Dünyada ve Türkiye’de çocuk ve hasta bakımı, temizlik gibi ‘ev işlerini’ ücret karşılığı yapan yüzbinlerce kadın işçi var. Evlerin içinde işçi olan ve son günlerde örgütlenmek için bir araya gelmeye başlayan eviçi hizmet üreten kadın işçilerle buluştuk, onların sorunlarını ve taleplerini konuştuk. Bize kendinizi tanıtır mısınız? Ben Gülhan Benli. 15 senedir çocuk bakımı işi yapıyorum. […]
Dünyada ve Türkiye’de çocuk ve hasta bakımı, temizlik gibi ‘ev işlerini’ ücret karşılığı yapan yüzbinlerce kadın işçi var. Evlerin içinde işçi olan ve son günlerde örgütlenmek için bir araya gelmeye başlayan eviçi hizmet üreten kadın işçilerle buluştuk, onların sorunlarını ve taleplerini konuştuk.
Bize kendinizi tanıtır mısınız?
Ben Gülhan Benli. 15 senedir çocuk bakımı işi yapıyorum. Gerçekten çok ağır koşullarda çalışıyoruz.
Ben Ayşe Ünal. İki çocuk annesiyim. Şu an ev işindeyim. Genelde ev işlerinde çalıştım. Yatılı kaldım, gelip gitme işlerine girdim, günlük işlere girdim. Ama sonuç ortada. Sigorta yok, hiçbir şey yok. Çalışma saatleri uzun, insanların davranışları aşağılayıcı. Hepimiz 9 aylığız ama o (işveren) mesela 9 aylığım demiyor kendini büyük görüyor, yükseklerde görüyor. “Sen nesin ki” diyor. Sen onun gözünde bir ev işçisisin. Genelde ben hiç memnun kalmadım ev işlerinden. İnsanın psikolojisi bozuluyor, her an huzursuz oluyorsun.
Ben Mariam Tsutskiridze. Gürcistan’dan geldim. Orada 15 yıl postanede çalıştım. Sovyetler çökünce işyerlerimiz kapandı. İşsiz kaldım. 5 yıl oldu geldiğim. Çalışma iznim var. İki yıldır da çalışıyorum. Ama geldikten sonra ilk altı ay bir yerde çalışıp çocuk baktım, halen alacağım var oradan. Şu anda yaşlı bir kadına bakıyorum, bu işimden memnunum. Burada çalışan çok arkadaşım var, çalışıyorlar ama çok zorluk çekiyorlar. İzinsiz çalışıyorlar, sabah erken kalkıyorlar. Onlar açısından çok problem oluyor.
Bu işte çalışmaya nasıl başladınız? Neden başka bir iş değil de bu?
Ayşe: İlkokul mezunuyum. Öyle olunca bir işe giremiyorsun. Ya çocuk bakmak, ya bir ev işi uygun oluyor bizim için.
Maria: Bizim için daha zor. Biz yabancıyız. Bizi başka bir işe almıyorlar.
Çalıştığınız işin koşulları ne? Sizin açınızdan ne gibi zorlukları var?
Ayşe: Uzun sürüyor. Uzun sürdüğü için de erken gidemiyorsun. Sürekli şu iş de yapılsın, bu da yapılsın uzatıyorlar. Kimi evlerde insana yemeğini bile yedirtmiyorlar, işler bitsin yemeğini öyle ye diyorlar.
Gülhan: Onun dışında şöyle şeyler de olabiliyor. Yemek yemeyi bile zorlaştırıyorlar. Ben bir yerde ‘sıfır bebek’ aldım. Bırak dediğim gibi masasına oturmayı, onlardan sonra ya da önce masaya geçip yemek yemek istediğimde bile bana izin vermediler. Ben ne yaptım bunun sonucunda, defalarca mutfakta tezgahın üstünde yemek yedim. Oysa sen orada yatılı kalıyorsun geceli gündüzlü çalışıyorsun, onun çocuğuna bakıyorsun sonra oturup masada yemek yiyemiyorsun. Gerçekten küçümseniyoruz işverenlerin gözünde. Aşağılanıyoruz. Azıcık bir dinlenmek için bile oturduğun zaman hemen göze batıyor.
Bir kahve içiyorsun hemen söylenen “oo burada beş yıldızlı otelde yatmaya mı geldin”, oysa ben zaten gece boyu çalışmışım o kahve benim hakkım. Kendimi ayakta tutmak için. “Bu mu beş yıldızlı otel?” diye sorduğunda kendini kapının önünde buluveriyorsun.
İzin sigorta gibi konularda koşullar ne?
Ayşe: Sigorta falan bu tür işlerde yok. Mesela amcamın kızı var, 30 yıldır bir evde çalışıyor. Şu anda yatmış sigortası 10 yıllık. 20 senesi boşa gitti. Eskiden 15 günde bir gün izin vardı. Ama şu anda bazıları cumadan çıkıyorlar pazartesi geri geliyorlar. Bu tabii uydurabilenler için.
