Çaresiz Haitililere yardım memnuniyet verici peki ya Gazze’deki perişanlar? Sonuçları bu kadar trajik olmasıydı, İsrail’in ikiyüzlülüğü komik olabilirdi. Bu günlerde İsrail medyası ve onun ABD medyasındaki güçlü dostları İsrail’in uzaklardaki, depremin vurduğu Haiti adasındaki üstlendiği soylu yardım ve kurtarma misyonu ile ilgili gürültü koparıyorlar. Şüphesiz ki; Haiti’yi vuran felaket gerçekten akıllara durgunluk verici nitelikte ve […]
Çaresiz Haitililere yardım memnuniyet verici peki ya Gazze’deki perişanlar?
Sonuçları bu kadar trajik olmasıydı, İsrail’in ikiyüzlülüğü komik olabilirdi. Bu günlerde İsrail medyası ve onun ABD medyasındaki güçlü dostları İsrail’in uzaklardaki, depremin vurduğu Haiti adasındaki üstlendiği soylu yardım ve kurtarma misyonu ile ilgili gürültü koparıyorlar.
Şüphesiz ki; Haiti’yi vuran felaket gerçekten akıllara durgunluk verici nitelikte ve korkunç. Adanın uğradığı çok yönlü yıkım kelimelerin de ötesinde. Bu belki de dünyamızın sonu gibi bir şey. Ve herhangi bir kişi, bu korkunç insanlık trajedisinden bir siyasi çıkış noktası oluşturulmasından nefret edebilir. Ancak Haiti’de İsrail’in sergilediği ikiyüzlülükle karşılaştığınızda kendinizi tutamazsınız.
Gazze’de ve baştan sona Filistin topraklarında insanlar evlerinde saklanmış halde en adi şartlarda yaşarken, gıda, su, elektrik ve hemen hemen diğer her şeye muhtaçken; bağışlayıcı İsrail, talihsiz Haiti halkına destek için yardım ve tıbbi ekipler gönderiyor.
İkiyüzlülük ve çifte standarda bundan daha çarpıcı bir örnek olabilir mi?
İsrail’in felaketin vurduğu Haiti halkına yardımda bulunmaması gerektiği gibi bir şeyi uzaktan yakından önermiyorum. Aslında trajedinin büyüklüğü dikkate alındığında, her birimiz kendi üzerine düşeni yapmalıyız.
“Merhametli İsrail, duyarsız Araplar”
Kafası İsrail ile meşgul ABD medyası görmezden gelmesin diye; Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Ürdün, Katar, İran, Kuveyt, Fas ve diğer birçoklarının dâhil olduğu Arap ve Müslüman ülkeler de geçen ayki depremden hemen sonra çok ihtiyaç duyulan yardım maddeleri göndererek Haiti’yle irtibat kurmuşlardır. BAE küçücük cüssesine rağmen Kızılay aracılığıyla ve ayrı ayrı yollarla tam da geçmişte yapageldiği gibi hızla harekete geçti.
Fakat siz Fox News veya CNN’de bunları duyamazsınız çünkü Arap ülkeleri yaptıkları ile ilgili böbürlenmiyorlar. Belki de, artık bunu yapmalarının zamanı gelmiştir. Her halükarda, propaganda savaşı mücadelesi ve medyayı kullanma söz konusu olduğunda Arap ve Müslüman ülkeler, İsrail ve onun birçok lobisi ve düşünce kuruluşları ile asla boy ölçüşemez.
Sadece Google’da bir araştırma yapıldığında dahi, Haiti’deki muhtaçlar için beş on sent vermedikleri için petrol zengini Arap ve Müslüman ülkelere lanet ettikleri gibi Haiti’deki misyonu için İsrail’i öven ne kadar blogger olduğu görülebilir.
Buna karşın Müslüman ülkeler uçak dolusu kurtarma ve yardım malzemeleri gönderdi. Bu durum, Arap ve Müslüman ülkelerin modern medya savaşı ve diplomatik yoldan kalpleri ve akılları kazanma mücadelesi için nasıl da şok edici şekilde donanımsız olduğuna sadece bir örnektir.
İsrail Haiti’yle aklanabilir mi?
Fakat bu yazı Arap ve Müslüman dünyanın Haiti’de ne yapıyor olduğu hakkında değil. Ortadoğu’daki tek “demokrasi ve uygar toplum” olduğunu iddia eden bir devletin gülünç çifte standardı hakkındadır.
İsrailliler bir tıbbi ekip sevk ederek Haiti’nin trajedisine hızla ulaşmış olsalardı bu, övgüye değerdi. Fakat dünyanın diğer tarafındaki bir trajediden etkilenen iyi huylu Yahudilerin neden yıllardır burunlarının dibinde olup biteni göremediklerini aklım almıyor.
İsraillilerin herşeye rağmen insan olduklarını ve insani bir acıdan etkilenebildiklerini görmek gerçekten güzel. Fakat acaba neden Filistinliler söz konusu olduğunda aynı İsrailli yüreklerin insana olan merhametleri kuruyor.
