Bu haftanın en sıcak tartışma konusu anayasa tartışmalarının yanında Başbakan’ın ısıtıp tekrar önümüze koyduğu meşhur “Her TOBB üyesi bir işçi alsın!” önerisi oldu. 2004 yılından beri aralıklarla gündeme getirilen bu öneri sermayenin temsilcilerini adeta ikiye böldü. TOBB ve TÜSİAD bu öneriye karşı çıkarken, Müstakil İşadamları Derneği (MÜSİAD), başkanı aracılığıyla yaptığı açıklama ile Başbakan’a destek oldu. […]
Bu haftanın en sıcak tartışma konusu anayasa tartışmalarının yanında Başbakan’ın ısıtıp tekrar önümüze koyduğu meşhur “Her TOBB üyesi bir işçi alsın!” önerisi oldu. 2004 yılından beri aralıklarla gündeme getirilen bu öneri sermayenin temsilcilerini adeta ikiye böldü. TOBB ve TÜSİAD bu öneriye karşı çıkarken, Müstakil İşadamları Derneği (MÜSİAD), başkanı aracılığıyla yaptığı açıklama ile Başbakan’a destek oldu. MÜSİAD Başkanı yaptığı açıklamada ayrıca yargının ekonominin önünü tıkadığını da belirtti. Başbakanın yaptığı her açıklamaya tam destek veren MÜSİAD başkanı, emek sömürüsünün sadece tekstil sektöründe değil bankacılık sektöründe de yaşandığını belirtti. Bir bir emek sömürüsü itiraflarının geldiği şu günlerde emeğin hakkının savunucusu olan sendikaların sessiz kalması ve sürece dair açıklamalar yapmaması şaşırtıcıdır. Başbakan’ın TOBB ve MÜSİAD’ı karşı karşıya getiren bu talebi ne kadar gerçekçidir ya da ne oranda sistemin yapısal sorunu olan işsizlik ve emek sömürüsü sorunlarına çaredir?
Öncelikle Başbakan’ın yaptığı temel bir yanlış yorumlamayı düzelterek başlayalım işe. Başbakan açıklamasında işsizliğin yapısal değil sanal bir sorun olduğu söyledi ve ardından o muhteşem fikrini tekrarladı. Oysa işsizlik tamamen bu sistem içinde yapısal bir sorundur, serbest piyasa ekonomisine dayanan neoliberal düzenin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Kar maksimizasyonu amacıyla üretim yapılan ekonomide hazırda yedek işgücünün olması her zaman sistemin isteyeceği bir şeydir. Üretim, yönetim maliyetlerini minimize etme anlayışıyla yapılan çalışmalarda işgücü maliyetlerinin azaltılması firmaların daha yüksek oranda karlılığı için elzemdir. Hal böyle iken, tutup işsizliğe sanal bir sorundur demek hiç gerçekçi ve inandırıcı değildir. Bu açıklama bize bir noktada faydalı oldu, o da başbakanın ekonomi tarihi ya da politiği okumamış olduğunun tekrar anlaşılmasıdır.
Başbakanın yaptığı öneri günümüz koşullarında ne gerçekçidir ne de uygulanabilir. Sayısı 1 milyonu aşan TOBB üyelerinin büyük bir kısmını, çalışan sayısı 5’i geçmeyen esnaflar oluşturmaktadır. Dükkan kirasını bile ödemekte zorlanan bir tuhafiye dükkanına ekstra bir çalışan al demek, sistemin göklere çıkardığı ne serbest piyasa anlayışına uyar ne de kar maksimizasyonu denklemine girer. Başbakan’ın yaptığı bu açıklama daha çok TÜSİAD üyeleri için uygulanabilir. Büyük fabrikaların ve üretim tesislerinin sahibi olan TÜSİAD üyeleri birer işçi daha işe almayı finanse edebilirler. AKP iktidarıyla birlikte hızla büyüyen MÜSİAD ise bu kararı olumlu karşılayıp, uygulamaya varım dedi. MÜSİAD üyesi işyerlerinin önümüzdeki süreçte yapacağı hamleleri takip edeceğiz.
Peki sermaye ve hükümet neden sevimsiz bir konu olan bu “işsizlik” meselesini kaşıyıp duruyor?
Bu sorunun cevabını vermek için ilk önce Türkiye’deki son resmi işsizlik rakamlarına bakmakta fayda var. Son açıklanan verilere göre Türkiye’de resmi işsizlik oranı yüzde 14 ve kayıtlı işsiz sayısı 3.5 milyon civarında. Kayıtsızlığın yüzde 50’lere yakın olduğu bir ülkede işsiz sayısının 6 milyonu bulduğu yönünde değerlendirmeler mevcut. Son küresel krizle birlikte şiddetini artıran bu tablo yetkilileri harekete geçirdi. Önümüzdeki senenin seçim yılı olması ve AKP milletvekillerinin gittikleri seçim bölgelerinde sürekli işsizlik, yoksulluk ve geçim sıkıntıları ile karşılanmaları hükümeti harekete geçirdi. Zaten yapılan son anketlerde de halkın birincil sorunu olarak geçim sıkıntısı ve işsizlik çıktı. Başbakan hem sermaye kesimini üzmeden hem de halkın bu haklı ve kaçınılmaz talebini es geçmeden, üzerinde tartıştığımız öneriyi getirdi. Sorunu sermaye kesimine havele ederek başka bir çalışma yapmadan çözebileceğini düşündü. Bunun yanında sermaye kesimine destek olsun diye bazı kararlar ile işverenlerin güya yükünü azaltmış oldu. SSK primlerini 5 puan azaltarak ve Kurumlar vergisi oranlarını düşürürerek sermaye kesimini istihdam artırmada motive etmeye çalıştı. Ancak beklediği sonuçları alamayınca grup toplantısında sermayeye yani TOBB ve TÜSİAD’ a yüklenmeye devam etti.
Hükümet açısından süreç bu şekilde iken, sermaye çevrelerinin işsizlik üzerine kaygıları neden arttı. Bu sorunun cevabı sistemin kendi içinde saklı aslında. Sermaye birikimi ve kar maksimizasyonuna dayanan neoliberal dünyada üretilen malların talep bulması ve ekonomik canlılığın sürmesi gerekmektedir. Ancak, artan teknoloji, verimlilik adı altında artan emek sömürüsü ve değişen üretim yöntemleri nedeniyle sistem artık daha az insana istihdam ve iş sağlayabilmektedir bu koşullar altında. Hal böyle olunca, iş bulamadığı için gelir yoksunu olmaya başlayan kitlelerin sayısı giderek artmaktadır ve bu durumun sonucunda da işverenlerin üretimlerini satın alacak gelirli, heyecanlı tüketici kitlesi zayıflamaktadır. Sermayenin temel derdi de canlı bir ekonomi oluşması ve insanların sürekli harcama yaparak düzene katılmalarıdır.
Tüm bu sebeblerden dolayı işsizliğin en azından makul seviylere çekilmesi gerekmektedir. Yani yüzde 14 olan işsizliği TOBB’a birer kişi alarak 3 puan azaltırsak herkes nefes almış ve su yüzüne çıkmış olacak. Zaten yüzde 10’luk işsizlik de hiç fena değil tüm dünyada işler kötü giderken. İşsizliği yüzde 10’lara çektiğimiz gün ne tekstilde emek sömürüsü kalacak ne de bankalar insanları sömürmeye devam edecek. Her şey çok güzel olacak. Hani 23 Nisan da yaklaşıyor adeta hayat bayram olacak…