Gülhan: Bazı yerlerde de bir hafta için bir gün izin kullanıyorsun. O izin yetmiyor gerçi.
Maria: Bazen de çocuk bakmak diye anlaşıyorsun ama çamaşır temizlik, her şey üstüne kalıyor.
Bu işin ücreti neye göre belirleniyor?
Ayşe: Genelde “biz sana bu kadar ücret veririz” diyerek bir miktar söylüyorlar. Onun üstüne yol parası isterseniz çoğu vermez. “Onun haricinde bir şey veremeyiz” diyorlar.
Bu işleri nasıl buluyorsunuz?
Gülhan: Bu işleri danışmanlık şirketleri (özel istihdam büroları) aracılığıyla buluyoruz. Danışmanlık şirketleri İş Kur’a bağlı. Çalışma Bakanlığı’na bağlı. Çalışma Bakanlığı bu şirketlerden 50 milyara varan paralar alıyor. Fakat gereğini yapmıyor. İstihdam adı altında bu parayı alıyorlar bu parayı alırken amaçlarının vergi kaçırmayı kaçak çalıştırmayı engellemek olduğunu söylüyorlar. Ama diğer taraftan işçi için gerekeni yapmıyor. İşçinin sigorta altına alınması mesela; Madem kayıt dışını engelleyeceksin neden bu bürolardan engellemiyorsun? Çalışan işçiyi kayıt altına alıyor musun sen? Hayır. İşçi kayıt dışı çalışıyor. Oysa işçinin bilgileri Çalışma Bakanlığı’nda mevcut bunlardan haberdar fakat bunun gereğini yapmıyor. Buradaki işçi gece gündüz sömürüye maruz kalıyor. Devlet, işveren ve aracı kurum tarafından sömürülüyor ama kendisi bir şey yapmıyor.
Siz daha farklı sorunlarla karşılaşıyor musunuz?
Maria: Tabii evet. Benim arkadaşlarım bir ay oldu bir işe başlayalı. Çalıştığı yerden henüz dışarı bile çıkmadı. Bizim dil de kötü, haliyle konuşamadığımız için zor anlaşıyoruz. Arkadaşım 500 dolarla işe başladı iki çocuk bakmak için anlaştı. Ama şimdi sabah 6.30’da kalkıyor gece yarısı ancak işleri bitiyor.
Gülhan: Gördüğünüz gibi aslında bir kural yok. Özellikle yatılı kaldığınızda şu saatte yatarsın, şu saate kalkarsın yok. Bu maaşlarda da böyle. Özellikle yabancılarda çifte sömürü söz konusu. Onları hem ekonomik olarak sömürüyorlar hem de çalıştıkları yerlerde bazı algılar yüzünden (yabancılar şöyle, yabancılar böyle) taciz gibi nedenlerle cinsel sömürüye maruz kalıyorlar. Göçmen arkadaşlarımız istismar edilmek isteniyor. Bu işin bir de göçmenler açısından insan tacirliği boyutu da var. Bazı arkadaşlarımız çalışmak için geliyor tacize maruz kalıyor. Hatta ölümler bile var. Gittikleri yerde tacize maruz kalıp işini bırakan arkadaşlarımız var. Çalıştığı yerlerde pasaportuna el konuluyor işi bırakıp gidemesin diye.
Ev içi çalışmanın kadınlar açısından başka ne gibi tehlikeli yanları var?
Gülhan: Ev içinde çalışmak güvenli görülüyor ama iş kazaları çok yaygın. Mesela sık sık duyarsınız temizlik yaparken, cam silerken pencereden düşen kadınlar. Örneğin bir arkadaşım çalıştığı yerde geçirdiği kaza yüzünden kangren olup bacağını kaybetti. Ayrıca meslek hastalıkları var. Bel fıtığı, astım sürekli su içinde çalışıldığı için kireçlenme ve romatizma evde çalışan kadınların meslek hastalığı. Gördüğünüz gibi kadın emeği üzerinde çok büyük oyunlar oynanıyor.
Yaptığınız işler zaten kadın işi olarak görüldüğü için kimse de bunun bir işçilik olduğunu fark etmiyor. Çalışma koşullarını anlattınız. Bazı sendikalar sizi işçi olarak tanımlamıyor belki ama siz kendinizi işçi olarak
görüyor musunuz?
Ayşe: Tabii sigorta olmayınca bir enayi yerine koyulma durumu var.
Gülhan: Bu şekilde kendini işçi olarak gören arkadaşlarımız da var görmeyen arkadaşlarımız da var. Yani kendi durumlarının bilincinde olmayan arkadaşlarımız da var. Bunun farkındalığı yok. Yani kendi emeğimizin farkında değiliz. Evet ev işinde çalışıyoruz ‘ev hanımlığı’ yapıyoruz ama evin içinde biz işçi olarak bunu yapıyoruz. Birçoğumuz emeğinin karşılığını alamıyor. Biz evlerde çalışıyoruz ama çok zor koşullarda çalışıyoruz.
