Türk’ün Türk’e propagandasını yapmıyorum. Balkan ülkelerinin “Bizim Davos” dediği, Bled Stratejik Forumu’da başkaları da, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun konuşması için benzer yorumu yaptı: “Tek entelektüel konuşmaydı.” Alplerin uzantısının ortasında kalan gölü, gölün ortasında adada Tito’nun malikanesiyle Davos ile yarışacak doğal güzellikteki Bled’te sadece Avrupa ülkeleri değil, Kafkaslardan, Asya’dan, Rusya’dan gelen siyasetçi-akademisyenler ‘Ekonomik Kriz ile birlikte […]
Türk’ün Türk’e propagandasını yapmıyorum. Balkan ülkelerinin “Bizim Davos” dediği, Bled Stratejik Forumu’da başkaları da, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun konuşması için benzer yorumu yaptı:
“Tek entelektüel konuşmaydı.”
Alplerin uzantısının ortasında kalan gölü, gölün ortasında adada Tito’nun malikanesiyle Davos ile yarışacak doğal güzellikteki Bled’te sadece Avrupa ülkeleri değil, Kafkaslardan, Asya’dan, Rusya’dan gelen siyasetçi-akademisyenler ‘Ekonomik Kriz ile birlikte Avrupa ve Avrasya’nın ekonomik-jeopolitik manzarasını’ tartışıyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun da konuşmacı olduğu ‘Liderler Paneli’nde ‘Yeni Küresel Yönetişim ne olması’ gerektiği üzerine beyin fırtınası yapılmasını bekliyoruz.
Ahmet Davutoğlu dışındaki konuşmacılar (Makedonya Başbakanı, Çek Cumhuriyeti Meclis Başkan Yardımcısı, Lüksemburg Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı, Hindistan Dışişleri Bakanı) artık hepimizin ezbere bildiği küresel krizin tarifini dile getiriyor ve ‘bir şeyler yapılması gerektiğini’ vurguluyor, o şeylerin ne olduğuna doğru düzgün değinmiyorlar.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise neler yapılması gerektiğini tek tek sıraladı. Davutoğlu’nun sözlerinden dinleyiciler kadar diğer panelistler de notlar aldı.
Ahmet Davutoğlu, tarihte tüm savaşlardan sonra dünyanın farklı bir düzen, farklı kurumsal yapı yarattığına vurgu yaparak, Doğu Bloku’nun çökmesinden sonra yeni dünya düzenine uygun yeni yaklaşımların geliştirilmediğini ifade ediyor. Konuşmasında mesajı şuydu:
“Vakit geldi de geçiyor.”
Ne yapılması gerekiyor?
“Yeni bir düzen, yeni bir anlayış lazım.”
Ardından da olması gereken anlayışın başlıklarını sıralıyor: “Dışlayıcı olmayan, bütüncül yaklaşım, katılımcı temsiliyet, krizler karşısında etkin-proaktif yaklaşım ve geçmiş önyargıları bir kenara bırakmış gelecek odaklı yönetişim.”
Uluslararası örgütler ile bölgesel örgütler arasındaki işbirliğinin artması gerektiğine işaret ederken, artık hiçbir sorunun ‘benim değil, onun sorunu’ olarak değerlendirilemeyeceğini ifade ediyor.
Örnekleri de var Davutoğlu’nun:
“Gürcistan’daki etnik kriz tırmanınca, iki günde Gürcistan ve Rusya arasında ekonomik krize, ardından Karadeniz’de bölgesel krize ve bir hafta içinde de NATO’nun da dahil olduğu küresel krize dönüşüverdi.”
Şunu da ekliyordu:
“Yakın tarih bize öğretti ki, küçük bir krize başında tüm dünya olarak müdahale etmezsek, doğurduğu krizler çok daha maliyetli ve çok daha çözülmesi zor halie geliyor.”
İşte bu yüzden artık dünyada anlayış değiştirmenin zamanı geldi de geçiyor.
Salonu uyandırdı
Panelden sonra konuştuğumuzda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “Aslında sınıf hikâyemi, konuşmanın ortasında anlatacaktım, salonun dikkatini toplamak için başa aldım” diyor.
Konuşmasına şöyle başladı:
“Yaşanılan tecrübe, bazen okuduğunuz onlarca kitaptan daha öğretici olabiliyor.”
Salondakiler gülümsedi. Ne de olsa Dışişleri Bakanı, önemli akademisyen, profesör olarak tanıtılmıştı.
20 yıl önce Malezya’da ders verdiği günlere gitti:
“Sınıfa girdim, Birleşmiş Milletler gibi. Bir dolu ülkeden, ırktan, her dinden genç var. Klasik siyaset bilimi kitabını okutmayı planlamıştım. Plato’dan başlayacağım Roma İmparatorluğu’ndan devam edeceğim. Baktım ki sınıftaki birçoğu tarihte hiç yer almamış olacak, onlara hiç değinilmemiş olacak. Belki de kitabı okutmaya devam etsem, beyinlerini yıkamış olacağım. Tarihte ifade edilemeyen, geleceğini de kuramaz.”
Bu örnekle, başladı her hangi bir sorunun, herhangi bir kültürün veya toplululuğun yok sayılarak artık küresel yönetişimin sağlanamayacağı anlatmaya.
Bu ne yüksek tempo!
Bugün gazetemizde iki ayrı köşede Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun sözleri yer alıyor. Bu köşede Slovenya izlenimleri var, Ankara temsilcimiz, yazarımız Murat Yetkin de köşesinde Şam ve Bağdat’tan bildiriyor.
Cuma gecesi GAP uçağı ile üç gazeteci olarak Slovenya’ya doğru yola çıktık, vardığımızda gece yarılanmıştı. (Patlamalarla gerilen Irak-Suriye ilişkilerini yumuşatma amacıyla rotayı Şam ve Bağdat’a çevirdiğini pazar günü bu sütunda sizlere aktarmıştım.)
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, pazar günü Bled Stratejik Forumu’nda yaptığı konuşmanın yanı sıra ikili görüşmelerde de bulundu. (İkili görüşme yaptığı ülke ve bakanların ismini sıralasam epey yer tutar.) Slovenya’da ‘Balkanlar ve AB’ öncelikli görüşürken, havaalanı yolunda ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile telefonda konuştu.
Pazar gecesi Ankara’da soluklanmadan, İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile ‘demokratik açılım’ gündemli toplantı için şehir merkezine yol aldı. Dün sabah erken de Şam’a doğru yine GAP uçağıyla yola çıktı. Biz gazeteciler, başka meslekteşlarımıza bayrağı devretmiş olduk. Beş günlük seyahatleri epey yoğun geçecek. Ajandada, Şam, Bağdat, Lefkoşa, Mısır ve AB Dışişleri bakanları toplantısı için Strasbourg yazılı.
Bakan Davutoğlu, bu yoğun tempodan şikayet etmiyor hatta Türkiye’nin dış politikadaki aktifliğinden, bölgesel güç kimliğinin altının çizilmesinden gurur duyuyor. Sadece bir kez “Mısır sonrası İstanbul’a uğramayacak mıydık, hay Allah” diyor. Hepsi bu.
Bu nasıl bir adrenalin salgılamasıdır, bazen aklım almıyor.
Davutoğlu’nun da, AKP hükümetinin de ‘icraatlarını’ beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Burada söz etmeye çalıştığım siyasetçilerin ‘insan ötesi’ temposu.