Gültepe’nin yoksul halkının O’nu unutması mümkün değildir; hiçbir halk kendisi için toprağa düşen evladı unutamaz çünkü. Levent’in plazalarında oturanların O’nu hatırlaması mümkün değildir; hiç kimse kendi varlığını tehdit eden bir adamı hatırlamak istemez çünkü. Yoksullar unutmuyor, zenginler hatırlamak istemiyorsa, ‘bu işte bir iş vardır’ demeli; hafızalar zorlanmalı; 21 yaşındaki büyük adamı, Nizamettin Orhangazi’yi yazmalı. Şimdi […]
Gültepe’nin yoksul halkının O’nu unutması mümkün değildir; hiçbir halk kendisi için toprağa düşen evladı unutamaz çünkü.
Levent’in plazalarında oturanların O’nu hatırlaması mümkün değildir; hiç kimse kendi varlığını tehdit eden bir adamı hatırlamak istemez çünkü.
Yoksullar unutmuyor, zenginler hatırlamak istemiyorsa, ‘bu işte bir iş vardır’ demeli; hafızalar zorlanmalı; 21 yaşındaki büyük adamı, Nizamettin Orhangazi’yi yazmalı. Şimdi 20’li yaşlarda olup da, kendini muktedir görmeyenlere “ölümsüz Nizam’ı” anlatmalı. Gençler bilmeli; 21 yaşındaki bir delikanlının ardından bütün bir mahallenin ağladığını. Gençler bilmeli; Gültepe’yi çevreleyen zengin mahallelerin, Nizam’ın faşistler tarafından öldürüldüğü duyulunca sevinç çığlıklarıyla yankılandığını.
Gençler Nizam’ı bilmeli; bunu mutlaka yapmalı. Ancak şunu da söylemeden geçmemeli: Kimse sanmasın ki, insanüstü meziyetler taşıyan biri var karşılarında; yemez, içmez, yorulmaz, kurşun işlemez, korkmaz… Böyle bir şey değil. Bir kahramanın öyküsü değil söz konusu olan.
Gözünü budaktan esirgemedi derseniz, bu doğrudur; fedakârdı, vefakârdı, kararlıydı, inançlıydı derseniz, tartışma götürmez bir gerçekliğe işaret edersiniz; mütevazıydi, Dev Gençliydi, Devrimci Yolcuydu, 21 yaşında büyük işlerin sorumluluğunu üzerine aldı, Devrimci Sol ayrılığı nedeniyle darbe alan Devrimci Yol ilişkilerini toparlamak için Ankara’dan İstanbul’a gönderildi derseniz, ancak durum tespiti yapmış olursunuz. Cenazesinde konuşma yapan öğretmeninin, diğer öğrencilerin birkaç sayfa verdiği ödev için tam 60 sayfa hazırlık yaptığını anlattığını hatırlatırsanız, bir Dev Gençlinin aynı zamanda nasıl bir öğrenci olması gerektiğine dair sonuçlar çıkartılmasına vesile olursunuz ki, daha çok da bugünün devrimci öğrencilerin kulağına küpe olmasını temenni edersiniz.
Nizam, kötülüklere karşı tek başına savaşan bir kahraman mıydı? Değildi elbet. Ankara’dan İstanbul’a gidişi de, soluğu Gültepe’de alışı da, gecekondu mahallelerinde soluksuz koşturması da Devrimci Yol’un antifaşist mücadele anlayışının, devrim programının bir parçasıydı. Devrimci Yol yoksullara ne kadar yakınsa Nizam’ın da mesafesi oydu; Gültepe halkının ardından döktüğü ağıt, cenazesinde açılan “silahın yerde kalmayacak” pankartı, evlat olarak Nizam’a karşı beslenen sevginin ve Devrimci Yol’a duyulan güvenin ifadesiydi.
Dağıtırken vurulduğu bildirideki şu satırlar devrimci hareketin o yıllardaki hassasiyetini, halkın sıcak sorunlarına, acil ihtiyaçlarına ne ölçüde sahip çıktığını gösteriyordu: Nizam ve diğer arkadaşlar, bu siyasetin taşıyıcısıydı: “Bugün senin sofrandaki bir tas çorbanın, bir dilim ekmeğin yarısına daha açıktan el koymaya çalışan ve buna karşı çıkan herkesi baskı ve terörle sindirmek isteyen, bu amaçla eli kanlı köpeklerini sokağa salan bu hâkim güçlere karşı mücadele etmek bir insanlık görevi ve namus borcudur. Bugün bu faşist katliamlar karşısında susmayı savunmak, teslim olmak, horlanmayı, haraca bağlanmayı, dövülmeyi, namusundan vazgeçmeyi savunmadan başka bir şey değildir.”
Takvimler 12 Eylül’e gelip dayandığında, 12 Eylül etkinliklerinin koşuşturması arasında, 11 Eylül 1978’de İstanbul Gültepe’de öldürülen Sevk ve İdarecilik Yüksek Okulu öğrencisi, Ankara Dev Genç Yönetim Kurulu üyesi, Samsun Öğrenci Yurdu direnişçisi, antifaşist mücadelenin militanı, başta Yükseliş olmak Ankara’daki üniversitelerde faşist işgallerin kırıcısı, sanatsever, müzik tutkunu, 1957 Kars doğumlu Nizamettin Orhangazi’yi unutmayalım.
11 Eylül’ü unutmayalım; 1978’in 11 Eylül’üne hafızalarımızda yer açalım. Nizam’ın pusuda katledildiğini unutmayalım; pusuya düşürüldüğünde belindeki tabancayı çekip kendisine ateş eden faşisti vurduğunu ve olay yerine ilk gelenlerin, Nizam’ı elinde tabancasıyla yerde yatarken bulduğunu hiç unutmayalım. Bunları düşününce gözümüzden bir damla yaş dökülecekse, göğüs kafesimiz daralacaksa, hiç oralı olmayalım. Gözyaşlarımıza ve kalbimizin sıkışmasına aldırmayalım. Bilelim ki, kalp ağrısı, gözyaşı sevmek ve unutmamakla ilgilidir.
Bilelim ki bu delikanlının adanmışlığı, inanmakla ilgilidir. 21 yaşındaki genç kızların ve delikanlıların hayatlarını hiçe sayması, yoksulların kurtuluşunu önemsemelerindendir; Devrimci Yol’un yoksulların umudu olmasındandır.