Çaresiz Haitililere yardım memnuniyet verici peki ya Gazze’deki perişanlar? İsrailli bir yazar olarak Akiva Eldar, Haaretz’de cesur bir şekilde şunu savunuyor; “uzakta Haiti’deki korkunç trajedinin kurbanları ile bu dikkate değer özdeşleşme yalnızca Gazze halkının süregelen acısına kayıtsızlığın altını çizmektedir. İsrail’in en büyük gazetelerine arabayla sadece bir saatten az mesafede, 1,5 milyon insan iki buçuk yıldır ıssız bir adada kuşatılmış durumda. Bu kadar yakınımızda yaşayan bu erkek, kadın ve çocukların yüzde 80’inin yoksulluk sınırının altında olmaları kimin umurunda ki? Kaç İsrailli, Gazzeliler’in yarısının hayır kurumlarına muhtaç olduğunu, Dökme Kurşun Operasyonu’nu nedeniyle yüzlerce kişinin en az bir uzvunu kaybettiğini, arıtılmamış kanalizasyonun sokaklardan denize aktığını biliyor?”
Neden Filistinlilerin kurban edilmelerine ve zulme uğramalarına karşı, İsrail toplumu içinden Akiva Eldar’ınkine benzer sesler daha fazla çıkmıyor? Neden daha fazla İsrailli gazeteci ve yorumcu, tek suçları yanlış bir zamanda yanlış bir ülkede doğmuş olmak olan Filistinlilerin uğradığı insanlıkdışı muameleye karşı çıkmıyor? Bu insanlar yetmiş yıl öncesinde, Yahudiler Naziler tarafından ölüme yolladıklarında ne kadar suçluysa o kadar suçlular. Neden dünün kurbanları bugünün kurbanlarına karşı yaptıklarının trajik ironisini ve tutarsızlığını göremiyor?
“Sizin eseriniz!”
Akiva Eldar’ın ahlaki bir cesaretle belirttiği gibi, eğer Haiti doğal bir felaketse, “Gazze’deki de gurur duyulamayacak bir insan eseridir. Bizim eserimiz!”
İsrail medyası Karayip adasında hayatları ve bebekleri kurtaran İsrail Savunma Kuvvetleri’nin cesur askerleri ve tıbbi ekipler hakkındaki iç açıcı, keyif verici hikayelerle dolu. Fakat kaç İsrailli işgalleri altındaki Filistin topraklarında kritik önemdeki gıda ve ilaçların yokluğundan dolayı çocukların ve bebeklerin ölmelerini umursuyor? Hamile kadınların, ağır yaralı erkeklerin İsrail’in kontrol noktalarındaki bitmek tükenmek bilmez bekleyişten sonra ölmelerini kaç kişi umursuyor ki?
İsrail’in harap olmuş Haiti’deki insanlar için endişelenmesi çok dokunaklı. Ancak açıkta, eski evlerinin yıkıntıları içinde yaşayan binlerce Filisitinli aile kaç İsraillinin umrunda?
İsrail’in geçen yıl Gazze’ye yaptığı bombardıman saldırısı 3.500’ünü tamamen moloz yığınına dönüştürecek şekilde 60.000 evi yıktı. İsa’yı doğuran topraklarda Noel’den sonraki gün başlayan bu savaşta neredeyse yarısı kadın ve çocuk 1.500’den fazla insan öldürüldü.
Yaşama geri dönemeyen Gazze’de belirsizlik içinde hayatta kalan nüfusun çoğu ne evlerini ne de yıkılmış kenti yeniden inşa edebiliyor. Gazze Şeridi’nin İsrail ablukası altında olması, inşaat malzemeleri ve uluslararası toplumca söz verilen yardım da dâhil hiçbir şeyin Gazze’ye giremeyeceği anlamına geliyor.
Bu halk gezegendeki en büyük cezaevinde tecrit altında çürürken İsrail’in dünyanın diğer tarafındaki insanlara gıda ve ilaç göndermeleri, insanlıkla ve uluslararası toplum denilenle dalga geçmek değil midir? Bundan daha müthiş bir adaletsizlik örneği olabilir mi? Akiva Eldar’ın dediği gibi, “Haiti’de (yardım eden) doktorların görüntüleri İsrail’in çirkin yüzünü (Gazze’deki ve Filistin’in başka yerlerindeki) bulanıklaştıramaz.”
Dünya, Kutsal Topraklardaki bu maskaralığa son vermek için sessizliğini ne zaman parçalayacak? Ne zaman dünya İsrail’in baskısını durdurmak için harekete geçecek? Yoksul Filistinliler Batı’nın onları mecbur bıraktığı bu ağır yükü daha ne kadar taşımak zorunda kalacaklar? Herhangi bir cevabınız var mı, Bay Obama? Peki, herhangi bir ipucu Bay Ban-Ki Moon?
03 Şubat 2010
[Palestinechronicle.com adresindeki İngilizcesinden Hakan Aktaş tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]