70’lerde meseleye “sınıf gözlüğü” ile bakmayı öğrenmiştik. Her somut olayda “sınıfsal” değerlendirmeler yapıyorduk. Çok esaslı bir ölçümüz vardı: gelişme “işçi sınıfının yararına mı?” 80’lerde 12 Eylül’ü daha sonra ANAP iktidarlarını bu ölçüye vurduk hep. 80’lerin sonlarında dünya yerinden oynadı, sonra bir blok çöktü, biz altında kaldık. 90’larda kimi arayışlar ve kimi yeni tezler vardı. Solda […]
70’lerde meseleye “sınıf gözlüğü” ile bakmayı öğrenmiştik. Her somut olayda “sınıfsal” değerlendirmeler yapıyorduk. Çok esaslı bir ölçümüz vardı: gelişme “işçi sınıfının yararına mı?” 80’lerde 12 Eylül’ü daha sonra ANAP iktidarlarını bu ölçüye vurduk hep. 80’lerin sonlarında dünya yerinden oynadı, sonra bir blok çöktü, biz altında kaldık. 90’larda kimi arayışlar ve kimi yeni tezler vardı.
Solda ANAP’a yeni bir gözle bakanlar çıktı, ANAP’a oy verenler, YDH hareketine katılanlar… Liberaller bu çizgiden yürüyüp geldiler ve tam sayfa gazete ilanlarında Menderes, Özal, Erdoğan üçlüsünü “Demokrasinin yıldızları” olarak ilan ettiler, onlara sonradan katılanlar da oldu, AKP’nin bilmem hangi mektebinde ders verenler de oldu. Değişim o kadar güçlüydü ki “hiçbir sınıf tek başına üstesinden gelemez” fikriyle başladı, işçi sınıfının öncülüğünün sorgulanmasıyla sürdü tartışmalar. Sonra işçi sınıfının adı anılmaz oldu. Demokrasinin de gelişmenin de bayrağı AKP idi.
Solda devlete yeni bir gözle bakanlar çıktı, orduya da… Nazım’ın şiirlerine de yansıyan Kuvayı Milliye geleneğine yeni bir ölçüyle bakanlar… Milliyetçi bir çizgiye çekilip, sanki başka bir şeymiş gibi kendilerini, “Ulusalcı” olarak nitelediler. Laiklik, modernlik, Batı değerleri… Oysa nedir devlet? Ordu?
Toplumdaki çatışmanın, kavganın ekseninde sınıflar görünmüyor artık, sanki toplumların tarihi sınıf savaşımlarının tarihi de değil artık!
Kavganın ekseninde “Müslüman-Laik” çelişkisi, “Türk-Kürt” çelişkisi var. Ana çelişki de, baş çelişki de bunlar gibi görünüyor bakınca. Liberaller Müslümanlardan, ulusalcılar laiklerden yana. Başörtüsü bile büyük mesele.
70’lerde Kürt solu ile aynı derneklerde örgütlüydük. Kürt dernekleri de vardı ama “Ulusal sorun” başka bir ölçüyle irdelenirdi. Sınıfsaldı her şey bizce; Türkçülükle, Kürtçülükle işimiz olmazdı. Bugün Ulusal sorunu önlerine koyanların solcu mu sağcı mı olduğu belli değil. 80’lerde sendikalarda, işçi arasında sınıf çıkarlarını konuşurduk. Müslümanlıkla laiklikle işimiz olmazdı. İşçiyi ortak çıkarları etrafında örgütlerdik. İşçi şarkıları da bunu söylerdi.
“Anamız amele sınıfıdır, yurdumuz bütün cihandır bizim…”
70lerde, 80’lerde işçi kendiliğinden sınıftı. Bugün de öyle.