Albay Çiçek’in imzasını taşıyan “İrticayla Mücadele Belgesi”nin fotokopisinden sonra aslı da “arz-ı endam” etti. Org. İlker Başbuğ’un 5 ay önce, arkasına 36 generali alıp kameraların karşısına geçerek yaptığı “kağıt parçası” değerlendirmesi nüktedan manşetlere konu oldu. Genelkurmay Başkanlığı konuya ilişkin soruşturma başlattığını da duyurdu. Bu manevranın zevahiri kurtarmaya yetip yetmeyeceğini sormaya fırsat bırakmadan ortaya bir başka […]
Albay Çiçek’in imzasını taşıyan “İrticayla Mücadele Belgesi”nin fotokopisinden sonra aslı da “arz-ı endam” etti. Org. İlker Başbuğ’un 5 ay önce, arkasına 36 generali alıp kameraların karşısına geçerek yaptığı “kağıt parçası” değerlendirmesi nüktedan manşetlere konu oldu. Genelkurmay Başkanlığı konuya ilişkin soruşturma başlattığını da duyurdu. Bu manevranın zevahiri kurtarmaya yetip yetmeyeceğini sormaya fırsat bırakmadan ortaya bir başka “belge” daha çıktı. Genelkurmay Başkanlığı’nın talimatıyla kaleme alınan 22 Temmuz seçimlerinin politik değerlendirmesi…
Genelkurmay Başkanlığı’nın “Çiçek Belgesi”ne ilişkin açıklamasının “diş gösterme” faslının “belgenin sızdırılması”na odaklandığı görülüyordu.
Bu tepki, arka arkaya yediği tokatlarla yere yıkılan sahte kabadayının, sendeleyerek ayağa kalkıp, “Kim vurdu ulan bana!” diye höykürmesine benziyor.
Kimin vurduğunu tabii ki biliyorlar. “Sızdıranları bir yakalarsak…” dayılanmasından bi halt çıkmayacağının da farkındalar. Çünkü kendileri de bu bilgileri “sızdıran” ağın, Pentagon-NATO gizli ordularının “elinde büyüdüler.
Şimdi ne olacak? Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komutanları, şu zavallı halkın karşısında kostaklanırken kendilerine yakıştırdıkları ulvi sıfatlardan ar edip hep birlikte istifa mı edecekler? Yoksa içlerinden bir kaçını daha, 12 Mart ve 12 Eylül mahkemeleriyle, DGM’lerle kendi yarattıkları “Yüce Türk Adaleti”ne Silivri’de teslim edip, günlerini uzatmaya mı çalışacaklar?
Tabii ki bu alternatiflerden birini veya bir başka yöntemi izleyip izlememeleri, bundan sonra yaşanacak sarsıntıların yaşanma biçiminde etkili olacak.
Ancak ortaya çıkan bir temel gerçeğin altı tekrar tekrar çizilmeli. Bu rezaletleri arka arkaya ortaya çıkaran gücü Fetullah Gülen ve TSK’daki dinci örgütlenmeyle sınırlamak çok yanıltıcıdır. TSK’nın mahremine bu denli derinden uzanabilecek tek bir merkez var: Pentagon!
ABD ve İsrail kameralarının ucundaki “BBG evi” Kandil değil, TSK dır!
Genelkurmay 2. Başkanı Iğsız’ın “belge yok etme timi” meğer ABD’nin arşiv dairesiyle birlikte çalışıyor muş! Sayıyla çoğaltılıp Kolordu seviyesindeki komutanlara gönderilen gizli notların bir kopyası da Pentagon arşivine konuluyormuş!
Bu trajik bir tablodur. Liceli Ceylan’a ve genel olarak “benim zavallı milletime” yeten pisliği ört bas etme gücü, ABD karşısında beş para etmemektedir.
Şimdi ABD TSK’yı dövüyor.
Niye dövüyor?
Herhalde işlemekte olan Ortadoğu planında “lüzumsuz” takaza yaptığı için hiza ve istikamet vermek üzere…
Ne zaman dövüyor?
Erdoğan’ın “Kürt Açılımı”na mola verdiğini ilan etmesinin ertesi günü…
Yani ABD, Erdoğan’ın elini rahatlatıyor, önünü açıyor…
Peki şimdi biz ne yapacağız?
ABD’nin Ortadoğu planını “tıkır tıkır” yürütmek için TSK’nın siyasi rolünü kısıtlama ihtiyacı duyması karşısında, TSK’nın rejim içindeki ağırlığının muhafaza edilmesini mi isteyeceğiz, yoksa TSK’nın dış politika bağlamındaki siyasi sorunlarda “ABD karşısında” iktidarsızlaştırılmasını, “demokratik açılım” olarak mı algılayacağız?
Türkiye’nin “geleneksel stratejik konumlanışı”nın ABD’nin bugünkü Ortadoğu politikası ile birlikte sürdürülemeyeceği, 2002’deki “Ecevit Suikasti”nde iyice ortaya çıkmıştı. “Sömürge tipi faşizmimizin” bütün müesseselerinin ABD’ye göre hiza ve istikamet alması elbette biraz zaman alıyor. Dolayısıyla bu bir “aile içi kavga”; baba, oğlunu tatlı-sert hizaya getiriyor. Ve bu aile bizim için bir “düşman aile”. Düşman ailenin aile içi didişmesi, bize kendi savunma konumumuzu geliştirmek için fırsat tanır mı tanımaz mı; biz bu fırsatı, olanağı kullanabilir miyiz, kullanamaz mıyız? Bizim için, yani demokrasi ve halk güçleri için bugünkü sorun budur.
Halkın Sesi Gazetesi – Sayı 92 – 29 Ekim 2009