Bölüm 2: Venezüella Birleşik Sosyalist Partisi (PSUV) içindeki tartışmalar ve çelişkiler [1] 2007 anayasa referandumu sırasında insan, oylamadan PSUV’a resmen kayıt olmuş kişi sayısından daha az “Evet” oyu çıkmasıyla birlikte Hugo Chavez tarafından kurulmuş olan partinin ölü doğmuş olduğunu düşünebilirdi [2]. Ancak bu izlenim müteakip aylarda kısmen yalanladı denebilir. Venezüella’yı oluşturan 23 eyaletin belediye ve […]
Bölüm 2: Venezüella Birleşik Sosyalist Partisi (PSUV) içindeki tartışmalar ve çelişkiler [1]
2007 anayasa referandumu sırasında insan, oylamadan PSUV’a resmen kayıt olmuş kişi sayısından daha az “Evet” oyu çıkmasıyla birlikte Hugo Chavez tarafından kurulmuş olan partinin ölü doğmuş olduğunu düşünebilirdi [2]. Ancak bu izlenim müteakip aylarda kısmen yalanladı denebilir. Venezüella’yı oluşturan 23 eyaletin belediye ve valilik seçimlerine ilişkin adayların belirlenmesiyle sonuçlanan taban toplantıları katlanarak arttı. Ancak süreç çelişkili ilerliyordu. Parti saflarından katılım aktif ve verimli işlerken ve taban üyeleri seçimler için adaylarını tayin ederken, partinin yönetim kuruluna gelindiğinde sıradan üyelerin bütün liderler ve hatta hükümetinin bakanlarını partinin kilit mevkilerine (örneğin PSUV’un sekiz başkan yardımcılığı makamına) yerleştiren Chavez’in kendisinin oylanamadığı gerçeği halen ortada duruyordu. Bu durum devlet, hükümet ve parti arasında üzücü bir kafa karışıklığı yaratıyor.
Bu açıdan, PSUV içinde, partinin yönetimi ve eşgüdümünün hâlihazırda hükümetteki görevleriyle aşırı yüklü olan bakanlara bırakıldığı gerçeğine karşı çıkan bazı sesler de yükseldi. Dahası bakanlık konumları bu liderlere parti tarafından alınan kararları orantısız biçimde etkileme gücünü de veriyordu. Bunlar açısından seçimler söz konusu olduğunda, bazı parti üyelerini etkilemek de daha kolaydı. Martha Harnecker tarafından dillendirilen ve pek çok gerçek aktivist tarafından da paylaşılan eleştirel bir görüş şöyleydi: “bizi şaşırtan ve dışarıdaki, özellikle de Avrupa’daki insanları şok etmesi gerektiğini düşündüğüm şeylerden biri devletin, partinin inşa edilmesini sağlayan bir araç olmasıdır. Bu bizim partiye ilişkin bakış açımızla açık bir aykırılık taşımaktadır”[3].
PSUV aktivistlerinden ve Aporrea’nın kurucularından Gonzalo Gómez de parti ve (“kurucu oyuncu” olarak adlandırdığı) halk iktidarı arasındaki inşa meselesine ilişkin kaygılar taşıyanlardan: “Parti halk iktidarının inşa edilmesinde toplumsal hareketlerle birlikte süreci planlamayı ve yön vermeyi istemektedir ancak halk iktidarına boyun eğdiremez; bir başka deyişle bu kurucu oyuncuya kurulmuş iktidarı kullanarak boyun eğdiremez” [4].
Komünal konseyler: “Kurucu iktidar” kurulu olana meydan okuduğunda
Belediye Konseyleri Yasası (BKK) [5] başlıklı yasa 1 Nisan 2006 tarihinde üzerinde hiçbir gerçek tartışma yapılmaksızın oylandı. BKK’nın 3. maddesi şunu söylüyordu: “komünal konseylerin örgütlenmesi, işlemesi ve hareketi, sorumluluk, işbirliği, dayanışma, şeffaflık […] dürüstlük, etkililik, verimlilik, toplumsal sorumluluk, toplumsal denetim, hakkaniyet, adalet ve cinsiyet ve toplumsal eşitlik ilkeleriyle temas etmek zorundadır”.
6.Maddeye göre ise, komünal konseylerin esas karar verici organı olan bir yurttaşlar konseyi (asamblea de ciudadanos y ciudadanas) o yerin 15 yaş ve üstü sakinlerinin en az yüzde 20’sini içermek zorundadır. 12.Maddeye göre komünal konseyler kendi vazifeleri ve üyelerini ücretsiz olarak tayin eder. Komünal konseylerin çeşitli müdahale alanları 9.Maddede şu şekilde tanımlanmıştır: “sağlık, eğitim, kentsel ya da kırsal alanlarda toprak yönetimi, barınma, sosyal güvenlik ve toplumsal eşitlik, halk ekonomisi, kültür, güvenlik, iletişim ve bilgilendirme, boş vakit ve spor, gıda, su ve gaz konusunda teknik rehberlik, hizmetler ve ele alınması topluluk açısından faydalı olacak herhangi bir konu”.
