“Burjuvazi şimdiye dek saygı duyulan ve saygın olarak değer verilen tüm mesleklerin halelerini söküp attı. Doktoru, avukatı, rahibi, şairi, bilim adamını, kendi ücretli emekçileri haline getirdi” (Manifesto , 1848). Bu yazı, uzun uzun kuramsal tanıtlamalara girmeden, -ivediyetle-, bir takım kimseleri ifşa edici bir nitelik taşıyacak. Ne ki, adını saydığımız bu kimseler ‘kamu düşmanı’, ne de […]
“Burjuvazi şimdiye dek saygı duyulan ve saygın olarak değer verilen tüm mesleklerin halelerini söküp attı. Doktoru, avukatı, rahibi, şairi, bilim adamını, kendi ücretli emekçileri haline getirdi” (Manifesto , 1848).
Bu yazı, uzun uzun kuramsal tanıtlamalara girmeden, -ivediyetle-, bir takım kimseleri ifşa edici bir nitelik taşıyacak. Ne ki, adını saydığımız bu kimseler ‘kamu düşmanı’, ne de azılı birer katil; sadece organik aydınlar olma özelliğine sahip, kamuoyunda, kendi alanları dahilinde tanınan kimseler. Organik aydından kast ettiğimiz ise Gramsci’nin işaret ettiği doğrultuda, ekonomik alt yapı ve siyasal-sosyal üst yapıyı tamamlayan, hegemonik düzlemde içinde sistemin yarattığı, eli kalem tutan yazar-çizer ve düşünürlerdir. Egemen olan sınıfların (burjuvazi için) sivil toplumda yer alan bireyleri, ideolojik olarak etkilemek ve gündelik hayatlarında manipülasyonlar ve dezenformasyonlar yaratmak için kullandığı başlıca “mimarlar” bu aydınlardır.
Üst-yapının parçacıklarından sosyal ve siyasal hayatı biçimlendirirken, ideoloji ve egemen sınıfların yaşam anlayışlarını, toplumun tüm kılcal damarlarına yayan, fikriyet ve zihniyet müteahhitleri olan organik aydınlar, kendi sınıfıyla tamamen özdeşlik kurmuş durumdadır. Salt silah gücü ile hükümranlığın sürdürülemeyeceği, son kertede ekonomik yapı kadar kültür gibi üst-yapının görece belirleyiciliği gibi realiteleri göz önünde bulunduran, iktidarını sağlamlaştırmak isteyen burjuvazinin stratejisini, organik aydınlar yaratmaya ve var olanlarını devşirmeye yöneltmiştir. Zira ideoloji ve kültür ayağı boş bırakılan tüm ideolojik sistemler her an darbeler almaya açıktır. Sistem, ‘lazım olan’ insan malzemesini yaratarak, kendinin de her konjonktürde yeniden üretimini sağlar. Ne zaman ki, egemen sınıflar üzerinde yükseldiği ve her ifasında gösterdiği referanslar (biz resmi ideoloji adını verebiliriz) diğer toplumsal sınıflar tarafından içselleştirilebilirse, egemenlikleri tarihsel blok* adını verdiğimiz bütünleşme içinde perçinlenir. Öğretmenlik, şairlik ve din öğreticiliği gibi kitleler üzerinde tesirli işleri yürüten ‘geleneksel aydınlar’a, hegemonyayı olanaklı kılacak biçimde organik aktarımı tamamlayabilmek için burjuvazi bu aydınlara ‘organik işlev’ kazandırır.
Gramsci’nin organik aydınları, toplumu oluşturan kanatlarla bütünleşmeleri açısından ve tarihte biçilen roller ve tarih sürecinde yer almaları açısından yükselmekte olan bir sınıfa organik olarak bağlı olabilme özelliğini de her zaman taşırlar. Bağlılık durumu, hegemonik ideolojinin gönüllülük ve aidiyet üzerinde kurduğu bir oydaşma içinde kitleleri etkilemesi için de kullanılır.
