AKP iktidarı son dönemde açıklanan istatistiki verilerdeki 1-2 puanlık düzelmelerin arkasına sığınarak ekonominin düzelme eğilimine girdiği mesajını verme çabasında. AKP, ekonominin düzelmesine dair ‘teğet, sürtünme’ gibi kavramlarla bir umut taşırken bugün ‘kısmet’ gibi kavramla umudu kaderciliğe terk etmiştir. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç “Allah kısmet ederse Ocak ayına kadar bu ekonomik krizin tüm etkileri silinecek, yeni […]
AKP iktidarı son dönemde açıklanan istatistiki verilerdeki 1-2 puanlık düzelmelerin arkasına sığınarak ekonominin düzelme eğilimine girdiği mesajını verme çabasında. AKP, ekonominin düzelmesine dair ‘teğet, sürtünme’ gibi kavramlarla bir umut taşırken bugün ‘kısmet’ gibi kavramla umudu kaderciliğe terk etmiştir. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç “Allah kısmet ederse Ocak ayına kadar bu ekonomik krizin tüm etkileri silinecek, yeni yıla biz tertemiz pırıl pırıl yepyeni imkanlarla gireceğiz” diyor.
Peki bu ‘kısmet’ olan ne? Acaba ekonomide bizim göremediğimiz Arınç’ın gördüğü yeni bir yapılanma mı olacak yoksa gerçekten de işimiz ‘Allah’a mı kalmış?
Doğrudur, hükümet bankacılık sistemini sağlama aldı, bankacılık sektörü de durmadan kar artışı sağlıyor. Ancak ekonominin 9 aydır süreklilik kazanan küçülmesini engellemiyor. İşsizlik sorunu büyümeye devam ediyor. Bütçe açığı inanılmaz rakamlarda büyümeye devam ediyor. Doğrudan yatırımlar ve dış kaynak girişi azalmaya devam ediyor. Kişi başına gelir yaklaşık 1500 dolar azaldı. İmalat sanayi üretimi gerilemeye devam ediyor.
Biraz da rakamların diliyle konuşmaya devam edersek tablo şöyle görünüyor; Haziran ayında işsizlik oranı yüzde 13, rekorlara alışık ihracat rakamları 97 milyar dolara düştü. Ocak-Temmuz döneminde küçülme oranı yüzde 10,7 oldu; ihracat yüzde 5,4 geriledi. Bütçe açığı yüzde 780 arttı. Doğrudan yatırımlar Ocak-Temmuz döneminde 12 milyar dolardan 5 milyar dolara geriledi. Yine Ocak-Temmuz döneminde tüketim yüzde 5,7 azaldı; imalat sanayi yüzde 14,4 küçüldü.
Şimdi bu rakamların dilini tercüme edersek durum şu; tüm mevsimsel etkilere rağmen yüzde 13’ün altına düşmeyen işsizlik, önümüzdeki aylarda daha da artarak ekonominin kalıcı sorunlarından biri haline gelecek. Kazara bulunan işler ise, güvencesiz çalışmanın önünü sürekli açan düzenlemeler nedeniyle, günü kurtarmanın ötesinde bir anlam ifade etmiyor. Diğer taraftan işsizlik rakamları gerçekleri de göstermiyor. Çünkü işsizlik rakamları hesaplanırken bazı unsurlar dahil edilmiyor. Örneğin umudunu kaybedenler bu kategoriye girmiyor. Oysa sadece Haziran ayında iş bulma umudunu kaybedenlerin sayısı 220 bin. Toplamda ise 2 milyona yaklaştı. Yaklaşık 4 milyon olan işsizlere bunları eklersek gerçekte en az 6 milyon işsizden bahsetmemiz gerekiyor.
Ekonomideki küçülmeyi son bir yıllık rakamlara bakarak değerlendirirsek, küçülme oranı yaklaşık yüzde 7 oluyor. 1994 ve 2001 krizlerindeki küçülme rakamlarının üzerinde bir oran var karşımızda. Sanayi üretimi ve kapasite kullanım oranı ilkbaharda alınan vergi indirimleri gibi tedbirlerle az hareketlenir gibi görünse de Temmuz’da tekrar küçülmeye devam ettiler. Bu da alınan tedbirlerin etkisinin kısa vadeli olduğunu gösterdi.
Açıkçası, AKP iktidarının elinde ‘dualarından başka’ ekonomiyi düzeltebilecek sihirli bir değnek mevcut değil. AKP yine en iyi bildiği ezberi tekrar ederek halkın ‘ümüğünü sıkarak’ ekonomiyi rotaya sokmayı deneyecek. Sonbaharla birlikte elektriğe, doğalgaza, suya ve ulaşıma yeni zamlar gelmesi ve dolaylı vergilerin artırılması olası bir durum. İşsizlik artmaya devam edeceği gibi güvencesiz çalıştırmanın yolları da giderek açılıyor. İşsizlik Fonu’nu gaspetmek için yeni girişimlerin artacağı ve IMF’den ya da başka dış kaynaklardan yüksek faiz oranlarıyla borçlanmaya devam edileceği zaten görünen bir köy. Görünmeyen köy ise uluslararası finans kurumlarınca da çok kuvvetli bir risk olarak ifade edilen ikinci bir ‘şok’ yaşanması. Sonbaharın yağmurlu ve rüzgarlı günlerinde sokakları ısıtmazsak vaziyet çok da parlak görünmüyor.