Barış için yol haritasını 15 Ağustos’ta açıklayacağını ifade eden Öcalan, ‘Kendi yol haritamızı, çözüm önerilerimi aktaracağız. Yol haritasında aydın ve sivil toplum kuruluşlarına da bir yer vermeyi düşünüyorum. Onlar da çözümün parçası olmalıdırlar’ dedi. Abdullah Öcalan, avukatlarıyla görüştü. Edinilen bilgiye göre görüşmede Dersim kentiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Öcalan, ‘Dersim’in bir özgünlüğü var. Dersim’in kültürü alevi […]
Barış için yol haritasını 15 Ağustos’ta açıklayacağını ifade eden Öcalan, ‘Kendi yol haritamızı, çözüm önerilerimi aktaracağız. Yol haritasında aydın ve sivil toplum kuruluşlarına da bir yer vermeyi düşünüyorum. Onlar da çözümün parçası olmalıdırlar’ dedi.
Abdullah Öcalan, avukatlarıyla görüştü. Edinilen bilgiye göre görüşmede Dersim kentiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Öcalan, ‘Dersim’in bir özgünlüğü var. Dersim’in kültürü alevi kültürüdür. Beş bin yıllık tarihten bu yana gelen direniş kültürü var. Hurrilerden bu yana süregelen bir direniş kültürü var. Gerek Dersimdekiler gerekse diasporadakiler Aleviliğin gerçek anlamda temsilciliğini yapabilmeli, bu konuda çalışmalılar. Dersim’i tarihi ile birlikte ele almak gerekir. Dersim için şunu öneriyorum. Dersim’e özgün, Dersim Demokratik Komüncülüğü geliştirilebilir. Dersim’in bir komün ihtiyacı var, iki yüz üç yüz kişiden oluşan şehir meclislerini oluşturabilirler’ dedi.
Önemli olan halkın özgürlüğü
‘Önemli olan benim özgürlüğüm değil, halkların özgürlüğüdür’ diyen Öcalan, ‘Ben sadece Kürtlerin özgürlüğü için mücadele etmiyorum, tüm halkların özgürlüğü için bu mücadeleyi verdik. Benim özgürlük anlayışım, halkların özgürlüğüdür’ ifadelerine yer verdi. Öcalan, şöyle devam etti: ‘Ben burada önemli oranda çözüm gücüne ulaştım. Türkiye’nin aydınlarını yazarlarını tanıyorum. Onların ideolojik bagajlarını biliyorum. Dört yüz yıllık kapitalist sistemi çözdüm. Marks’ı iyi açımladım. Marksizm’den ziyade Marks adına hareket edenleri eleştiriyorum. Sovyet ve Çin pratiği ortadadır. Gelinen aşamada ABD hegemonyasının yedeğine düşmüşler. Kapitalist sistem altında bu hale getirmişler ekonomiyi. Örneğin otomobil satışları şu anda durdu, Türkiye bir otomobil mezarlığına dönüştü. İnsanlar bir yandan kahve köşelerine sıkıştırılmış, işsiz güçsüz ve açlar. Ama bunlar ha bire otomobil üretiyor. Biz bu zihniyete karşı savaşıyoruz. Kapitalizm İnsanları adeta eşekleştirilmiştir. Bazıları yük taşıyan eşek bazıları da boş eşek gibi ortalıkta dolanıyorlar. Bu sistemin daha neyini savunuyorlar? ABD ve Avrupa diyorlar, onlar bu sistemin sorumlusudur. Bunlar Yunan işgalinden daha beter bir durumdur. Ben kapitalist sistemi iyi tanıyorum, iyi çözümledim. Amerika, Rusya’yı bağlamaya çalışıyor. Kapitalist sistemle gel ortak olalım diyor. Bunun ne anlama geldiğini iyi biliyorum. Kapitalist sisteme neden hizmet ediyorsunuz? Size ne kazandırıyor? Alın size otomotiv sektörünü. Dünyanın her tarafını otomotiv yığınına çevirmişler. Eldeki otomobiller satılmadığı için birikmiş, buna çare bulacağız diyorlar. Toplumun ihtiyacı bu mu? Çare bulsan dahi bu çare, bu hizmet kimlere hizmettir. Bütün bu otomobil yığını toprağı mahvediyor, doğayı tahrip ediyor, bunu yapacağına binlerce dönümlük araziyi ek, organik tarım yap, hem herkes yararlanır, toplum aç kalmaz hem temiz gıda yersin, hem de toprak kurtulur, kirlenmez. Çin’i buraya yatırım yapmaya, otomotiv sanayi kurmaya davet ediyor. 600 milyon dolar yatırım yapmaya çağırıyor. Yatırım yapmaya davet etmenin bunun ne anlama geldiği biliniyor mu? Kapitalist sistem seni bir kez bağladı mı artık kurtulamıyorsun. Kaldı ki yılda beş on bin kişi trafik kazalarında hayatını kaybediyor, yüz bin kişi de sakat kalıyor.’
