Barış ve Demokrasi Partisi (BDP)’ye yüklenen Erdoğan’a, Hamas’ı kollayan Erdoğan’ın sesini dinletmek lazım. Belki o ses, sahibini ikna eder. Çünkü ikisi aynı verilerle taban tabana zıt şeyler söylüyor. Hamas’ı kollayan Erdoğan, Batı’nın “Onlar terörist” suçlamasına “Hayır, onlar seçimle gelen direnişçiler” diyerek karşı çıkıyor. BDP’ye yüklenen Erdoğan ise “Biz seçimle geldik” savunmasına “Hayır, siz terör örgütüyle […]
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP)’ye yüklenen Erdoğan’a, Hamas’ı kollayan Erdoğan’ın sesini dinletmek lazım.
Belki o ses, sahibini ikna eder.
Çünkü ikisi aynı verilerle taban tabana zıt şeyler söylüyor.
Hamas’ı kollayan Erdoğan, Batı’nın “Onlar terörist” suçlamasına “Hayır, onlar seçimle gelen direnişçiler” diyerek karşı çıkıyor.
BDP’ye yüklenen Erdoğan ise “Biz seçimle geldik” savunmasına “Hayır, siz terör örgütüyle irtibatlısınız” diye kulak tıkıyor.
Konuşmasında “Hamas” yerine “PKK” yazın, veya tersi; bakın ne oluyor.
Çifte standardın dik alası…
* * *
Başbakan, seçim yaklaştıkça bunu daha çok yapıyor.
Mesela “Irak’ta bir medeniyet çöktü. Yüz binlerce insan öldü” diyor.
Hükümetinin, yüz binlerce insanın ölümüne yol açacak işgale ortak olabilmek için nasıl çabaladığını unuttuğumuzu sanıyor.
Mesela “Amerika’nın Afganistan’da ne işi var” diye soruyor.
Türkiye’nin de orada Amerikan güçleriyle birlikte asker bulundurduğunu, hatta bir dönem NATO kuvvetlerinin temsilciliğini üstlendiğini hatırlamadığımızı zannediyor.
Unutkanlık, popülizmin en bilinen yan etkisi…
Hafıza ise, demagojiye karşı en etkili ilaç…
* * *
Dönelim Hamas meselesine…
Halkoyuyla seçilmiş olmak, terörü desteklemeyi meşrulaştırmaz tabii…
Ama Başbakan gözünde Hamas’ı meşru kılan halkoyunun, BDP için de geçerli olduğunu kabul etmek gerek.
BDP, Başbakan’ın dediği gibi “terör örgütüyle irtibatlı” ise “Neden bölge halkı inatla BDP ve seleflerine oy veriyor” diye de düşünmek gerekmez mi?
Ayrıca eğer hükümet, “açılım”la silahlı kadroları dağdan indirip silahsızlandırmayı, legal siyasal kanalları açmayı, şiddeti çözüm aracı olmaktan çıkarmayı amaçlıyorsa bunu, yasal örgütlenmeleri yargılayarak, partileri kapatarak yapabileceğini mi sanıyor?
Bunun olsa olsa “Bölgede yasal siyaset mümkün değil” anlamı taşıyacağını, yeniden dağ yollarını açacağını ve can çekişen açılımın tabutuna son çiviyi çakacağını görmüyor mu?
* * *
Habur’dan hükümetin bilgisi ve izniyle “Açılım müjdecileri” olarak giriş yapan örgüt üyelerinin, bugün Diyarbakır’da “örgüt üyeliği” suçlamasıyla mahkeme huzuruna çıkacak olması, “açılım”ın bitiş vuvuzelasıdır.
Seçime doğru hükümet, PKK’nın da katkısıyla “açılım”ı buzluğa kaldırırken, savaşçı bir dile dönüyor.
Yani bir “ittifak”tan söz edeceksek, Başbakan’ın dediği gibi “AKP’ye karşı bütün partiler+PKK” ittifakından değil, hükümetle örgüt arasında “Açılım tamam, çatışmalara devam” ittifakından söz edebiliriz.
Ne yazık!
AB’ye tam üyelik, Kıbrıs’ta çözüm, Ermenistan’la sınırı açma düşlerinden sonra Kürt açılımı da suya düşüyor.
Türkiye, “bölgenin dev gücü” olarak Balkanlar’da, Ortadoğu’da, Kafkaslar’da çatışmalara çözüm aramaya gittiğinde “Sen önce kendi içindeki çatışmaya barışçıl bir çözüm bul” demezler mi?