Tekel işçisinin hakkını yemeyin, bordrolar burada, hesap ortada(*) Kazanılmış haklarıyla çalışmaya devam etmek isteyen işçilere “para yok” diyen, “halkın parasını veremeyiz” diyen, “tüyü bitmemiş yetimin hakkını vermem” diyen başbakana, bakanlara inanmıyoruz. Biliyoruz ki parababalarına gelince para vardır. Hükümet zenginlere olan borcunu faiziyle tıkır tıkır ödemektedir. Geçen yıl bankaların kârları patlamıştır. İşsizlik fonunda biriken büyük miktar, […]
Tekel işçisinin hakkını yemeyin, bordrolar burada, hesap ortada(*)
Kazanılmış haklarıyla çalışmaya devam etmek isteyen işçilere “para yok” diyen, “halkın parasını veremeyiz” diyen, “tüyü bitmemiş yetimin hakkını vermem” diyen başbakana, bakanlara inanmıyoruz. Biliyoruz ki parababalarına gelince para vardır. Hükümet zenginlere olan borcunu faiziyle tıkır tıkır ödemektedir. Geçen yıl bankaların kârları patlamıştır. İşsizlik fonunda biriken büyük miktar, amacı dışında kullanılmakta ve işverene teşvik olarak verilmektedir. Yine işveren için yıllardır uygulanan yasa ile, işverenlerin devlete ödeyeceği gelir vergisi ve SSK primi yükü 49 vilayette sıfırlanmıştır.
Özelleştirme şampiyonu olanlar, sağlığı paralılaştırma, kamu hizmetlerini taşerona devretme ve işçiyi güvencesizleştirme şampiyonu olanlar “tüyü bitmemiş yetimden” bahsedemez. Zengine teşvik verip kullandığımız su, elektrik, telefon, petrole vergi bindirenler “halkın parasından” bahsedemez. Bu kısa bildiride sayamadığımız ve emekçiye verilebilecek, şimdiye kadar el konulmuş çok sayıda başka kaynaklar da vardır. Sorun kaynak değil, tuzukuru kesimlere dokunmayan piyasacı, sermaye sınıfı yanlısı anlayıştır, hükümetlerdir.
Hükümete hesap ortada diyoruz. Direniş alanında dolaştık, işçi arkadaşlarımızın gösterdikleri bordrolara baktık. İşçiler 10 ila 22 yıl hizmeti olan işçilerdir. Brüt ve net ücretleri aşağıdaki gibidir.
Tekel’de 11 yıllık işçi, toplam brüt ücret: 2163, net ele geçen: 1209 TL.
Tekel’de 18 yıl 3 aylık işçi, toplam brüt ücret: 2634, net ele geçen ücret: 1580 TL.
Hükümetin önerdiği ücret: brüt 1570, net ele geçen ücret: 850 TL (Ortalama).
Hükümetin vermekten kaçtığı aylık ücret farkı: Brüt 950 TL/Ay (Ortalama)
10 Bin Tekel İşçisinden Kesilecek Toplam Aylık fark: 10bin x 950 TL = 9.5 milyon TL
10 Bin Tekel İşçisinden Kesilecek Toplam Yıllık fark: 12 Ay x 9.5 Milyon TL= 114 milyon TL.
Tekel işçisinin en temel kazanılmış hakkı olan ücret toplamı, hükümetin önerdiği ücretin üstüne yıllık sadece 114 Milyon TL gerektirmektedir. Bu para nereden bulunacak? Zaten emekçinin hakkıdır, bütçeden karşılanmalıdır, tartışılması bile abestir. Kaynak vardır. Sermayeye bol keseden teşvik dağıtan, zenginlerden borç alıp faiz ödeyen, şirketlerin ödediği kurumlar vergisini yüzde 33’ten yüzde 20 ye indiren AKP’dir. 49 vilayete teşvik yasaları çıkararak işverenin vergi ve prim ödemelerini ortadan kaldıran AKP dir. Yani AKP işçiye cimri, patrona eli açıktır. Üretken kamusal yatırım yapmayı bırakmış, kâr etsin diye işverene kıyak üstüne kıyak yapmaktadır. İstihdam için özel sektörün eline bakmaktadır. Emekçinin kazanılmış hakkını tartışmasız vermelidir. Ancak bizden yine de kaynak istiyorsa sermayeye çektiği kıyakların şu birkaç tanesine bakması bile yeterlidir:
Acil kaynak – 1: Hızla artan banka kârları ve Kurumlar Vergisinde düzenleme
Bankalarin 2008 net kârı : 13.5 Milyar TL
Bankalarin 2009 net kârı: 20 Milyar TL
Görüldüğü gibi AKP’nin faiz politikaları sonucu bankaların 2009’da ettikleri kâr tam yüzde 48 artmıştır. Hangi emekçinin maaşı 1 yılda bu kadar artmıştır? Bu bankaların yaptıkları kârdan sadece bu yıl alınacak 1 milyar TL bile, hükümetin önerisine eklenince tekel işçisinin yaklaşık 9 yıllık ücreti, eski ücret hakları aynen devam edecek şekilde kesintisiz ödenebiliyor. Düzenli olarak sermaye kesimlerinden alınan kurumlar vergisinin 2004’teki eski konumuna (yüzde 33) getirilmesi dahi tüm Tekel işçileri ve tüm 4-C’lilerin sorunlarını ilelebet çözeceği gibi çok daha fazla kaynak yaratacaktır. Örneğin AKP bu oranı düşürmemiş olsaydı bankalardan 2.6 milyar ek vergi alınmış olacaktı.