Kapitalizme muhalefeti iyi biliyorum
Kapitalist sistemi ‘Kapitalist sistemle halka ne verebilirsin?’ sözleriyle eleştiren Öcalan, şu hususlara dikkat çekti: ‘Halkın hangi sorununu halledebilirsin? Açlık, işsizlik sorununu nasıl halledeceksin. Kapitalist sistemde kâğıttan, kupondan günde milyarlarca para kazanıyorlar. Kapitalist sistem böyledir, sistemi böyle ayakta tutuyorlar. Kapitalist sistemde sadece savaşlarda 350 milyon insan hayatını kaybetti. Diğerleri, kültürel soykırım da var. Ortadoğu’ya bakalım, Afganistan-Pakistan’ın durumuna bakalım. Şimdi de Sincan’da ölümler oluyor. Son dört yüz yıldır kapitalist sistem dünyayı sömürüyor, bilimi de kendi çıkarları, iktidarları için kullanıyor. Peki, kapitalist sistemden ne fayda ummuyorsun, nasıl bir kurtuluş bekliyorsun? Batı’ya bu kadar neden bağlılık ihtiyacı duyuyorsun? Kapitalist sistem son dört yüz yıldır dünyanın tüm değerlerini Batı’ya taşıyarak dünyayı sömürdü, sömürmeye de devam ediyor. Ben kapitalist sistemi de diğer sistemleri de çözme gücüne ulaştım. Wallerstein’ı, Hobsbawm’ı okudum. Eleştirel yaklaşımları var ama yetersiz. Wallerstein, ‘Biz Batı’nın değerleriyle büyüdük, bu sistemin Batı’nın akademik dünyasından şerbetlendik’ diyor. Yani biz baştan itibaren tek taraflı düşündük diyor, çok doğru. Cesaretinden dolayı kendisini kutluyorum. Bu nedenle diyorum ki, biz bu kapitalist sisteme bu kadar bağımlı olmak zorunda değiliz. Kapitalist sistemi de kapitalist sisteme nasıl muhalefet ediliri de çok iyi biliyorum. Anti-kapitalistliğin de nasıl örüleceğini de çok iyi biliyorum. Toplum nasıl savunulur, nasıl kurulur, geliştirilir, çok iyi çözümledim. Bu sisteme bu kadar bağlı olmak çözüm getirmez. Aksine daha çok sorunu ağırlaştırır. Bunun için tamamen olmasa da kapitalizmi sınırlandırabiliriz. Bunun kime ne zararı var, kim bundan kaybeder? Açık ki herkes bundan kazanır.’
Sivil topluma yer vereceğim
Küresel güçler ve milli güçler ayrımına karşı çıkan Öcalan, şunları söyledi: ‘Küresel güçlerle milli güçler arasında öyle kesin bir ayrışma yok, birbirlerini besleyen, tamamlayan aynı güçlerdir. Bu sistem bir bütündür. Küreselleşme de ulusalcılık da aynı merkez tarafından kontrol ediliyor, üretiliyor. Bunlar birbirinden bağımsız değil. Bir küreselcilik gelişiyor bir korumacılık gelişiyor. Böyle devam edip gidiyor. Beni liberal demokrat olarak tanımlıyorlar, hayır ben liberal demokrat da değilim, radikal demokratım. Demokratlığım Avrupa’daki gibi de değildir. Tabii ki biz kendi yol haritamızı, çözüm önerilerimi aktaracağız. Bu bizim çözüm önerimiz olacak. Yol haritasında aydın ve sivil toplum kuruluşlarına da bir yer vermeyi düşünüyorum. Onlar da çözümün parçası olmalıdırlar. AKP’den bir kanat, Güneylileri kazanıp onlarla birlikte bizi bitireceklerini düşünüyorlardı. Hücre cezalarını da bu nedenle sık sık verdiler. İşte bizi burada susturacak, Güneydekilerle beraber olup PKK’yi tasfiye etmeyi planlıyorlardı ama tutmadı. Eskiden beri bu plan vardı. Bu planın arkasında İngiltere ve diğer güçler vardı. Kuzey Irak modeli planlarını hayata geçirmek istiyorlardı. Ben onların bu Kuzey modelini anladığım için buna karşı durdum. Kürtleri Ermeniler gibi, Kürdistan’ı da Ermenistan gibi yapmayı planlıyorlardı. İttihatçılar Ermenileri önce tehcir ettiler, sürdüler, bu bir Alman planıydı. Sonra da büyük güçler küçük bir Ermenistan kurdurup bütün Ermenileri oraya hapsettiler. Türkiye’yle de düşman hale getirdiler Ermenistan’ı. Kürtlere de aynısını Kuzey modeliyle bunu planlamışlardı. 