“Tüfekler oyuncak, mermiler misket mi? Dondurma hayal de bombalar gerçek mi? Savaş çocukları suçlular gibi Her gün öldüler, ışıklarını yitirdiler Ayaklarını kaybettiler ‘Hürriyet protez olmaz’ bunu öğrendiler…” Bir 23 Nisan’ı daha törenlerle kutladık. Rengârenk elbiseleri, ellerinde ahenkle sallanan kurdeleleri ve birbirinden güzel gösterileri ile geçti bir “Çocuk Bayramı”. Sevinçleri sevincimiz oldu ama yine bir yanım […]
“Tüfekler oyuncak, mermiler misket mi?
Dondurma hayal de bombalar gerçek mi?
Savaş çocukları suçlular gibi
Her gün öldüler, ışıklarını yitirdiler
Ayaklarını kaybettiler
‘Hürriyet protez olmaz’ bunu öğrendiler…”
Bir 23 Nisan’ı daha törenlerle kutladık.
Rengârenk elbiseleri, ellerinde ahenkle sallanan kurdeleleri ve birbirinden güzel gösterileri ile geçti bir “Çocuk Bayramı”.
Sevinçleri sevincimiz oldu ama yine bir yanım mahzun…
Yaşamın gerçekleri hiç de o kadar mutluluk verici değil. Hatta can yakıyor.
Canı yakılıyor o masum çocukların…
Son 10 yılda gerçekleşen savaşlarda ölen çocuk sayısı 2 milyon. Sakat kalanlar 6 milyon.
12 milyon çocuk evsiz, 1 milyondan fazla çocuk kimsesiz kaldı. 10 milyon çocuk psikolojik sarsıntı yaşarken, binlerce çocuk tecavüz ve işkenceye uğradı.
2 Eylül 1990 tarihinde yürürlülüğe giren “Çocuk Hakları Sözleşmesi” Türkiye de dâhil yaklaşık 142 ülke ise bu sözleşmeye taraf devlet olmuş durumda.
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi diyor ki: “Taraf Devletler, her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu kabul ederler.” “Taraf Devletler, çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için mümkün olan azami çabayı gösterirler.”
Hani neredesiniz?
Türkiye’nin yüzde 30’undan fazlasını çocuklar oluşturmakta ve nüfusun yüzde 17,5′ i de 10 ile 19 yaşları arasında.
Sanayide çalışan çocuklarımızın sayısı yaklaşık 900 bin. Aile bütçesine katkıda bulunmak için çalışmak zorunda kalan ya da baskıyla çalıştırılan bu çocukların hepsinin Çıraklık Eğitim Merkezi’nde kayıtlı olması gerekirken kayıtlı sayı 200 bin.
Çocuk emeği düşük maliyet ve ucuz işgücü olarak görülerek sömürülmeye devam ediliyor.
Kapitalizm maksimum kar elde etme amacını taşır. Bu kara ulaşmak için çocuk emeğini de kullanır. Dolayısıyla çocuk emeği sömürüsünü kaldırmak kapitalizmin doğasına aykırıdır.
Çıraklık Yasası gibi bir organın yasal varlığını düşündüğümüz de çocuk işçiliğinin devlet tarafından resmen kabul edildiğini hatta onaylandığını da görebiliriz.
Düzen bu sömürüyü önleme yolunda adımlar atmış mı? Evet. Ama kalıcı sonuçlar tatmin edici mi? Hayır.
Dünyada her gün 30 bin çocuk beslenme yetersizliğinden ölüyor.
İçme suyu bulamadığı için günde 6 bin çocuk ölmekte.
Çocuklar dünyanın çeşitli ülkelerine çiftliklerde mevsimlik işlerde çalıştırılmak için para karşılığı satılıyor.
Eğitimsizlik başlı başına kanayan bir yara. Günümüzde okula kilometrelerce yol yürüyerek ya da karlar arasında kızaklarla kayarak giden onlarca çocuk var. Ama onlarcası da gönderilmiyor bile okullara.
Kız çocuklar evlenmeye zorlanıyor.
Uluslararası Dünya Vizyonu Örgütü’nün raporu bir utancı gözler önüne seriyor.
Bangladeş’te kız çocuklarının yüzde 53’ü 15 yaşına varmadan evlendiriliyor.
Araştırma, Şanlıurfa’da 16 yaş ve altındaki evliliklerin oranının yüzde 40’lara yaklaştığını, İzmir’de ise bu oranın yüzde 17.6 olduğunu gösteriyor.
Sokaklarda tiner çeken, köprü altlarında yatan, dilendirilen çocuklar kanayan bir yara olmaya devam ediyor.
Şiddet ise çocuklarımızın yakasından düşmüyor.
Okulda, sokakta, evde çocuklarımız dövülüyor ve türlü türlü işkenceye maruz bırakılıyor.
Renkleri, dilleri ve dinleri faklı diye onlarca çocuk manevi şiddet görüyor, aşağılanıyor.
Çocuklar tüm dünyada cinsel istismara uğramaya devam ediyor.
Yarış atı kıvamında dershane kapısında geleceklerini kurma mücadelesi veren gençlik bir yandan medyanın sunduğu şöhret ve zenginlik fırsatları ile tüketen ve düşünmeyen bireyler olarak emperyalist para babalarına peşkeş çekiliyor.
Kapitalist sistem çocukların geleceklerine basa basa, kimliklerini, düşüncelerini hiçe saya saya yüzyıllardır yaptığı gibi tıkır tıkır işletiyor çarklarını.
Nerde kaldı adaletiniz?
Nerde kaldı insanlığınız?
Bu çocuklar bizim.
Ne yaparsanız yapın, hangi politikaları uygularsanız uygulayın çaresi yok.
Öyle güçlü geliyorlar ki karşınıza dikilmeye.
Pırıl pırıl zekâları okunuyor gözlerinden.
Onlar yeşertecek geleceği, onlar umudumuz…
Kahkahaları çınlatacak dört yanı, salıncaklar kuracağız onlarla en güzel ağaçlara. Uçurtmalarımız gökyüzünde özgürce gezecek.
Çocuklarla en güzel bayramı o zaman yaşayacağız.