Artık, kadın ve çocuk olmak her an her yerde cinsel istismara, cinsel tacize maruz kalmak anlamına geldi. Hiçbir şey sizi korumuyor. Evde, sokakta, okulda bir cinsel istismar ya da tecavüz yaşayabilir, üstelik yaşananların gizlenmeye çalışıldığı suçun kadın ve çocuklara atıldığı bir durumla karşılaşabiliriz. Nitekim Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün 2009 verileri göre […]
Artık, kadın ve çocuk olmak her an her yerde cinsel istismara, cinsel tacize maruz kalmak anlamına geldi. Hiçbir şey sizi korumuyor. Evde, sokakta, okulda bir cinsel istismar ya da tecavüz yaşayabilir, üstelik yaşananların gizlenmeye çalışıldığı suçun kadın ve çocuklara atıldığı bir durumla karşılaşabiliriz.
Nitekim Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün 2009 verileri göre 1 yıl içinde 14 bin 337 cinsel suç işlendi. Bu suçun mağdur sayısı 20 bin 282 şeklinde açıklanırken, bu rakam her 26 dakikada 1 kişinin cinsel suç mağduru olduğunu ortaya koydu. Araştırmalar, kız çocuklarının erkek çocuklara oranla daha fazla cinsel istismara uğradığını, olguların yüzde 85-95’inde istismarcının erkek olduğunu ortaya koyuyor.
26 dakikada bir cinsel suç…
Başka bir araştırmaya göre ise istismara uğrayanların yüzde 85’ni kız çocukları oluşturuyor.
Türkiye’de cinsel tacize uğrayan mağdurların yüzde 11’ini 0-5, yüzde 15’ini 6-15, yüzde 13’ünü 12-17, yüzde 1’ini 24-29 yaş arasındaki gençler oluşturuyor.
İstismara uğrayanların % 85 kız çocukları…
İstatistiklere göre durum böyle. Bir de istatistiklere düşmeyenleri düşünürsek istismara uğrayanların oranı % 99 yaklaşacaktır.
Bu veriler şunun göstermektedir ki kadın ve çocukların özellikle kız çocukların cinsel ihmal istismar ve tecavüze uğraması normal karşılanır bir hal almış. Normal karşılanmasının dışında suçlu olarak kadın ve çocuk gösterilerek erkek egemen şiddetin devamı beslenir bir hal almaktadır.
Bu iddianın öncüllerine bir bakalım. 21 Nisan’da Siirt’te yaşları 14-16 arasında değişen 4 kız çocuğuna yüze yakın kişi tarafından iki yıl boyunca tecavüz edilmesi ve 15 kişinin tutuklanması ile ilgili yapılan işlere ve açıklamalara.
Erdoğan başta olmak üzere Nimet Çubukçu basının bu olayı abarttığını söylediler.
Pervari Belediye Başkanı DP’li İsmail Bilen, yaptığı açıklamada olayı “ÇOCUK OYUNU” olarak niteledi ve “biz ANLAŞTIK” dedi. Pervari Belediye Başkanı DP’li İsmail Bilen, gazetecilere yaptığı açıklamada, olaya 10 kişinin adının karıştığını, şüphelilerin 7-8 yaşlarında olduğunu öne sürdü. Söylendiği gibi bir tecavüz olayı olmadığını, ‘Bir çocuk oyunu’ olduğunu iddia eden Başkan Bilen, şu iddialarda bulunuyor.
“Bu çocuk oyunudur. 7-8 yaşında çocukların yaptıkları buna benzer bir şeylerdir. 10 kişiden 3’ü cezaevinde yattı. Geri kalan 7 çocuk, Çocuk Esirgeme Kurumu’nda koruma altına alındı. Pervari küçük bir yer, hepimiz akrabayız. Olayı kapattık gitti kendi aramızda. YİBO’larda tüm Türkiye’deki gibi olay olur. Şimdi çocuklar cezalarını çektiler. Herkes görevini dört dörtlük yaptı. Evet, bu olay vahşi bir şekilde oldu. Ama burada Güneydoğu’da bir kız için böyle bir olay için yüzlerce insan ölüyor ve olmuştur. Biz bu olayı kan davasına dönüştürmedik. Kimse Pervari’nin huzuru bozmasın. Biz kendi aramızda kapattık diye kaymakamsız, savcısız ve emniyetten habersiz yapmadık. Onlarla beraber yaptık. Olayı kendi aramızda hallettik.”
Vali Necati Şentürk ise “Vallahi, billahi, tallahi hiç zorunlu olmadığım halde yemin ediyorum, hiçbir şey saklamıyorum. Burada bir çeşit mahalle baskısı var, kimse böyle tecavüz, istismar olaylarıyla ilgili şikâyetçi olmaz…”(Siirtliler net.)
