ABD Dışişleri Bakanı Hillary Rodham Clinton ve Uruguay Devlet Başkanı Tabaré Vázquez’in ortaklaşa düzenlediği basın açıklamasıda Clinton, Latin Amerika’daki silahlanma yarışını şaşırtıcı bir kinizm örneği göstererek ele aldı. Dışişleri Bakanlığı’nın basın açıklamasına göre, Clinton şunları söyledi “Venezüella’nın satın aldığı silah miktarı ile ilgili kaygılarımızı daha önce dile getirmiştik. Güney Amerika’daki tüm ülkeleri geride bırakan miktarlardaki […]
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Rodham Clinton ve Uruguay Devlet Başkanı Tabaré Vázquez’in ortaklaşa düzenlediği basın açıklamasıda Clinton, Latin Amerika’daki silahlanma yarışını şaşırtıcı bir kinizm örneği göstererek ele aldı. Dışişleri Bakanlığı’nın basın açıklamasına göre, Clinton şunları söyledi “Venezüella’nın satın aldığı silah miktarı ile ilgili kaygılarımızı daha önce dile getirmiştik. Güney Amerika’daki tüm ülkeleri geride bırakan miktarlardaki silah alımıyla Venezüella’nın, bölgede bir silahlanma yarışına yol açıp açmayacağı gündeme geldi. Dolayısıyla, Venezüella’dan alımlarında şeffaf olmasını ve amaçlarını açıkça belirtmesini talep etmekteyiz. Venezüella, satın aldığı silahların uyuşturucu tacirleri, suç çeteleri gibi yasadışı örgütlere ya da isyancı gruplara aktarılmayacağını, öngöreceği usuller ve ortaya koyacağı uygulama ile garanti etmek zorundadır.” dedi.
Bununla birlikte Clinton bu açıklamaları yaparken Quito’da, Latin Amerika Ulusları Birliği’nin (UNASUR) Dışişleri ve Savunma Bakanları zirvesi, Kolombiya’da konuşlanmış Amerikan birliklerinin ülke sınırları dışında baskın gerçekleştirmeyeceği taahhüdünü içeren resmi anlaşmayı imzalamamak için mutlak ve uzlaşmaz bir muhalefet sergileyen Kolombiya nedeniyle sıkıntılı anlar yaşamaktaydı. UNASUR’un geri kalan üyeleri (toplamda 11 ülke), Kolombiya’nın anlaşmayı imzalaması gerektiği yönünde fikir birliği içindeydi. Anlayana sivrisinek saz…
Clinton’ın açıklamaları ile neredeyse eş zamanlı olarak Beyaz Saray’da ise, “Küba’ya karşı gerçekleştirilen evrensel tecridin ertesi sene de devam edeceği ve Miami’de bulunan terörist örgütlere karşı mücadele ettikleri için on yılı aşkın süredir hapiste tutulan beş Kübalı tutsak ile ilgili gelişme olmadığı, Obama’nın bu konu ile ilgilenmediği ve harekete geçmeyeceği” açıklanmaktaydı. Bu üç haber birlikte düşünüldüğünde, Obama’nın Beyaz Saray’a gelişi ile yükselen beklentilerin, sergilediği yönetim ile acı bir şekilde yerle bir olan bir yanılsamadan ibaret olduğu açıkça görülecektir.
Dışişleri Bakanı, Karakas’ın silah alımları toplamının, bölgedeki diğer devletlerin askeri harcamalarından oldukça az olduğunu inkar edemez. İlk olarak, komşusu Kolombiya ile karşılaştırıldığında, Venezüella’nın askeri harcamaları bir hayli düşük miktarlarda kalmaktadır. SIPRI (Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü) tarafından yayınlanan raporlara göre, Kolombiya’nın askeri harcamaları, Amerikan yardımı da hesaba katıldığında, Venezüella’nın harcamalarının üç katına; Şili’nin askeri masrafı Venezüella’nın iki katına ulaşmakta. Bu nesnel veriyi, Clinton’ın ya da danışmanlarının, fazlasıyla hatalı açıklamalar yayınlamadan önce bilmeleri gerekirdi. İkinci olarak, Bakan, gayet iyi bilmektedir ki; Venezüella, Washington’un ve onun Güney Amerikalı hizmetçisi, uyuşturucu ticareti ve paramiliter faaliyetlerle ilgisi nedeniyle Beyaz Saray’ın uysal tutsağı haline gelen, Birleşik Devletler hükümetinin sözünden çıkamayan Álvaro Uribe Vélez tarafından tehdit edilmekte, kuşatılmakta, günah keçisi ilan edilmekte ve peşi bırakılmamaktadır.
Clinton, Birleşik Devletler’in Ekvador Manta’daki askeri üssünün Kolombiya’daki yedi -bir değil, tamı tamına yedi- yeni üs ile ikame edilmesine karar verdiğini de bilmektedir (ABD’nin Güney Amerika’daki askeri operasyonlarını yürüttüğü Manta üssü, Ekvador hükümetinin kararı ile taşınmak zorunda kalmıştı; Sendika.Org’nin notu). Bununla birlikte Clinton, her zaman efendisinin emrine amade olan Uribe’nin, imparatorluğun birlikleri kendi ülkesi içinde saldırılar düzenlediğinde, Venezüella’dan başlayarak komşularına saldırdığında, elini kolunu bağlayacak bir belge imzalamak istemediğini de bilmektedir. Clinton aynı zamanda, Venezüella’nın meşru müdafaa ve gelecek bir askeri saldırıyı geri püskürtmek amacıyla silahlanma hakkı bulunduğunu da bilmektedir. Clinton Karakas’tan “şeffaflık” talep ederken, Bogotá’daki kuklası, Washington’la imzalanan ve yedi yeni askeri üs kurulmasını öngören anlaşmaların içeriği ile ilgili halka açıklamada bulunmayı ve Latin Amerika Savunma Konseyi üyeleri tarafından bu anlaşmanın denetlenmesini reddetmektedir. Bir kez daha Birleşik Devletler dış politikasının alçak çifte standardı açıkça görünüyor; bir yanda Amerika Birleşik Devletleri emperyalizmine diz çökmeyi reddeden hükümetlere karşı izlenen politika ve diğer yanda Washington’ın dostları ve hizmetçilerine karşı oldukça farklı seyreden politikaları. Başkan Obama’nın Amerika politikasında vaat ettiği değişim bu mu?
Çılgınca yükselişe geçen bu savaşçılığın (askeri-sanayi kompleksin tahakküm ile mükemmel bir senkronizasyon içinde oluşturulan askeri üsler, Dördüncü Filo, Honduras’ta gerçekleşen darbe vs.) sorumluluğu Dışişleri Bakanı Clinton ile Başkan Obama’ya düşmektedir. Yukarıda anılan eylemler nazara alındığında, Obama en ufak bir çaba sarf etmeden Amerikan politikalarına boyun eğmiş görünmektedir. Şu kesin ki, tarih onları aklamayacak.
[Alainet’teki İngilizcesinden Deniz Gedik tarafından Latinbilgi (Sendika.Org) tarafından çevrilmiştir]