Atina 5 Mayıs’ta, 1976’dan bu yana gerçekleşen en büyük işçi gösterisine sahne oldu. Kent merkezinin bütün caddeleri, IMF-AB-Yunan hükümeti kemer sıkma planını protesto eden yüz binlerce işçiyle doldu taştı. Kalabalığın kaç kişi olduğuna ilişkin net bir sayı vermek imkansız. 150 binden başlayıp 500 bine kadar çıkan tahminler söz konusu. Protestocuların kaç kişi olduğuna ilişkin kesin […]
Atina 5 Mayıs’ta, 1976’dan bu yana gerçekleşen en büyük işçi gösterisine sahne oldu. Kent merkezinin bütün caddeleri, IMF-AB-Yunan hükümeti kemer sıkma planını protesto eden yüz binlerce işçiyle doldu taştı. Kalabalığın kaç kişi olduğuna ilişkin net bir sayı vermek imkansız. 150 binden başlayıp 500 bine kadar çıkan tahminler söz konusu. Protestocuların kaç kişi olduğuna ilişkin kesin sayı ne olursa olsun, bu gösterinin emekçi halkın gücünü ortaya koyan inanılmaz bir gösteri olduğuna şüphe yok. Aynı zamanda, Yunanistan çapında onlarca kentte oldukça kitlesel eylemler düzenlendi. Atina’da neler yaşandığına ilişkin bir fikir vermesi açısından şu videolara göz atabilirsiniz (izlemek için tıklayınız). Ancak bu yalnızca devasa bir gösteri değildi. Bu, on yıllardan bu yana halkın içinde biriken öfkenin ifadesiydi. Binlerce insan yalnızca protesto etmiyordu. Gösteri IMF planına karşı, otoritelerin yalanlarına karşı, bütün bir ulusun geleceğinin katledilmesine karşı gerçek bir toplumsal patlamaya dönüşüyordu. Göstericiler parlamento önünde saatler boyunca polisle çatışıyordu. Ve bunlar, bu kez yalnızca kara blok (anarşist gruplar; ç.n.) ya da radikal sol değildi. Bu videoda da görebileceğiniz gibi (izlemek için tıklayınız), bu göstericiler maske taşımıyordu ve hiçbir şekilde organize hareket etmiyordu. Polis saatlerce biber gazıyla saldırdı ama gösteriyi dağıtmayı başaramadı.
Bir kara blok grubu bir banka şubesi yakmak için taban katına molotof kokteyli attı ve yangın kontrolden çıktı. Her ne kadar banka işçileri federasyonu insanların yangın çıkışı olmayan bir binaya kilitlendiğini açıklamışsa da, yangını çıkaranları aklayacak hiçbir mazeret söz konusu olamaz. İçinde açıkça insanların bulunduğu bir binayı ateşe vermek canice bir davranıştır.
Hükümet ve medya yaşanan ölümleri avantaja çevirip kamuoyunu maniple etmeye etmeye çalıştı. Bir kez daha kolektif sorumluluk kartını oynamaya çabaladılar. Aynı zamanda, baskı en yüksek seviyesine çıktı. Göstericiler polis saldırısına maruz kaldı ve insanlar sebepsiz yere gözaltına alındılar. Kiminin kabahati yalnızca “şüpheli bir kafede” oturuyor olmaktı. Polisin Exarheia’da bir kafenin camlarını kırarken çekilen görüntüleri için tıklayınız.
Özel polis ayrıca, Cenova’daki Diaz okulu saldırısını akıllara getiren, bütünüyle yasadışı ve vahşi bir operasyonla, 13 Tsamadou sokaktaki Göçmenler mekanı-Sosyal merkezimize de saldırarak yolsaşlarımızı darp etti ve yaraladı. Bürolarımızı tahrip etti ve “savaş ganimeti” olarak bazı kırmızı bayraklara el koydu. Böylesi bir operasyon için verilmiş herhangi bir emir olmadığını söylemeliyim. Polis basbayağı bir çete gibi davrandı. Birkaç dakika sonra özel polis Exaheia’daki bir anarşist işgal evini de şiddet kullanmadan tahliye etti.
6 Mayıs perşembe günü sendikalar ve sol yeni bir seferberlik için çağrı yaptı. Trajedinin yarattığı politik atmosfere rağmen, yaklaşık 25 bin kişi Parlamento önünde barışçıl bir gösteri düzenledi. Gece geç saatlerde polis, hala Parlamento önünde duran 1500 kadar göstericiyi, hiçbir şiddet eylemine başvurmamalarına rağmen saldırarak dağıttı.
Fakat Perşembe günü asıl haberler Parlamento’nun içindendi. Üç sosyalist parlamenter IMF-AB kemer sıkma planı lehinde oy vermeyi reddettiler. Bunun üzerine, apar topar sosyalist parlamento grubundan atıldılar. Plan nihayet PASOK (sosyalistler), LAOS (ırkçı aşırı sağ) ve sağcı eski dışişleri bakanı ve Antonis Samaras’ın ND (sağ muhalefet) başkanlık yarışındaki rakibi Ntora Bacoyanni tarafından oylandı. Plan aleyhinde oy vermeye karar veren popülist milliyetçi bir politikacı olan Samaras da Bacoyanni’yi partisinden attı. Şüphe yok ki, politik sistem kemer sıkma planının uygulanmasının ardından artık eskisi gibi olmayacak. Öyle görünüyor ki, Bacoyanni hükümet kurabilmek için PASOK ve ND ile işbirliği yapabilecek yeni bir siyasi parti kurmak istiyor (model Alman Liberaller olacak gibi görünüyor).
Zaman geçtikçe, giderek daha fazla insan IMF-AB-Yunan hükümeti planının yalnızca emekçi halk açısından yıkım anlamına gelmediğini, aynı zamanda ülkeyi çıkmaza sürüklediğini fark ediyor. Kamu emekçileri gelirlerinin yaklaşık yüzde 30’unu kaybediyor. Emekliler de (hem kamu hem özel sektör) gelirlerinde yüzde 15’ten yüzde 30’a kadar kayıpla karşı karşıya. Genç işçilere asgari ücretin altında bir para (yaklaşık 580 euro) ödenecek (CPE’nin Yunan versiyonu). Ve günün sonunda, 2014’te, eğer her şey planlandığı gibi giderse, borç 2009’dakinin yüzde 150’si (şu anda yüzde 115) ve GSMH de yüzde 95’i olacak. Çok iyi bildiğiniz gibi, gerçeklik her zaman planlanandan daha kötü olur (özellikle de IMF’ninkiler söz konusu olduğunda). Ekonomi en derin durgunluğa sürükleniyor, bu yıl için en az yüzde -4. Şurası açık ki böylesi düşük bir GSMH ile, bu kadar borç ödenemez. Er ya da geç, borç yeniden müzakere edilecektir ve bazı özel kreditörler karlarının bir kısmını kaybedebilir. Gittikçe netleşen bu manzara, piyasaları oldukça güvensiz bir hale getiriyor. Emekçi halk zaten iflas etti ve bir zaman sonra ülke de iflas edebilir.
Arjantin tam karşımızda duruyor.
7 Mayıs 2010
*Yannis Almpanis: Politik ve Sosyal Haklar Ağı DİKTİO üyesi
[cadtm.org adresindeki İngilizcesinden Sendika.Org tarafından çevrilmiştir]