Lusin Bağla’nın Antonio Gramsci ve Aydınların Rolü Sorunu adlı makalesinden birkaç paragraf alıntılamak, organik aydın’ın ne olduğunu daha iyi anlamamıza yarayacaktır:
“Aydınlar egemenliğin temsilcileri, ‘egemen grubun komileri’, ‘üstyapı memurları’dırlar. Yönetici grupla kitleler arasında hâkim ideolojiden temel alan bir konsensüs yaratanlar, altyapıyla üstyapıyı birbirine kenetleyenler onlardır. Gramsci buna bir örnek olarak, İtalya’da gerici ‘tarımsal blok’un ekonomik yapısını üstyapısına bağlayanların aydınlar olduğunu belirtmiştir: ‘Köylü büyük toprak sahibine aydınlar aracılığıyla bağlıdır… Bu örgütlenme tipi büyük bir tarımsal blok yaratır… Ve tek kaygısı kurulu düzenin korunmasıdır. Onda ne bir aydın olma belirtisi, ne herhangi bir program ne de ilerlemeye veya daha iyi yapmaya doğru bir eğilim aramamalıdır'”. (1)
“Aydınlar bağımsız bir sınıf değildirler. Tersine, her toplumsal zümre kendi özel aydınlar tabakasına sahiptir veya bu tabakayı yaratmaya çalışır.,.”(2) “… Aydın görevlerinin yapılmasında uzmanlaşmış gruplar tarihî olarak bu şekilde ortaya çıkarlar. Bunlar bütün toplumsal zümrelerden ve özellikle en önemlilerinden gelirler. Hâkim toplumsal zümreden çıktıklarında daha geniş ve daha karmaşık bir hazırlığa tabidirler.”(3)
“… Tarihî olarak ilerlemeye elverişli sınıfın aydınları bazı koşullarda öylesine bir çekicilik gücüne sahiptirler ki, sonunda bütün öteki toplumsal zümrelerin aydınlarını kendilerine bağlar ve böylece tüm aydınlar arasında, psikolojik tutumlardan (kibir, kendini beğenme v.b.) ve bir kast zihniyetinden (adlî – teknik, korporatif ilişkiler vb.) temellenen bir dayanışma yaratırlar.”(4)
Her üretim tarzına bir ana sınıf, dolayısıyla bir aydın tipi tekabül eder. Çünkü aydınlar her zaman bir sınıfa bağlıdırlar: “Her toplumsal zümre, ekonomik üretim alanındaki başlıca işlevinin temeli üzerinde kuruluşunu gerçekleştirirken, aynı zamanda organik olarak bir veya birçok aydın grupları doğurur. Bunlar kendisine hem ekonomik, hem de toplumsal ve siyasal kesimde homojenik ve ‘kendi işlevlerinin bilincinde olma’yı sağlarlar: Kapitalist müteşebbis sanayi teknisyenini, ekonomi politik teorisyenini, yeni bir kültür ve yeni bir hukuk örgütçüsünü v.b. yaratır…”(5)
İktidardaki grup hem yığınların desteğini kazanmak, hem de onları ideolojik ve ahlâki düzeyde kendi dünya görüşüne uygun olarak biçimlendirmek için aydınlardan yararlanır. “Sivil toplum” -sendikalar, partiler ve bütün kültürel uzmanlaşma faaliyeti sektörlerinden geçerek Okul’a, Din’e kadar giden bu sık kurumlar ağı- aydınlar olmadan işleyemezdi.
“Her yeni toplumsal organizma yeni bir yapı yaratır ki, bu yapının görevli temsilcileri veya bayraktarları (aydınlar) önceki ‘intelligentsia’nın mirasçıları değil, kendileri de yeni olan, yeni durumdan doğan aydınlardır.(6)” (7)
Bu tanımlamalar ve alıntılar güzergahında, AKP angajmanı içinde çalışmalarını sürdüren ‘siyaset akademisi’, kendi düşünsel kadrolarını yaratmadan önce “yıldızlar takımı” ile tedrisat hayatına başlıyor.
Derslere girecek “O”(rganik) isimler:
Eski TKP Genel Sekreteri Nabi Yağcı
Eski DEHAP Genel Başkanı Murat Bozlak
Aydın Menderes
Korkut Özal
Diriliş Partisi Genel Başkanı ve şair Sezai Karakoç
Dengir Mir Mehmet Fırat
Türkiye-AB Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk
Zülfü Livaneli
Sezen Aksu
Orhan Pamuk
Cem Yılmaz
Yılmaz Erdoğan
Prof. Dr. İlber Ortaylı
Prof. Dr. Şerif Mardin
Prof. Dr. Nilüfer Göle, Prof. Dr. Ergun Özbudun
Prof. Dr. Murat Belge
Prof. Dr. Kemal Karpat
Prof. Dr. Atilla Yayla
Prof. Dr. Toktamış Ateş
Prof. Dr. Naci Bostancı
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan
Prof. Dr. İhsan Dağı
Ümit Fırat
Çetin Atlan
Cengiz Çandar
Hasan Cemal
Ekrem Dumanlı
Etyen Mahcupyan
Sevan Nişanyan.
Notlar:
*Tarihsel Blok: Tarihsel olarak üretim araçlarının mülkiyetini elinde bulunduran ve üretim tekniklerindeki gelişmeyle birlikte yükselen gruplar, diğer toplumsal gruplarla bağlaşıklıklar yaparak, aydınları kendi yanına çekerek ve kendi aydınlarını yaratarak zamanla hemen tüm sınıflarıyla toplumu kapsayacak; üretim sürecinin mevcut yapısının sürekli yeniden üretilmesini sağlayacak bir biçimde, toplumsal varlığın bilincini temin eden bir örgütlenmenin mücadelesini verecek, bu örgütlenmenin hegemonya düzeyine varmasıyla bir tarihsel blok oluşacaktır. (Tanımlayan: Kerim Bilgin, Siyaset Bilimi, Birleşik Doktora)
(1) Gli intellettuali… s. 11.
(2) İl Risorgimento, Torino 1950, s. 71.
(3) Gli İntellettuali e l’organîzzazione della cultura, Torino 1948, s. 10.
(4) İl Risorgimento… s. 71
(5) Gli intellettuali… s. 3.
(6) İl materialismo… s. 148.
(7) Lusin Bağla, Antonio Gramsci ve Aydınların Rolü Sorunu, Birikim, Sayı 23.
Antonio Gramsci, Hapisane Defterleri, Belge Yayınları, İstanbul, 2007.