Orlando’nun ölümü Küba karşıtları tarafından manipüle ediliyor. Devrim gerçekleştiğinden beri adada faili meçhul cinayet veya işkence olmamasına rağmen, adanın sınırları içindeki, ABD toprağı Guantanamo’daki işkencelerin ve cinayetlerin durumu bile bu kadar sorgulanmamıştı 42 yaşındaki Orlando Zapata Tamayo, 23 Şubat 2010’da zatürreden Küba’da ölen, Kübalı bir tutukluydu. Kamu mallarına zarar vermek ve aşağılamak, devlet yetkililerine karşı […]
Orlando’nun ölümü Küba karşıtları tarafından manipüle ediliyor. Devrim gerçekleştiğinden beri adada faili meçhul cinayet veya işkence olmamasına rağmen, adanın sınırları içindeki, ABD toprağı Guantanamo’daki işkencelerin ve cinayetlerin durumu bile bu kadar sorgulanmamıştı
42 yaşındaki Orlando Zapata Tamayo, 23 Şubat 2010’da zatürreden Küba’da ölen, Kübalı bir tutukluydu. Kamu mallarına zarar vermek ve aşağılamak, devlet yetkililerine karşı gelmek gibi suçlardan 2004’te hüküm giymiş ama hapis kaldığı sürece hapishanedeki davranışlarından dolayı cezası uzatılmış. Aslında 1990’dan beri suç dosyası kabarık biriydi Orlando’nun. Defalarca adi suçlardan tutuklanmış olmasına rağmen, çıktıktan sonra yeniden suç işlemeye de devam eden biriydi. Suç dosyasına bakıldığında, 2001’deki tutuklanma nedeni, “karşıdevrim” etkinliklerinin içinde olup, bu konuda faaliyet gösteren paralı askerlerin yanında yer almasıydı. 2003’te yeniden tutuklandıktan sonra, hapishanedeki birçok şiddet eylemlerinin de başını çeken biri oldu. Hapishanede verilen yemekleri yemek yerine, ailesinin getirdiklerini yemeyi tercih etti. 18 Aralık 2009’da açlık grevine başladı, defalarca hastaneye götürülüp getirildi fakat tedavi olmayı reddettiğinden vücudu zayıf düştü ve zatürreden öldü. Hastaneye her götürüldüğünde tedavi olmasına ikna için annesi de yanındaydı fakat yine de tedaviyi reddetti.
Orlando’nun ölümü dünyadaki Küba karşıtları tarafından yine oldukça manipüle edildi. Küba Devleti’nin yönetim biçiminin diktatörlüğe benzetilmesine kadar, söylenmeyen kalmadı. Bu eleştiriler yapılırken, Küba Devleti’nin binlerce vatandaşının, ABD tarafından desteklenen terörle öldürülmesi ve yaralanması hep gözardı edildi. Devrim gerçekleştiğinden beri adada faili meçhul cinayet veya işkence olmamasına rağmen, adanın sınırları içindeki, ABD toprağı Guantanamo’daki işkencelerin ve cinayetlerin durumu bile bu kadar sorgulanmadı.
Orlando’nun ölümünden sonra Devlet Başkanı Raul Castro da üzüntüsünü halkı ve dünya vatandaşlarıyla paylaşmıştı.
Bu hikayede dikkati çeken bir nokta da, Orlando 2001’de hapse girdikten sonra, Orlando’nun annesinin karşıdevrimci gruplarla çalışmaya başlayıp onlardan para yardımı alması oldu. Orlando’nun ölümü için bu tabii ki bir gerekçe olamaz ama bütün bu olanların arkasında, devrime karşı kışkırtılmış, manipüle edilmiş bir adamın hikayesi de vardır. Bugün artık herkesin çok iyi bildiği ve yalanlamaya dahi gerek görmediği bu karşıdevrim organizasyonlarından biri de, merkezi Miami, Florida’da olan, Ulusal Küba – Amerika Vakfı’dır. Bu vakfın tek amacı, 50 yıldır direnen Küba Devrimi’ni dize getirmektir. İşin temelinde devletlerin birbirine saygısı yatar. ABD, Küba Devleti’nin yönetim ve yaşama biçimine saygı duyup, kabul ettiği anda, Küba Devleti beyaz bir sayfa açıp ilişkileri normalleştireceğini söylemiştir.
Cuneyt.Goksu@gmail.com