Yurtdışında bu alanda örgütlü sendikalar var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz. Bir araya gelmek örgütlenmek, asgari talepler belirlemek gibi niyetiniz var mı?
Gülhan: Tabii biz sendikalaşmak istiyoruz. Sendikalı olmayı isterken öncelikli olarak kendimize sosyal güvence sağlamayı amaçlıyoruz. Ardından da asgari bir maaş belirlenmesi, çalışma koşullarını düzeltmek, çalışma saatlerini belirlemek, bu süreyi 6-8 saate düşürmek, yatılı çalışanların çalışma zamanını düzenlemek gibi hedeflerimiz var.
İş tanımı çok esnek. O tanımı daha kurallı hale getirmek, daha düzenli iş haline getirebilmek istiyoruz. Yani sendikalı olmaktaki amacımız hem ekonomik anlamda koşulları belirleyebilmek hem sosyal güvenceyle çalışmak hem de saatler başta olmak üzere çalışma koşullarını belirlemek.
Sonuçta 15 yıldır bu işi yapıyorum. Adeta yerimde sayıyorum bir adım bile ileri gitmiş değilim.
Bir araya gelmenizin koşulları var mı? Herkes tek tek evlerde çalışıyor.
Gülhan: Çok zor ama olanaksız bir şey değil. Olabilecek bir şey. Bir çekirdek oluştuğunda bunun arkasının geleceğini düşünüyorum. Biz kadınlar el ele verdiğimizde bunu başarabileceğimize inanıyorum. Bir kartopunu düşününü sulu sulu yaparsanız dağılır gider. Onu sıkı sıkı yapıp yukarıdan aşağı bıraktığınızda nasıl olur? Çığ gibi büyür. Biz de bunu başaracağız.
Bize kendinizi tanıtır mısınız?
İsmim Gülhanım ilkokul mezunuyum. Eşim emekli öğretmen. Ev kadınıyım dört oğlum var. İkisi evli.
Siz ne iş yapıyorsun?
Gülhanım: Ben ev hanımıyım. İşim bebek bakımı, ev işlerine de gittim, Genel olarak hep ev hizmetlerinde çalıştım. Ama daha çok bebek bakımı işi yaptım. Aşağı yukarı 10 senedir bu işleri yaptım. Yani tabii hep emeğin karşılığını aldım mı? Alamıyorsun tabiî ki. İstediğin kadar olmuyor hiçbirisi. Genelde bebek bakımı diye alıp ev işine de çalıştırıyorlar. “Ev işi yok” diyorlar, “sadece bir toparlama” diyorlar. Ama başlayınca ne işler çıkıyor. Ev işi çıkıyor. Çamaşır sana ait. Evin tüm işleri yemek olayı yani her şeyi sana ait oluyor oraya varınca. Tabiî ki artık o işi kabul etmiş oluyorsun. Yapmak zorunda oluyorsun. Ben bir işe ihtiyacım olduğu için boyun eğiyorum. Bir de bazı aileler küçümsüyor seni. Bakıcısın ya sen orda. Bazıları en ufak bir tartışmamızda diyor ki; “seni küçümsesem masama çağırmam”. Bu kadar da söyleyenler oluyor.
Çalışma saatleriniz nasıl?
Gülhanım: Çalışma saatleri şöyle; mesela ben bir evde altı sene çalıştım. Ben başlarken sabah 8.30 akşam 7 diye söylendi. Ama bazen akşam 8’e kadar da çalıştığım oluyordu. Gözünün içine bakıyorum ki git artık sen desinler. Yok yemeğiydi çocuğun, yok eşi işten gelmeden çıkamıyorsun. Öyle sorunlarımız da çok oluyor. En çok stres olduğumuz şey de o zaten saatinde hiçbir zaman çıkamamak. Gerçi binde bir anneler saatinde izin veriyor ama çoğu söylediği saatte izin vermiyor.
Bu işlerde çalışmaya nasıl başladınız siz neden bunu tercih ettiniz?
Gülhanım: İlkokul mezunusun, ev kadınısın, başka ne iş yapabilirsin. Ya ev işi yapacaksın ya bebek bakımına gideceksin ya yaşlı bakacaksın. Başka ne iş yapabilir ilkokul mezunu. Şartlar bunu sundu. Çocukları da çok severim ayrıca. Bu işin zaten üzücü bir yanı da bağlandığınız çocuklardan zor ayrılmak. Bu işlerde çalıştım ama en çok istediğim ne derseniz sigortalı olmak. Ben de çok bastırmadım belki ama bazı aileler de istemiyordu sigorta yaptırmak. Belirli bir ücret veriyor sana o ücretle de çalış çalışabildiğin kadar.