dersiniz?
Toplumu; Kürt, Alevi, Roman açılımlarıyla açmazlara itip, birbirine kırdırmaya teşvik eden masalzadeler şimdi halkı “evetçi” ve “hayırcı” diye mi bölecekler?
Barınma, eğitim, sağlık ve güvenceli iş gibi temel hakları için en ufak bir direnç gösterenleri örgüt üyesi ilan ederek tutuklayanlar mı bahsediyor özgürlükten?
Tekel Direnişi’nde sırf gasp edilen özlük hakları için yürüyenlere tazyikli sularla saldıran, açlık grevine girenleri şov yapmakla suçlayan, maden ocaklarında, tersanelerde taşeron sermayeye kurban edilenlerin ölümünü “kader”le açıklayan zihniyet ne zaman tanıştı çağdaş demokrasi terimleriyle?
Hidroelektrik santrallerle derelerimi kurutan, nükleer enerji hamleleriyle ileride kanser olmamın yolunu açan hükümetin geleceğime yatırım yapacağına inanırsam kendime anca gülerim.
Eseri olduğunuz 12 Eylül askeri darbesinin hesabını sormaksa zaten sizin harcınız değil.
O hesap ki darağaçlarınızda, daha gençliğine doyamadan can verenlerin, Mamak’ta, Metris’te, Diyarbakır’da işkencelerden geçirdiklerinizin, kimliklerine ve topluma yabancılaştırdıklarınızın acılarını yüreklerinde yıllardır taşıyanların soracağı mutlak hesaptır.
Yazık ki Eylül’ün 12 si, 30 yıl önce bir kıyıma milad olmuştu şimdi ise ancak bir kandırmacaya tarih olacak.
12 Eylül Referandumu ile ülkemize giydirilmeye çalışılan sözüm ona demokratikleştirme elbisesine HAYIR!
Çünkü: Kral Yine Çıplak!