Devlet başkanı Hugo Chavez komünal konseylerin kuruluşunu, 2006 yılında, yerel politikaların hazırlanması ve uygulanmasına katılım sağlanmasının bir yolu olarak destekledi. Hükümet, “halkın katılımı ve öz-yönetim için topraksal taban birimleri” olarak gördüğü bu konseylere dönük olarak büyük umut besliyor. Chavez’in de dediği üzere “halk iktidarının böylesi bir devrimci patlaması”, yeni bir devlet tipi ve “21.yy sosyalizmi” için gerçekçi ve sürdürülebilir bir taban olmak zorundadır.
Haziran 2007’de sayısı 15bin olan konseyler hakkında konuşan Mikrofinans Kalkınma Fonu’ndan Juan Leonel M., belediyelerle olan ilişkilerin hassas olduğu gerçeğini saklamıyor: “aslında valiler ya da en azından bir kısmı bu yeni seçim modeline ve toplulukların örgütlenme biçimine karşı. Bunlar komünal konseyleri, kendi yönetimleriyle rekabet halinde olan örgütler olarak görüyorlar. Ancak bugünün düşüncesi, kurulu iktidarın el ele komünal konseylerin kurucu iktidarına devredilmesidir. Devlet, devlet sistemi içinde bir devrimi başlatmış durumda. Halkın kurucu gücü değişimin motoru haline gelmek zorunda. Halkın iktidara doğrudan erişiminin olduğu komünal konseyler belediye öz-yönetimlerinin temel taşıdır.”[6]
2006 tarihli komünal konseyler üzerine olan yasa şu anda değişmiş durumda. Yerini kısa zaman sonra hazırlanmakta olan yeni bir yasaya devredecek gibi görünüyor [7]. Bu deneyim hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için Martha Harnecker’ın bu konu üzerine olan kitaplarını okumak gerekiyor. Harnecker Venezüella’da yaşıyor ve son birkaç yıldır zamanının büyük kısmını komünal konsey deneyimlerine vakfetmiş durumda [8].
Venezüella Birleşik Sosyalist Partisi (PSUV) kongresi Kasım 2009 ila Nisan 2010 tarihleri arasında müteakip oturumlar biçiminde toplandı. Kongrede yer alan 772 delege parti üyesi kişilerce gizli oylamayla seçildi (resmi yetkililere göre bu örgüt içi seçimlere 7.253.691 parti üyesinin yarısı katılmadı). Bu delegeler arasında çok az işçi ve sendikacı bulunuyordu. Öte yandan pek çok delege, partiye ya da yerel otoritelere bağlı personellerdi ve bu nedenle de etki altına alınmaları kolaydı. Hugo Chávez her ne kadar, parti başkanı olarak delegelere Kongre’nin bileşimine uygun biçimde halk tabanı ve toplumsal hareketler adına hareket etme çağrısında bulunsa da, bunun gerçekten olumlu sonuçlar vereceğini kestirmek güçtür.
Haziran 2009’da PSUV, Miranda Uluslararası Merkezi tarafından davet edilen en muteber otuz aydın hâlihazırda süregiden devrimci sürecin ilerleyişini ve mevcut engelleri tartıştığında, ilginin ve tartışmaların merkezine yerleşmişti.[9]
Miranda Uluslararası Merkezi bu tartışma günlerinin görüşlerine ilişkin “Aydınlar, demokrasi ve sosyalizm: çıkmaz sokaklar ve izlenecek yollar” başlıklı bir özet metni yayınladı.[10]
Hakiki bir devrimci projenin hayata geçirilmesine dair, burada, partinin kendi içinde ve ötesinden ne gibi tehlikelerin bulunduğuna dair bir fikir veren bu özet metninden bazı çıkarımlar ortaya koyacağım.
“Kendi sözlerini nadiren dillendirebilen bir taban sahip bir partinin geleceği nedir? (…) devlet ve parti arasındaki bu ayrımsızlık 20. yüzyıl sosyalist modelinin bir hatasını tekrar etmekten başka nedir? PSUV, taban tarafından bir ihtiyaç üzerinden olmak yerine hükümetin siyasal bir ihtiyacı üzerinden yukarıdan aşağıya bir yapı olarak mı kurulmuştur? Çeşitli zamanlarda ortaya çıkan bir başka önemli durum ise tabanın toplumsal hareketlerine etkili biçimde dayanan (ve bunları sadece seçim dönemlerinde hükümetin iletişim kanalı olarak kullanmayan) bir partinin kolektif liderliğe olan ihtiyacıdır, böylece zararlı, partizan oy avına son verilebilir. Bu da, eleştiri yapma hakkını tanıyan ve parti içinde daha fazla demokrasiyi besleyen gerçek bir devrimci parti tabanı yaratır”.