Vali daha sonra başka bir açıklama yapıyor:
“Somut hadiseye karışan şüphelilerin eğitim seviyeleri düşüktür, yüksek değil. 29 şüpheliden, tutuklanan 18 kişiden sadece biri yüksek okul mezunudur. Bataklığı oluşturan sebeplerin en önemlisi eğitimdir. Mağdur çocukların babası ile görüştüm. Devlet olarak ekonomik ve sosyal anlamda 3 yıl yardımda bulunacağız. Ailelerin eğitim seviyesi de son derece düşüktür. Çocuklarının ruhsal ve psikomatik sorunlarının farkında değiller. Bir diğer sorun ekonomik sorundur. Aile sigortalı olmasına rağmen geliri yoktur. Çocuk sayısı çok fazladır. Devlet olarak yanlarındayız. Ailenin işi ve geliriyle orantılı nüfus planlaması yoktur. Devletin tüm çabalarına rağmen bölgede aile planlamasına karşı psikolojik bir direnç vardır.” (Cnnturk.com)
Yukarıdan aşağıya şöyle bir bakalım. Herkes ilk elden olayların kötü olduğunu, yüksek vicdanlarının çok rahatsız olduğunu söylüyor. Arkasından tüm görevlilerin işini yaptığını, herkesin üzerine düşeni yapmış ya da yapmakta olduğunu söylüyor. Sonra eğitim düzeyinin düşüklüğünden, yoksulluktan, çocuk ya da kadın olmalarından, davranmaları gerektiği gibi davranmadıklarından bahsediyor. Basının bu işi abarttığından bahsediyor.
Böyle anlarda yoksulluk her türlü nedeni örtmek için kullanılan bir can simididir. Hemen bir ekonomik yardım paketi açılır.(Sus payı adına.) Oysa yukarıdan aşağıya yönetenlerinde dâhil olduğu erkek egemen sistem ve bundan kaynaklı erkek şiddetinin sonuçlarını yaşıyoruz. Bu sistem ve onun politikalarının en önemli aracı olan erkek şiddeti bölgelere göre bazen yoksulluk, bazen militarizm, bazen popüler kültür ve internet, bazen şovenizm, bazen geri değerlere yaslanarak varlığını sürdürmektedir. Erkek egemen bakış açısına göre kadın ve çocuk(özellikle kız çocuklar) bedeni erkeklerin iktidar alanlarıdır. Bu alanda kullanılan şiddet ise erkek egemen düzeni ayakta tutmak, itaat sağlamak, güç dengesizliğini korumak için kullanılır. Bu bedenleri canlarının istedikleri gibi kullanacaklarını düşünür ve kullanmaya kalkarlar.
*Böylece, kadın(çocuk) ve erkek arasındaki gücün paylaşımındaki dengesizliği derinleştirirler.
*Erkelerin mülk sahibi, koruyucu, kadınların ve çocukların kurban olduğunu pekiştirirler.
*Ezilmeyi meşru kılan önyargılara dayalı rollerin içselleştirilmesini sağlarlar.
Tüm bunlar cinsel şiddetin sitemli bir politika olduğunu ve bunun yaşamın her alanına yerleştiğini gösteriyor.
Bu politika sonucunda kadınlar kendilerine rağmen doğdukları andan itibaren bedenleri üzerinde kurulan tahakküm yükünü bazen namus, bazen töre bazen cinsel özgürlük vb adı altında taşımak zorunda bırakılıyor. Bunun için ölüyor daha doğrusu yaşamalarının baharında kendilerini ölümün koynuna atmak zorunda bırakılıyor.
Bu çark çocukları da atlamıyor. Çocuklar, amca, baba, dede, bakkal daha ilerisinde Mardin’de, Siirt’te, Manisa’da ve daha birçok yerde olduğu gibi il, ilçede yaşayan askerinden siyasetçisine, esnafına, kadar erkeklerin büyük bir çoğunluğu tarafından cinsel taciz, istismar ve tecavüze uğruyorlar.
Erkek egemen sistemin cinsel şiddet uygulayarak kadın ve çocuk bedenleri üzerinde kurduğu iktidarın ekonomik döngüsünü ve bu döngüden çıkar sağlayanları da göz ardı etmemek gerekiyor.
Artık yeter…
Olayların adını doğru koymak gerekiyor. Bu erkeklerin kadın ve çocuk bedenleri üzerinde uyguladığı cinsel şiddetidir. Ve sistemli bir politikanın ürünüdür.
Ve bu sistemin medyası, başbakanı, eğitim sistemi, askeri, siyaseti ile bilinçli olarak beslenmektedir.
Neden, Siirt, Uşak, Manisa Valisi, İl Mili Eğitim Müdürü, Emniyet Müdürü görevden alınmadı?
Neden Erdoğan kadınların kaç çocuk doğurması gerektiğini söyleyerek kadınların bedenleri üzerinde söz söyleme hakkını kendine görüyor ve yerinde duruyor?
Neden Pervari belediye başkanı biz kendi aramızda hallettik dediğinde kimse hesap sormuyor?
Neden YİBO’lar var?
Neden eğitim sistemi kız çocukların etek boylarıyla disiplin ve namuslarını ölçer ve kimse bir şey demez?
Neden Hüseyin Üzmez olayında ilk adli tıp raporları onun lehine verildi?
N
eden Novemed ve kadınların çalıştığı birçok iş yerinde kadınlar işe alınırken hamile olup olmadıkları, hamile değil iseler iki yıl hamile kalmamaları yönelik uygulama cesaret edilebiliyor?
Neden 14 yaşında çocukların arkasındaki ağ ortaya çıkarılmıyor?
Neden herkes bilirken kimse bilmiyormuş gibi yapabiliyor?
Neden kadın ve çocuk olunca sanki yer yarılıyor da tüm gerçekler yerin dibine giriyor?
Kadın ve çocuklar söz konusu olduğunda hiçbir zaman anlaşmamak,
Mağdurları değil cinsel şiddetin ortadan kalması için cinsel şiddeti üreten çarkı abartarak teşhir etmek,
Şiddetin yeniden üretildiği YİBO’ları kapatmak,
Erkek egemen şiddetin muhtelif yerlerde değil her yerde olduğunu haykırmak gerek.