İstanbul Kumburgaz’da, benim diyen dershane hocasının, sınavlarda Türkiye derecesi yapmış genç beyinlerin ve ‘demokrasi’ lafını ağzından düşürmeyen siyasetçilerin bile çözemeyeceği bir ‘havuz problemi’ yaşanıyor. İhlas Holding’in yaptığı lüks sitedeki olimpik havuz, mayolu girilmesi kimi site sakinlerinde rahatsızlık yarattığı için kapatıldı. Site sakinlerinden ‘mayolu’ olanları da bu bayıltıcı günlerde havuza giremedikleri için rahatsız. Böylece, esasında Türkiye’nin […]
İstanbul Kumburgaz’da, benim diyen dershane hocasının, sınavlarda Türkiye derecesi yapmış genç beyinlerin ve ‘demokrasi’ lafını ağzından düşürmeyen siyasetçilerin bile çözemeyeceği bir ‘havuz problemi’ yaşanıyor.
İhlas Holding’in yaptığı lüks sitedeki olimpik havuz, mayolu girilmesi kimi site sakinlerinde rahatsızlık yarattığı için kapatıldı. Site sakinlerinden ‘mayolu’ olanları da bu bayıltıcı günlerde havuza giremedikleri için rahatsız. Böylece, esasında Türkiye’nin ‘kirinden pasından’ korunmak için kurulan sitelerde bile bir tür birlikte yaşamama sorunu ortaya çıktı.
Olay sadece bir sosyolojik mesele olmaktan çıktı bir hukuki soruna da dönüştü. Zira evlerini olimpik havuzuyla almış olanlar şimdi ‘rahatsız’ olanlardan ve hayatı ‘rahatsızlara’ göre düzenlemek isteyenlerden birtakım mali haklar talep edebilecekler. Yani, artık mesele, ‘mahalleler arası’ bir tür karşılıklı ‘söylenme’ olmaktan çıkıp tek bir mahalle içinde hukuki hak mücadelesine dönebilir.
Rahatsızın hukuku
Bu durumda havuzdan yararlanamayanların hakları nispeten netken, merak konusu şu:
Mayodan rahatsız olanların hukuki hakkı nedir? Öyle görünüyor ki mayolardan ve mayolulardan rahatsız olanlar Türkiye’deki hukuk sistemini değiştirmedikçe talep edebilecekleri bir hakları yok. Öyleyse, şöyle akıl yürütmek gerekiyor:
Hukuk her zaman egemenlerin son sözü söylediği bir alan olduğuna göre, sitelerde egemenliği ele geçirenler ‘rahatsızlıklarını’ ortadan kaldırmak için hukuku değiştirmek zorunda kalacaklar. Rahatsızlıklarını yaşama hakkını hukuki bir hakka dönüştürmek için başka çareleri yok.
Doğal süreç, eğer kesintiye uğramadan ilerlerse, olması gereken bu. Beğenirsiniz, eleştirirsiniz, isyan edersiniz, o başka bir konu. Ama sürecin doğal işleyişi olimpik havuzları süs havuzuna dönüştürenlerin kendi hukuklarını yaratmasını gerekiyor. Yoksa para ve güç sahibi oldukları bu ülkede hukuk onlardan yana olmuyor ve bu, eşyanın ve siyasetin tabiatına aykırı.
Sınıf atlayan problem
Bu ‘havuz problemi’nde yeni olan bir başka nokta da şu: Birlikte yaşayamama problemi sınıf atladı!
Tıpkı MÜSİAD kurucu başkanı Erol Yarar’ın geçtiğimiz günlerde tartışılan sözleri gibi: Türkiye’nin yeni burjuvazisi muhafazakâr kesim. Bu, bir günde olmadı. Muhafazakârların Türkiye’deki gündelik hayata getirdikleri yeni kurallar sınıfsal olarak aşağıdan yukarı doğru tırmandı.
Yani mesele, yoksullar arasında olup bitiyorken, gazetelerin asıl okuyucuları olan orta sınıfın durumdan haberi yoktu, olmasına da gerek yoktu. Yoksul kalabalıklar kendi aralarında didişiyordu. Kızların etek boyları uzuyor, oğlan çocukları kız arkadaşlarıyla konuşmamaya başlıyor ve evlenme yaşı giderek düşüyordu. Ama değil mi ki mesele lüks sitelere taşındı, artık ‘herkes’ durumdan haberdar, durum ‘herkese’ dokunuyor.
İnsanlar arası mesafe, üst sınıfa ait bir kavramdır. Üst orta ve orta sınıf da göreceli olarak birbirine dokunmadan yaşama hakkına sahiptir. Birbirinin kokusunu bilerek yaşamak zorunda olanlar sadece yoksullardır.
Onlar otobüslere doluşur, sıkış tepiş işe gider gelir ve küçük evlerde, mahallelerde özel alanları, yani ‘mesafeleri’ olmadan yaşarlar. Rahatsızlıklarını birbirlerine mesafe alarak gidermek diye bir seçenekleri yoktur.
Orta sınıf söylenmesi
Ama bugün Türkiye’de yaşanan gelişmeler öyle görünüyor ki üst ve üst orta sınıfın kendini ‘kir pastan’ korumak için memleketle arasına koyduğu ‘mesafeyi’ de ortadan kaldırıyor.
Muhafazakâr kesim sınıf atladıkça Türkiye’nin birlikte yaşama meselesi onların havuzuna da giriyor, kapılarına dayanıyor.
Ha ne olur?
Türkiye’de insanlar söylemez, sadece söylenir. Dolayısıyla, Türkiye’de siyasetin ve sosyolojinin müfredatına yeni giren bu havuz problemi sayesinde bundan böyle artık daha çok orta sınıf söylenmesi duyacağız demektir. Havuzlu havuzsuz, bizi yeni problemler bekliyor demektir