Metin Yeğin’in “Sigara yasağı faşizmdir” başlıklı ve 5 Ağustos 2009 tarihli yazısına* dair… Demek ki Metin Yeğin’e göre, bundan 10 yıl once şehirlerarası otobüslerde sigara içme yasağı geldiğinde sigarasını sondürenler “Fried Chikin’in tüysüz, gagasız tavuğuna dönüştüler”. Demek ki bir sigara yasağı nelere kadir; insanı, kişiliğini, gelmişini, geçmişini silip; sizi yolunmuş tavuğa çeviriyor. Peki ya sigara […]
Metin Yeğin’in “Sigara yasağı faşizmdir” başlıklı ve 5 Ağustos 2009 tarihli yazısına* dair…
Demek ki Metin Yeğin’e göre, bundan 10 yıl once şehirlerarası otobüslerde sigara içme yasağı geldiğinde sigarasını sondürenler “Fried Chikin’in tüysüz, gagasız tavuğuna dönüştüler”. Demek ki bir sigara yasağı nelere kadir; insanı, kişiliğini, gelmişini, geçmişini silip; sizi yolunmuş tavuğa çeviriyor. Peki ya sigara sağlığa zararlı diyerek sigarayı bırakanlar, onlar ne ola ki? Aman Tanrım! Onlar ideolojinin oyununa gelerek kimliklerini yitirmiş, hayatlarının kontrolünü tamamen iktidarın eline vermiş, zevkten anlamayan, kudretsiz, iradesiz (halbuki tersini bilirdik) insanlar! Şimdi, belli bir yaşın üzerindeki okuyucular otobüslerde sigara içildiği dönemdeki yolculukla, içilmediği dönemdeki yolculuğu karşılaştırabilirler; bu süreci birlikte yaşadık ve sonuçlarını değerlendirecek kadar da üzerinden zaman geçti. Bayanlar baylar; otobüs ortamı da en az kafe, restorant vs kadar kapalıdır. Bu sebeple otobüste sigara içme yasağıyla ilgili toplumsal deneyimimiz bize yol gösterici olabilir. Dilerseniz hemencecik bir oylama yapalım ve bu yasaktan memnun olup olmadığımızı soralım. “Otobüslerde sigara içilsin, bu ortamda yolculuk yapmak daha iyiydi” diyenler? “Otobüslerde sigara içilmesin, içilmeyen ortamda yolculuk daha keyifli” diyenler?
Bizlerin durumu, tam da sigarasız ortamda yolculuk etmenin ne demek olduğunu bilmeyen ve bilmediği için de bu durumu imkansızmış zanneden, “aaa hayatta olmaz, ben mola yerine kadar dayanamam” diyen yolculara benziyor. Fakat bir kez sigarasız ortamda yolculuk etmenin rahatlığını yaşadıktan sonra sanırım hepimiz geriye bakıp, “o dönemler nasıldı acaba, nasıl katlanıyorduk dumana, kokuya?” diye düşünüyoruz. Birasını yudumlarken kulağına inceden inceye nağmeler gelmesini seven canlı müzik hayranları! Çayını ince belli bardaktan başkasında içmeyen çay tiryakileri! Şimdi tam da sigara içen bizler dumandan gözlerimiz yanmadan, saçlarımız ve paltomuz leş gibi kokmadan, başımız ağrımadan biramızı ve çayımızı yudumlamanın; yorgunluk hissetmeden, uykumuz gelmeden yemek yemenin hoşluğunu bilmiyoruz. Bilmediğimiz için de çayın yanında sigara içmek dünyanın en güzel nimetiymiş gibi geliyor. Güzel elbet, kim ne söyleyebilir? Fakat sigara içmeyenleri bir tarafa bırakın, içenlerin de karşılaşacağı daha güzel şeyler, daha büyük zevkler var.
Güne bira içerek başlayacak kadar alkolik olan elin İngiliz’i, akşam bara gittiğinde sigara içmek için birasını masaya bırakıp dışarı çıkıyor. Sigara değil, tütün sarıp içen elin Almanı da yemeğini bitirmeyi bekleyip dışarıda yakıyor sigarasını. Bu toplumlar, bu insanlar, bu bireyler; değerli okuyucular, kişiliksizleşmiyor, köleleşmiyor, Metin Yeğin’in savunduğu gibi yatak odası zevklerinin ne olduğuna dair hafıza kaybı da yaşamıyorlar. Sigara tiryakilerinin elleri ayakları sigarasızlıktan titremiyor, şikayet de etmiyorlar. Evet, çok ilginç, şikayet de etmiyorlar. Ama beyinleri uyuşturulduğundan, iktidarın ideoloji narkozuyla bilinç kaybı yaşadıklarından dolayı değil; dumansız ve kokusuz bir ortamda müzik dinlemekten onlar da memnun olduğu için. (“Sordun mu da böyle konuşuyorsun?” diyenler için, “evet, sordum”. )
Bu insanlar sigarayı; biranın ya da çayın yanında sigara içmeyi bizden daha mı az seviyor? Bu insanlar aptal da, biz mi akıllıyız?
Sayın Yeğin’in yazısında dile getirdiği sigara içmesi yasaklanan insanların içine düşeceği bunalım ve kitlesel akıl yitirme durumu başta olmak üzere diğer şeyler, neyse ki gerçek dünyada olmuyor. Beyfendinin söyledikleri konuyla ilgili yaşanan gerçeklere, tarihsel olgulara uymuyor; yani, doğru değil. Peki doğru olan ne? Gerçek dünyada yaşananlar, tarihsel olarak ispat edilebilecekler; yani, otobüslerde sigara içme yasağı ve toplumun bu konudaki görüşü.
MetinYeğin’in yazısıyla ve özellikle de bu yazıyla birlikte toplumun herhangi bir alanını düzenleyen her türlü kural için kullanılabilecek hale gelen “faşizm” kavramıyla ilgili söylenecek çok şey var. Fakat sözlerimi, sayın Yeğin’e kötü bir kaç haber vererek sonlandırmak istiyorum: Sizin tanımladığınız haliyle faşizmin gelmesi için sigara yasağına gerek yok. Doğduğunuz günden beri faşizmle yaşıyorsunuz (yaşıyoruz hepimiz). Zira trafik kuralları da sokakta attığınız adımı düzenliyor, o adımı kontrol edecek kadar bile müktedir değilsiniz. Kütüphanelerde de yemek yemek yasak, sayın Yeğin; kendi ağzınıza ve midenize hükmetmekten de acizsiniz. Durun bir dakika! Yasaklar ve düzenlemeler Hammurabi zamanından, eski Yunan’dan beri var. Tüm dünya tarihi, faşizmin tarihi; tüm toplumlar da faşist toplum olmasın sayın Yeğin?
Ne kadar zavallıyım değil mi? Iktidarın söylediklerini nasıl da benimsemiş, nasıl da içime sindirmişim, nasıl da onun ağzıyla konuşuyorum… Yok yok, hür düşünemiyorum ben, beynim yıkanmış benim.