Tartışılan bir başka konu da yeni devrimci devletin doğasına ilişkindi. Devlet neo-liberalizm tarafından kendi gündemini uygulam
ak üzere kullanılan bir araç iken, aynı zamanda bizi neo-liberalizmden kurtaracak bir araç olarak da kullanılabilir mi? Bu devlet sosyalizme giden yolu mu döşer yoksa aksine sosyalizme dönük bir engel midir? Tartışılan diğer konular ise şunlardı: hem Chavez yanlısı hem de Chavez karşıtı medyanın rolü; devrimin karakteristiği -kendi içinde pek çok devrim biçimini barındırdığı söylendi: öğrenci, çiftçi, işçi, sosyalist, feminist, askeri ve halksal devrimleri ve bu nedenle de bu gruplar arasında sürekli bir diyaloga dönük ihtiyacı-; 21. yüzyıl sosyalizminin açıklaması; halkın, özellikle de “katılımın asli bir örneği” olarak tanımlanan ancak “yeterince katılımcı bir role sahip olmayan” komünal konseyler yoluyla pratikte katılımı (yukarıda yazılanlara bakınız) çünkü aksi takdirde parti tarafından tayin edilme riskine sahip olunması”.
Devrimci bir süreçte eleştirinin yeri ve rolünü meram edinmiş olan toplantı boyunca ele alınan son konu ve tartışılan temel soru şuydu: “bir devrim için temel sürükleyici güçlerinden birini eleştirmediği takdirde başarıya ulaşmak mümkün müdür?”. Toplantıda “eleştirinin haklı yerinin bir kısmını yitirdiği” kabul edildi. Bu sürece sempatiyle yaklaşan medyada, açık eleştiriler yapanların “karşı-devrimci” ya da “CIA ajanı” olmakla suçlandığı 20. yüzyıl sosyalizmini hatırlatan tepkiler saptamak zor değildir. Bu durum, işler yürümediğinde hükümeti değişimi gerçekleştirmekten alıkoyması nedeniyle süreci oldukça zayıflatmaktadır. Aydınlar aynı zamanda “kendilerine bir eleştiri alanı sunduğu için yöneticilere teşekkür ettiler -bu on yıldır meydana gelmemiş bir şeydi. Aydından yine bu etkinliğin eleştiriden korkmanın temelsiz olduğunu ispatlamış olduğunu vurguladılar. Chavez karşıtı muhalefetin Venezüella’da ifade özgürlüğü olmadığına ilişkin iddialarını da aynı oranda yanlış buldular”.
Bu toplantının açtığı tartışma, bu soruların süreçle ne kadar ilgili olduğunu da gösterdi. Toplantı TVES adlı kamuya ait kanalda eksiksiz yayınlandı ve ardından 10 gün boyunca her gün yeniden yayınlandı. Hükümetin önemli kesimleri Miranda Uluslararası Merkezi’nin yanı sıra bu toplantıların içeriğini de şiddetle eleştirdi. Bu eleştirmenlerin arasında, her ikisi de PSUV içindeki önemli siyasal figürlerden olan Petrol Bakanı Rafael Ramirez ile Dışişleri Bakanı Nicolas Maduro da vardı. Chavez yanlısı günlük gazetelerden VEA, Miranda Uluslararası Merkezi’nin girişimini eleştiren pek çok köşe yazısı yayınladı ve “konumları karmaşık olan aydınlar arasından toplantılar düzenlerlerken, aynı zamanda “hiper-liderlik” ya da “ilerici otokrasi” olarak tanımladıkları Chavez’in liderliğine şiddetle yüklenmelerine izin veriyorlar. Kuşkusuz bunlar kendi gerçek renklerinden ve çitin öteki tarafına atlamaktan utanan Chavez dışındaki Chavez yanlılarıdır” sözlerine yer verdi [11].
