Samatya Hastanesi İstanbul’un büyük hastanelerinden biri. Eski SSK Hastanesi. Hastane bir süredir çatısında yatıp kalkan bir grup inşaat işçisiyle anılıyor. Hastane idaresi (mülki amir olarak İl Özel İdaresi ve Valilik) işleri bir taşeron firmaya vermiş. O taşeron firma da başka taşerona vermiş vs. Sonuçta burada çalışan işçilerin maaşları aylardır ödenmiyor ve seslerini duyurmak için hastanenin […]
Samatya Hastanesi İstanbul’un büyük hastanelerinden biri. Eski SSK Hastanesi. Hastane bir süredir çatısında yatıp kalkan bir grup inşaat işçisiyle anılıyor. Hastane idaresi (mülki amir olarak İl Özel İdaresi ve Valilik) işleri bir taşeron firmaya vermiş. O taşeron firma da başka taşerona vermiş vs. Sonuçta burada çalışan işçilerin maaşları aylardır ödenmiyor ve seslerini duyurmak için hastanenin çatısına çıkmaktan başka çare kalmamış! İşçilere destek olmak için devreye giren Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası ve SES Aksaray Şubesi’nin İl Özel İdaresi ile görüşmelerinden bir sonuç çıkmadı bugüne kadar. İdare diyor ki; “Biz taşeronun hak edişini ödedik, bizim sorumluluğumuz yok, firmayı bulsunlar alsınlar paralarını.” Yetkililer “Eylemi bırakın evinize dönün.” demeyi de ihmal etmemişler. Firma almış parayı gitmiş, işçiler çatıda yatıp kalkıyor, devlet seyrediyor!
İstanbul gibi bir ilin en büyük hastanelerinden birinde bir grup işçi hastanenin çatısında yatıp kalkıyor ve her gün çatıya çıkıp avazı çıktığı kadar bağırıyorlar: “Hakkımızı istiyoruz.” Kimsenin umurunda değil. İki sendika devreye girmese İl Özel İdaresi’nin hiç umurunda olmayacak. Neden bu çaresizlik? Çünkü sahipsizler, çünkü bir ışık görmüyorlar, göremiyorlar. Bugün Samatya’daki inşaat işçilerinin durumunda olan binlerce, on binlerce, yüz binlerce işçi var. Kıvranıyorlar. Üç kuruş paraya, patronun iki dudağı arasındaki geleceklerine rıza göstermeyi kabul edemiyorlar. Ama yapacakları bir şey yok, mecbur çekecekler! Ama çekmeyenler de var. Neden çekmek istemiyorlar? Çünkü yapacakları bir şey olduğuna inanıyorlar. Neden? Çünkü sahipsiz olmadıklarını biliyorlar. Daha birkaç yıl öncesine kadar kimsenin farkında olmadığı hastane taşeron işçileri artık sendikaları sayesinde gözden kaçırılamaz hale geldi. Bunu başardılar. Samatya’daki taşeron işçilerin yaşadığının aynısını defalarca sağlık işçileri de yaşadı. Yani firma parayı batırmıştı ve işçilerin parası ödenmiyordu. Bu durumda olan sağlık işçileri çatıya çıkmak yerine örgütlenmeyi tercih ettikleri için kazanmayı bildiler. Kamuoyunun yakından bildiği İstanbul/Okmeydanı Hastanesi örneğinde olduğu gibi işçiler Devrimci Sağlık İş’te örgütlenip direnişe geçince hastane idaresi maaşlarını ödemek zorunda kaldı.
Evet bugün işçiler emek alanında yaşanan bunca rezilliğe rağmen sessiz kalıyorlarsa ya da çaresizlik içinde kıvranıyorlarsa bu sahipsiz olduklarındandır. Bugünün esas meselesi işçilerin başvuracakları bir adresi yaratma iradesi ve becerisini gösterebilmekten geçiyor. Artık herkesin bütün ayrıntılarına varana kadar bildiği “tersane gerçeği” de bu şekilde ortaya çıkmadı mı? İşçilerin ölmek için sıraya girmeleri kimin vicdanını sızlatmış, tersaneden her gün kalkan cenazeleri kim görmüştür? Eğer Limter-İş sendikası devrimci bir irade ve kararlılıkla tersanelerdeki zulme karşı bir mücadele başlatmasa ve tersane işçileri bu ateşin etrafında toplanmasa orada her gün bir işçi ölmeye devam edecek ve başta kamu idarecileri olmak üzere hepimiz böyle bir şey yokmuş gibi yaşamaya devam edecektik. Ama olmadı, sendikal mücadele bir işçi hareketlenmesi yaratmayı başardı ve artık ne patronlar ne de devlet iş kazalarına karşı duyarsız kalabildi. Evet bugünün meselesi budur. Bugün işçi sınıfının yaşadığı bu çaresizlik kuşatmasını yaracak bir iradeyi ortaya koymanın zamanıdır. Bu irade ortaya konduğu zaman görülecektir ki işçiler ışığın etrafına doluşan pervane böcekleri gibi bu iradeye koşacaklardır. Eğer bugün bir işçi hareketlenmesinden bahsedilmiyorsa bu; işçilerin bilinçsizliğinden, dinsel ve milliyetçi düşünceler tarafından pasifize edilmesinden değil, fakat esas olarak kendilerine bir başka yolu tarif eden sendikal/politik bir örgütlenmenin olmamasından dolayıdır.
*Tufan Sertlek: Dev Sağlık-İş Genel Sekreteri