Bu satırların yazıldığı sırada TÜRK-İŞ’le hükümet arasındaki görüşme sonuçlanmış ve bir anlaşma sağlanamadığı belli olmuştu. Bundan sonrası artık emek güçleriyle hükümet arasındaki mücadeleye bağlı olacaktır. “Merhamet satıcısı” Tayip Erdoğan, peşinde kamera ordusuyla yoksul evlerinden içeri dalarken, valilerine yoksulları ziyaret edin talimatı verirken, çocuklarına biraz daha güvenceli bir gelecek vermek için mücadele eden Tekel işçilerine hiç […]
Bu satırların yazıldığı sırada TÜRK-İŞ’le hükümet arasındaki görüşme sonuçlanmış ve bir anlaşma sağlanamadığı belli olmuştu. Bundan sonrası artık emek güçleriyle hükümet arasındaki mücadeleye bağlı olacaktır.
“Merhamet satıcısı” Tayip Erdoğan, peşinde kamera ordusuyla yoksul evlerinden içeri dalarken, valilerine yoksulları ziyaret edin talimatı verirken, çocuklarına biraz daha güvenceli bir gelecek vermek için mücadele eden Tekel işçilerine hiç yüz vermiyor. Çünkü bu “merhamet satıcıları”nın merhametine mazhar olabilmek için “muhtaç” olmak gerekir. Muhtaç olmak yetmez aynı zamanda “çaresiz” olmak gerek. O da yetmez “teslim” olacaksın. Eğer muhtaç olup ihtiyacını gidermek için çabalarsan bu din tüccarlarının ilgi alanına girmezsin, kendini çaresiz hissedip yine de gururunu korumaya çalışırsan yine olmaz. İlla teslim olacaksın, göstermelik de olsa yapacaksın bunu. Ya gidip AKP’ye üye olacaksın ya tarikata gireceksin ya da bir cuma namazında ortalık yerlerde görüneceksin. Böyle yaptığında Tayip Erdoğan uzun boyuyla yüzünü sana doğru hafifçe yaklaştırır ve gözlerinin kenarlarından yüzüne yayılan merhamet çizgisiyle şefkatli ellerini dokunarak seni kutsar. “İşte benim vatandaşım!” diye gururla bahseder senden.
Ama eğer haksızlığa uğradığını düşünmüş ve direnmeye karar vermişsen, istediğin kadar yoksul ol, istediğin kadar muhtaç, aç… O senden sadece nefret eder. Çünkü merhamet dilenmi-yorsundur. Çünkü o sadece merhamet satabildiği zaman kendini var edebilir. Sen hakkın olan bir şeyi talep ederken, “yetimin hakkını yedirmem” demekten hiç utanmaz. Sen istediğin kadar “Tekel’i kaç kuruşa peşkeş çektin, o zaman yetim hakkı yenmiyor da ben hakkımı isteyince mi yeniyor?” diye haykır. O duymaz, duymazlıktan gelir. Çünkü o, çünkü onlar Muhammed’e inanır gibi inanmakta, Allah’a tapar gibi tapmaktadırlar paranın gücüne. Bu nedenle teslim olmuşlardır kapitalist dünyaya, bu nedenle “van minut” diye fırça atsa da dönüp dolaşıp elini sıkmaktadır İsrail siyonizminin.
Lakin hesap bozulmaktadır… Artık çok sıkışırsam bir “van minut” çekerim olur biter dönemi kapanmaktadır. Zira başka şeyler olmaya, yaşanmaya başlamıştır bu topraklarda. Ankara’nın göbeğinden doğup bir Hitit Güneşi gibi ülkeyi aydınlatan bir umut yeşermektedir. Bu umut, alın teriyle çalışıp, emeğine, ekmeğine, geleceğine sahip çıkanların mücadelesiyle yeşermekte, büyümektedir. Bu umut sadece Ankara’daki militanca direnişten almıyor gücünü. Eli böğründeki köylü, devlet okuluna para yetiştiremeyen analar-babalar, fatura görünce artık çıldıracak gibi olan kent yoksulları, güvencesizliğe ve yoksulluğa mahkum edilmiş işçiler, barışa susamış Kürt halkının homurdanmaları Tekel işçilerini cesaretlendiriyor, onlara yaptıkları mücadelenin sadece kendileriyle sınırlı olmadığı gerçeğini anlatıyor.
Hafta sonu İstanbul Halkevi’nin kongresine katılan bir Tekel direnişçisi anlatıyor: “Normal zamanda bira kapağına bile tahammülü olmayan muhafazakar kadın işçi kardeşlerimize Ankara’nın ayazında soğukta kalmasınlar diye Sakarya caddesinin birahaneleri sahip çıkıyor, onları gece kalmaları için birahanelerde misafir ediyorlar.”
Muhafazakar işçiler, (büyük olasılıkla çoğunun oy verdiği) muhafazakar hükümete karşı mücadelede kendileri gibi olmayanlarla birlikte olmaktan gocunmuyor. Bu basit bir “ihtiyaca binaen” katlanılan bir durum değildir. Bu, emek mücadelesinin emekçi halk kesimlerini yeniden kardeşleştirmesidir. Tekel işçileri Kürt-Türk, dindar-dindar olmayan emekçi halk kesimlerini haksızlığa karşı hak ve onur mücadelesinde bir araya getirdi. Burada yıllardır olanlar gibi basit, geçici, göstermelik bir eylem atmosferinden değil hükümetle dişe diş bir mücadele sürecinden bahsetmekteyiz.
Umut budur! Yeni olan budur. Bu nedenle Tekel işçilerinin mücadelesi çoktan kazanılmış bir mücadeledir.
*Dev Sağlık-İş Genel Sekreteri