Acil kaynak -2: İşsizlik fonundaki 42.5 Milyar TL
İşsizlere vermek için kesilen para, başvuru şartları çok zor yapılınca işsizlere bir fayda sağlayamıyor. Bir kısmı AKP tarafından işverenlere teşvik olarak verildi ve verilmekte. Bir kısmı da GAP projesinde kullanıldı. Bakan Şimşek’e gore 25 Ocak itibariyle 42.5 milyar lira var ve bu para birikmeye devam ediyor. Bu para böyle farklı alanlara kullanılabiliyorsa, neden güvencesizlikle karşı karşıya olan Tekel işçilerinin en doğal kazanılmış hakları için kullanılmıyor? Ev geçindiren 4-C lilerin gaspedilmiş hakları için neden kullanılmıyor? Ve tabi asıl olarak işsiz milyonlar için neden kullanılmıyor?
Bu fonda biriken ve işverenlere teşvik olarak verilmeye çalışılan 42 milyar lira kullanılarak zaten emekçiye ait olması gereken para yine emekçiye verilmiş olacaktır. Tekel emekçilerin hükümetçe önerilen maaşlarına, bu paranın az bir kısmı eklenilirse ve tabi 4-C kaldırılırsa hak kaybı olmayacaktır.
Fon acilen mağdur emekçilerin kalıcı hakları için ve işsizler için kullanılmalıdır, sermayeye teşvik olarak kullanılmasına son verilmelidir.
Acil kaynak -3: Devletin zenginlere borcu olarak 250.9 Milyar TL’ye ulaşan paranın ödemesinin ertelenmesi veya küçültülmesi
Yıllık ödenen anapara hariç sadece faiz ödemesi 45 milyar TL görünmektedir. Biliyoruz ki zenginlere ödenmekte olan bu borç fazilerinin yıllık çok az bir kısmı bile Tekel işçilerinin tüm özlük hakları için yeterlidir. Özel sektör elinde 250.9 milyar TL kadar devlete verilmiş borç tutmaktadır ve faiz almaktadır. Devlet iç borçlanma senedi (DİBS) denen bu borçlar son bir yılda 80 milyar artmıştır. Devlet zenginlerden vergi almayıp borç almıştır. Bu borçları faiziyle birlikte zengin kesimlere devamlı tıkır tıkır ödemektedir. 2009’da yapılan anapara ödemesi yaklaşık 83 milyar TL, iç borç faiz ödemesi ise 45 milyar TL’dir. Bunun ödemesindeki basit bir erteleme/küçültme bile Tekel işçisinin kazanılmış hak kaybını engelleyecektir. Zaten bankalar ve tüm sermaye kesimi, gerçekte şimdiye kadar aldıkları faizler ile işçilere ve halka borçludur. Görüldüğü gibi “para yok”, “kaynak yok”, “halkın parasını veremeyiz” lafları doğru değildir. Ev geçindiren işçiyi üzenler parababalarını üzmemektedir.
Daha burada sayamadığımız pek çok kaynak vardır, askeri harcamalardan ve savaş harcamalarından tutalım ilaç şirketlerine ödenen paralara, servetlerden alınacak vergilere kadar bunlar çoğaltılabilir. “Yetim hakkını” zengine, faizciye, silah şirketlerine, sermayeye teslim eden işçiler değildir. Hesap açıktır. Sermayedara, zengine kıyak, emekçiye ise güvencesizlik, geleceksizlik demek olan bu oyun bozulmalıdır.
(*)Eylem alanında işçi arkadaşların yardımıyla kaleme alınmıştır. Mehmet Yusufoğlu: Marmara Üniversitesi Kalkınma İktisadı doktora öğrencisi