On gün boyunca hem Chavez yanlısı hem de Chavez karşıtı medyada süren tartışmaların ardından, Hugo Chavez, kendi televizyon programı “Merhaba Başkan”da, 14 Haziran tarihinde Miranda Uluslararası Merkezi’ni eleştirenlerle aynı fikirde gibi görünüyordu. Bu ise meseleye dair kamuoyu ilgisinin artmasına hizmet etti: (Her ikisi de hükümeti desteklemekle birlikte PSUV’a katılmayı reddeden) Venezüella Komünist Partisi ve Hepimiz İçin Anavatan Partisi’nin yanı sıra farklı sendika işçi liderleri Miranda Uluslararası Merkezi’ni savundular ve devrimci aydınların eleştirel katkılarda bulunmasının olumlu bir durum olduğunu açıkladılar. Nihayet Miranda Uluslararası Merkezi’nin takibata alınacağı hatta kapatılacağından korkulsa da bu tür en ufak bir gelişme dahi yaşanmadı. Bu da bir kez daha bizlere, hükümeti totaliter olarak nitelendirilemeyecek olan Venezüella’da ortaya çıkan değişimin karmaşıklığını göstermiş oldu.
Dipnotlar
[1] Bu yazının ilk kısmı için Bkz. Bolivarcı Venezüella yol ayrımında (Bölüm 1): Kamulaştırma ve işçi denetimi – Eric Toussaint, 17 Temmuz 2010, http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=31654
[2] 2 Aralık 2007 tarihli referandum sürecinde resmi olarak altı milyon Venezüellalı PSUV’a katılmış durumdaydı. Ve ancak, diğer bazı örgütlerin yanı sıra Venezüella Komünist Partisi ve Hepimiz İçin Anavatan Partisi’nin de “evet” oyu çağrısında bulunmasıyla birlikte, yalnızca dört milyondan biraz daha fazla “Evet” oyu verildi. Nitekim partinin kurulduğu süreç boyunca bakanlar, hatalı bir sürece kapı açan ve üyelik figürlerinde suni bir enflasyon yaratan üyelik hedefleri açıklamışlardı.
[3] Martha Harnecker’in Miranda Uluslararası Merkezi’nin düzenlediği “Aydınlar, demokrasi ve sosyalizm: çıkmaz sokaklar ve izlenecek yollar” başlıklı toplantı vesilesiyle yaptığı konuşma için Bkz. http://www.rebelion.org/noticia.php
[4] Gonzalo Gómez’in Miranda Uluslararası Merkezi’nin düzenlediği “Aydınlar, demokrasi ve sosyalizm: çıkmaz sokaklar ve izlenecek yollar” başlıklı toplantı vesilesiyle yaptığı konuşma için Bkz. http://www.aporrea.org/actualidad/n
[5] http://www.tecnoiuris.com/venezuela
[6] Bkz. « Les conseils communaux au Venezuela : un outil d’émancipation politique ? », Anne-Florence Louzé, in Olivier Compagnon, Julien Rebotier and Sandrine Revet (eds), Le Venezuela au-delà du mythe. Chávez, la démocratie, le changement social, Editions de l’Atelier/Editions Ouvrières, Paris, 2009, s.238
[7] Yeni yasanın tam metni için Bkz. http://www.alcaldiagirardot.gob.ve/
[8] Bkz. Martha Harnecker “De los consejos comunales a las comunas” http://www.rebelion.org/docs/83276.pdf [6]. Bu 61 sayfalık çalışma Martha Harnecker’in halk katılımı üzerine kaleme aldığı 21 kitabın bir kaynakçasını da içeriyor. Aynı zamanda Bkz. Martha Harnecker, “Las Comunas, sus problemas y cómo enfrentarlos” fhttp://www.rebelion.org/docs/90924.pd
[9] Miranda Uluslar arası Merkezi Venezüella devlet başkanlığı tarafından kurulan ve Yüksek Öğrenim Bakanlığı tarafından finanse edilen bir resmi kurumdur
[10] Metnin tamamının İngilizcesi ve Fransızcası için Bkz. http://www.cadtm.org/Venezuela-prem ve http://www.cadtm.org/Primera-sintes
[11] Bu yazı 6 Haziran 2009 tarihinde ortak imzayla yayınlandı. Francesca Denley, Judith Harris, Stéphanie Jacquemont ve Christine Pagnoulle tarafından İngilizceye tercüme edildi.
“Bolivarcı Venezüella yol ayrımında (Bölüm 3): Venezüella Ekonomisi:Sosyalizme geçiş halinde mi?” yayına hazırlanıyor -Latinbilgi.
Eric Toussaint, Paris VIII Üniversitesi ve Liege Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi doktoru, Üçüncü Dünya Borçlarının İptali Komitesi-Belçika başkanı, www.cadtm.org. A diagnosis of emerging global crisis and alternatives-2009; Bank of the South: An Alternative to the IMF-World Bank-2009; The World Bank: A Critical Primer-2008; Your Money or Your Life, The Tyranny of Global Finance-2005 kitaplarının yazarı.
[Venezuelanalysis’teki İngilizce orijinalinden Soner Torlak tarafından Latinbilgi (Sendika.org) için çevrilmiştir]