AKP’nin “Anayasa Reformu” kılıfındaki yargı operasyonu gündeme gelir gelmez, daha ortada Anayasa Komisyonu’ndan geçmiş bir tasarı dahi yokken “Sendika.Org” Aktüel Gündem yazısında “Hayır!”ı basıverdi. Tüh!.. Liberal solcularımızın eline kozu vermiş olduk… “Yeminli AKP düşmanları” olarak “Ergenekoncular”la aynı safa düşü düşüvermişiz… Efendim, aslında AKP’nin Anayasa taslağında bir kısım “iyi” unsurlar var imiş… Bunları ayırıp, yanlışlara karşı […]
AKP’nin “Anayasa Reformu” kılıfındaki yargı operasyonu gündeme gelir gelmez, daha ortada Anayasa Komisyonu’ndan geçmiş bir tasarı dahi yokken “Sendika.Org” Aktüel Gündem yazısında “Hayır!”ı basıverdi. Tüh!.. Liberal solcularımızın eline kozu vermiş olduk… “Yeminli AKP düşmanları” olarak “Ergenekoncular”la aynı safa düşü düşüvermişiz…
Efendim, aslında AKP’nin Anayasa taslağında bir kısım “iyi” unsurlar var imiş… Bunları ayırıp, yanlışlara karşı çıkmak varken “istemezükçülük” yaparak, darbecilerle, faşistlerle aynı safa düşüyormuşuz.
Neymiş efendim bu “iyi unsurlar”;
Parti kapatma güçleştiriliyor-muş; kamu çalışanına “toplu sözleşme hakkı” getiriliyor-muş; Geçici 15 kaldırılıp darbecilerin yargılanmasının ve 12 Eylül yasalarının Anayasa’ya aykırılığı iddiasının ileri sürülmesinin yolu açılıyor-muş; Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı veriliyor-muş; Yurtdışına çıkma yasağı mahkeme kararına bağlanıyor-muş… (“Ombudsmanlık” ve “Ekonomik Sosyal Konsey” müesseselerinin bu “iyiler” listesinde ne aradığını sormayalım bu seferlik).
Bunlar verilse fena mı olur-muş!…
AKP’nin yargıyı işgal planının yüzü suyu hürmetine verdiği “demokrasi rüşveti”ni cebe atsak da, sıra rüşvetin karşılığını vermeye gelince çamura yatsak olmaz mıymış!
Düzen içi “muhalefet”in “zayıflaması” yalnızca fizik güç kaybıyla olmuyor, fizik güç kayboldukça düzen içi muhalefet akli melekelerini de yitiriyor. İktidarı “kendi içinde çelişkiye sürükleyip” çelmeleme hesapları yapıyor.
Oysa ortada “rüşvet” filan yok. AKP, orduyla, üniversiteyle kol kola girerek, yargıyı kuşatarak, “sivil toplum”u fethederek iktidar konumunu güçlendirdikçe “taviz”in kenarından bile geçmiyor.
“Memura toplu sözleşme hakkı”nı alın örneğin. Grev hakkı olmadan, “kararı kesin” “uzlaştırma kurulu”yla bağıtlanacak toplu sözleşmeler ile toplu görüşme arasında ne fark olacağını anlayan beri gelsin!
Ya da hepimizin duygu telini titreten “Geçici 15’in kaldırılması”na bir bakalım. Anayasa’nın 90. maddesi zaten Geçici 15’in “12 Eylül yasalarını Anayasal denetim dışına çıkaran” hükmünü geçersiz hale getiriyordu. Getiriyor da ne oluyor peki! Hiç! Emekçilerle ilgili hangi çarpık yasa, “usulüne göre imzalanmış uluslararası sözleşmeler”e atfen devreden çıkarılabildi şimdiye kadar? İşledikleri bütün suçlar “zaman aşımı”na uğramış 12 Eylül haydutlarına bu değişiklikle de “dokunulamayacağı”nı söylemeye gerek yok!
Ya da “parti kapatmayı güçleştiren” değişiklik önerisine bakalım. Evet “parti kapatmayı güçleştiriyor” öneri ama, çoğunluk partisinin kapatılmasını güçleştiriyor sadece, yani AKP’nin kapatılmasını güçleştiriyor! Bu sırtlanların seleflerinin HADEP’lilerin tutuklanmasında iki ellerini kaldırarak evet oyu verdiklerini ne çabuk unuttunuz! Bunların “çoğunluğu” ile Yargıtay başsavcısının “demokratlığı” arasında bir fark olabileceğini nasıl düşünebilirsiniz?
Bunlar mı AKP’nin olumlu Anayasa değişiklikleri?
Bunlar yalnızca “sis bombaları.”
AKP, yargı operasyonunu “şekerlemeye” sarmıyor; sadece temel amacına ulaşmak için “sis bombaları” kullanıyor.
Böyle bir durumda “CHP ile MHP de ‘hayır’ diyor-muş, kendimizi onlardan nasıl ayırt edecek-mişiz” gibi “incelikler”e kafa yormak, “sisler içinde kaybolmak”tan başka bir işe yaramaz.
Sendika.Org’un daha taslak Anayasa Komisyonu’ndan çıkmadan, “içgüdüsel” bir tutumla “Hayır!”ı bastırıvermesi, geçtiğimiz 7 yılda bu “üç kağıtçılar”ın ruhunu kavrayan bir muhalefet pratiğini yaşamış olmaktan kaynaklanmış olmalıdır. Ve “tam isabet” kaydeden bu “erken reaksiyon” 7 yıllık muhalefet pratiğimizin güzel bir “sağlaması” olmuştur.