1945’ten beri KDP’nin kuruluşundan beri -hatta öncesine de dayanır- Kürtleri Barzani etrafında birleştirmeyi planladılar, daha sonra da Güney’de küçük bir ulus-devletçik kurdurup bütün Kürtleri de oraya bağımlı hale getireceklerdi. Bu ulus-devletçiği de bütün komşu devletlerle düşman hale getirtip istediğinde savaştıracaklardı. Kürtlerin durumu bugünkü Afganistan-Pakistan’ın durumuna düşecekti. Bundan kazanan da kendileri olacaktı. Ben bunu anladığım için buna karşı durdum, kabul etmedim. Kıbrıs meselesi nedir biliniyor mu? İngiltere’nin orada bir üs’ü var, bu üs tehlikeye girdiğinde, bu üs’ü kaybetmemek için 60 yıldır orada iki
toplumu çatıştırıyor. Bu çatışma olmazsa İngiltere üs’ünü kaybedecek. Ama çatışma olduğu sürece bu üs’ü yaşatmaya devam edecek, tek amaçları bu.’
Ağustos’ta yol haritasını açıklayacağım
‘Ağustos’un ortalarına kadar hazırlığımı bitiririm herhalde. O tarihten itibaren demokratik müzakereler başlamak durumundadır. Hükümet adım atmazsa, demokratik müzakereye gelmezse, engel çıkarırsa, Hükümeti işbirlikçilik yapmakla itham edeceğim. 15 Ağustos’un anlamını da gözeterek açıklama yapacağım. Burada herkese çok büyük sorumluluklar düşüyor. Herkes, Hükümet, Meclis, Bakanlıklar, aydınlar artık kimi müzakere sürecine sokacaklarsa bunların hepsi buna hazırlanmalıdır. PKK’nin aldığı çatışmasızlık kararı da tahminim 1 Eylül’e kadar devam eder herhalde. Müzakereler bu nedenle başlamak zorunda. Eğer hükümet müzakereye gelmezse, demokratik çözüm için gerekli adımları atmazsa ben Hükümeti, artık o tarihten itibaren deşifre edeceğim, politikalarını eleştireceğim. Demokratik çözümün önünü açmaz, bu süreci geliştirmezse Hükümeti, savaş rejiminin sürdürücüsü ilan edeceğim. O zaman bu sorunun çözümünü istemeyen, savaş rejimini sürdürmek isteyen, yedi yıldır çözümü askere havale eden bunlardır diyeceğim. Ben demokratik çözüm için Gül’e, Erdoğan’a birçok yere mektup yazmıştım. Hepsinin benim çözüm önerilerimden de haberi var. Bütün Kürtlere de diyeceğim ki kendi başınızın çaresine bakın, ben çekileceğim, benim burada yapabileceğim bir şey yok diyeceğim. Kendi kararlarınızı kendiniz verin diyeceğim.’
30 yıldır ülkeyi kandırıyorlar
‘Bu savaş 30 yıldır devam ediyor, çözüm gelişmezse daha da devam edecek. Türkiye’ye, Hükümete diyorlar ki ‘biraz daha PKK’nin üzerine gidin bitecek çözülecek’. Hayır, yalan. 30 yıldır Türkiye’yi böyle kandırıyorlar; 30 yıldır bitmedi ve geldiği nokta da ortada. Türkiye, bir taraftan İran, Suriye’nin desteğini alarak, Güneylilerin desteğini alarak, sonra da üzerlerine gidip bitireceğiz diyorlar. Hayır, kendinizi kandırıyorsunuz. Biz her açıdan askeri, kültürel, sosyal, siyasal dört taraftan Kürtleri kuşatacağız diyorlar. Ne olacak peki. Kürtler de dört koldan askeri, siyasal, sosyal, kültürel tedbirlerini alacak ve ondan sonra dört başı mamur bir safha açılacak. Tekrar uyarıyorum, lütfen bunlardan vazgeçin. Sümerlerden bu yana tarihin seyrini iyi çözümledim, biliyorum. Tarihin nereye doğru evirildiğini de biliyorum. Tüm sistemleri çözümledim ve bu sistemlerin nereye doğru evirildiğini, değiştiğini görüyorum. Kürtlerin önü açıktır. Türkiye’de, Ortadoğu’da demokrasi gelişecek. Bu kesin böyledir. Fransız devrimi burjuvazi için ne ifade ediyorsa, Ekim Devrimi işçi sınıfı için ne ifade ediyorsa Ortadoğu’nun demokratikleşmesi için de Kürtler böyle tarihi bir role ve motor güce sahiptir. Çok şey değişecek. Her şey değişecektir.’
