Başbakan Tayyip Erdoğan Cumartesi günü Kasımpaşa’da yine bilindik üslubu ile Türkiye’ye “özelleştirme gerçeği”ni bir kez daha hatırlattı. Başbakanın neler söylediğinin değeri yok, ancak özelleştirme nedeniyle mağdur duruma düşmüş TEKEL işçilerinin dertlerinin görünür hale gelmesi önemli. Başbakan Erdoğan’ın “yan gelip yatmakla” eleştirdiği TEKEL işçileri, özelleştirme politikaları nedeniyle bizzat AKP hükümeti tarafından ıskartaya çıkarılmış TTA’da (Türkiye Tütün […]
Başbakan Tayyip Erdoğan Cumartesi günü Kasımpaşa’da yine bilindik üslubu ile Türkiye’ye “özelleştirme gerçeği”ni bir kez daha hatırlattı. Başbakanın neler söylediğinin değeri yok, ancak özelleştirme nedeniyle mağdur duruma düşmüş TEKEL işçilerinin dertlerinin görünür hale gelmesi önemli.
Başbakan Erdoğan’ın “yan gelip yatmakla” eleştirdiği TEKEL işçileri, özelleştirme politikaları nedeniyle bizzat AKP hükümeti tarafından ıskartaya çıkarılmış TTA’da (Türkiye Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri) çalışıyorlar. 2008 yılında TEKEL’in son tütün işletmesinin ve isim hakkının uluslararası sigara tekeli BAT’a satılmasından sonra, kamunun elinde kalan yaprak tütün işletmeleri ve yardımcı faaliyet yürüten tesisler TTA ismiyle çalışmaya devam ediyorlardı.
Ağırlığı Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde bulunan yaprak tütün işleme tesisleri, üretimi durdurduktan sonra, tütün üreticisinden ihracat yapmak için tütün almaktaydı. 2 yıldır buna da son verildi.
TEKEL’in özelleştirmesiyle Türkiye’de tütün üretiminden geçinen tarım nüfusu da hızla azaldı. 2000 yılında 578 bin aile bu işi yaparken, 2008’e gelindiğinde bu sayı 194 bine düştü. Türkiye’nin tütün üretimi de daraldı.
Buna paralel olarak, Başbakan Erdoğan’ın başında olduğu hükümet eliyle, TEKEL işçileri de adım adım işsiz bırakıldılar. Şimdi sayıları 12 bini bulan bu işçiler, kamuda başka birimlere 4-C statüsüyle geçirilmek isteniyor. 4-C uygulaması, özelleştirme nedeniyle işsiz kalan kamu işçilerinin yılda 10 ay, güvencesiz, düşük ücretle ve vasıf gerektirmeyecek bir şekilde istihdam edilmelerini öngörüyor.*
Yıllarca alınteriyle çalışan TEKEL işçileri buna itiraz ediyor. Uğrayacakları hak kayıplarına karşı 15 Aralık’ta, Türkiye’nin dört bir yanından gelerek Ankara’da hükümeti protesto edecekler.
TEKEL örneği, AKP hükümetinin yakın ve orta vadede hedeflediği özelleştirmeler ile bu özelleştirmelerin olası sonuçlarına mercek tutacak. Özelleştirme karşıtı emekten yana güçler, TEKEL işçilerinin sesinin daha fazla duyulması için ellerinden geleni yapmalılar.
Sırada, Şeker fabrikalarının satışı var.
Tütünde ortaya çıkan manzara, özelleştirme tamamlandığında şekerde de yaşanacak.
Dün Türkşeker’in C grubu fabrikaları olan Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba fabrikalarının ihalesi yapıldı. Türkşeker’in toplam kapasitesinin ve üretiminin yaklaşık dörtte birini oluşturan fabrikalara, 606 milyon dolar değer biçildi. Bu 6 fabrikada 3 binin üzerinde işçi çalışıyor.
21 Ocak 2010’da ise görücüye çıkan Malatya, Erzincan, Elazığ ve Elbistan Şeker fabrikalarından oluşan B grubu fabrikalar için ihale yapılacak. Toplamda, Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi, bu fabrikalarda çalışan Türkiye’nin dört bir yanına dağılmış 10 bine yakın işçiyi ve bu fabrikalara pancar veren 350 bin çiftçiyi doğrudan etkileyecek.
Elektrik dağıtım bölgeleri için özelleştirme süreci devam ediyor. Dağıtım özelleştirmelerine paralel olarak, Enerji Üretim A.Ş.’ye (EÜAŞ) ait 52 adet akarsu santrali işletme hakkının devredilmesi yoluyla özelleştirilecek. Son teklif verme tarihi 19 Şubat 2010.
TTA’ya ait tuzlalar, Çamaltı (İzmir) ve Ayvalık (Balıkesir) için teklifler alındı. Cumhuriyet öncesinden bu yana tuz elde edilen Çamaltı ve 1980’den bu yana faaliyette olan bu iki tuzla yok pahasına elden çıkarılacak. Tuz ithalatında koruma Şubat’ta sona ereceği ve hükümet korumayı uzatmayacağı için gelen tekliflerin düşük olduğu belirtiliyor.
2009’un son günleri ve 2010 yılının ilk günlerinde, özelleştirme kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına tüm Türkiye’nin konusu haline gelmekte.
Gündemdeki özelleştirmelerin, AKP dönemi içerisinde gerçekleştirilen Tüpraş, Petkim, Ereğli Demir-Çelik, Seydişehir Alüminyum gibi özelleştirmelerden önemli farkları bulunuyor. Sermaye yoğun üretim yapılan bu işletmeler, tüm Türkiye sathına yayılmış ve faaliyeti önemli bir nüfus kümesinin doğrudan geçimini sağlayan işletmelerden değildir. Söz konusu işletmelerin asıl önemi, ülke sanayisinin lokomotifi olmalarından geliyordu.
Türkiye’de özelleştirmelerin ilk yıllarında gerçekleştirilen ülke çapında faaliyet gösteren Et Balık ile Sümerbank’ın satışı ve tasfiyesi işçilerin, halkın ve dahası emekten yana güçlerin “özelleştirmenin nasıl bir saldırı olduğunu henüz kavrayamadıkları bir dönemde gerçekleştirilmişti. Şimdi bir kez daha benzer özellikte ve ülke çapına yayılmış işletmelerin özelleştirileceği yeni bir dönem açılıyor.
Şimdi özelleştirmenin ne menem şey olduğunu en başta emekçiler biliyor. Üstelik, krizin etkileri derinleşiyor.
Krizin etkileri sürerken gerçekleştirilecek özelleştirmeler, işçileri daha fazla tedirgin etmektedir. Bu nedenle, sendikaların yapacağı eylemlerin kendiliğinden daha “radikal” formlara kayabileceği bilinmelidir.