Akademi kurulmalı diyorum
‘Teorisi olmayanın çözüm gücü de olmaz. Beyni olmayanın gövdesi olmaz. O yüzden Akademi kurulmalı diyorum. AKP’nin bile bin tane okulu, her yerde siyaset okulu var. DTP neden açamıyor? Akademi açmak, yasalara aykırı değildir. Sporu boşuna demiyorum. Spor, folklor gibi çalışmaları yapmak savaş vermekten daha zordur. İyi bir folklor ekibini hazırlamak, çalıştırmak savaştan daha zordur. Neden Kent Meclisleri kurulmuyor? Belediye Meclisi’nin görevi, şehir meclisini oluşturmaktır. Yasal olarak da bu böyledir. Yüz, iki yüz, üç yüz kişilik meclisler olmalıdır. Kürtler bundan sonra kendi kararlarını kendileri verirler. Kürtler, bundan böyle eskiden bir düşündüğünü şimdi bin düşünecek, bir yaptığını şimdi bin yapmak zorundadırlar.’
Türk halkına sesleniyorum
‘Türk halkına çağrıda bulunuyorum: Çözümsüzlük politikalarını desteklemeyin. Çözümsüzlük politikalarını yürüten kesimlere karşı demokratik duruşunuzu sergileyin. Bu sorun 2002’de çözülmeliydi hatta aslında Özal döneminde çözülmeliydi. Özal dönemi biliniyor, kontra faaliyeti nedeniyle hayatını kaybetti. Sonra yine çözülecekti, Çiller onlar savaşı devreye soktular, savaşı tırmandırdılar, her şey değişti. Bana da komplo kurdular. Yine Ecevit döneminde çözüm gelişecekti ama MHP’yi öne kışkırttılar, idam, asma vb. tartışmalar oldu, çözüm gelişmedi. Ve 2002’den beridir de çözüm gelişmedi. Laik ulusalcılık yerine İslami ulusalcılık ikame edilirse hiçbir şey değişmez. İslami ulusalcılık ile laik ulusalcılık ikisi de aynı şeydir. İkisi de aynı kumaş tezgâhından dokunmuşlardır. Ahmedinecad’ın ulusalcılığıyla Netanyahu’nun ulusalcılığı arasında hiçbir fark yok, ikisi de aynıdır. BAAS ulusçuluğuyla CHP ulusçuluğu arasında hiçbir fark yok, bunu iyi bilmek gerekir. Demokrasi, bütün bunlardan kurtulmak için bir tartışma fırsatıdır. AKP’den ayrılan Abdullatif Şener diyor ki; ‘biz yedi yıl boyunca hiçbir şey yapmadık. Bir kez bile Hükümet olarak Kürt sorununu konuşmadık, gündeme getirmedik’. Neden peki? Çünkü AKP tenezzül etmedi. Sorunu görmezlikten geldi. Yedi yılda bin asker-polis öldürüldü, bunların önüne geçilebilinirdi, bu ölümler olmayabilirdi. AKP de diğer hükümetler gibi sorunu askere havale etti. Zannettiler ki, asker PKK’nin üzerine giderse kendileri de biraz ekonomik tedbirler alırsa bu iş biter, sorun biterdi. Ama gördüğünüz gibi bitmedi. Asker ne istediyse AKP verdi; çocuk yargılama kanunu istedi AKP çıkardı. Anti-terör kanunu yapmasını istedi AKP çıkardı. Diğer kanunları talep etti, asker ne talep ettiyse AKP-hükümet yerine getirdi ama sorun çözülmedi. Cezaevlerindeki arkadaşlara selamlarımı iletiyorum.’
*8 Temmuz 2009 tarihli Görüşme Notu’dur