30 Nisan günü işten çıkartılan Karşıyaka Belediyesi bünyesindeki Kent A.Ş. firmasında çalışan park bahçe ve temizlik işçilerinin 1 Mayıs’tan itibaren başlattıkları direniş, Örnekköy şantiyesi önünde sürüyor. Sendika.Org Örnekköy şantiyesinde işçilerle buluştu. İşçiler bizlerle direnişteki deneyimlerini paylaştılar. Kent A.Ş işçileri, taşeron firma Altaş’a karşı şantiyesine sahip çıkıyor ve şantiyesinin araçlarını kullandırtmıyor Ne için mücadele yürttüğünüze dair […]
30 Nisan günü işten çıkartılan Karşıyaka Belediyesi bünyesindeki Kent A.Ş. firmasında çalışan park bahçe ve temizlik işçilerinin 1 Mayıs’tan itibaren başlattıkları direniş, Örnekköy şantiyesi önünde sürüyor. Sendika.Org Örnekköy şantiyesinde işçilerle buluştu. İşçiler bizlerle direnişteki deneyimlerini paylaştılar.
Ne için mücadele yürttüğünüze dair bilgi verebilir misiniz?
İsmail Benler (Temizlik İşleri): 30 Nisan itibariyle Karşıyaka Belediyesi’nde ki işimiz Altaş adlı bir firmaya satıldı. Satıldıktan sonra 300 arkadaşımız haksız hukuksuz şekilde işlerinden edildi. Bunun sonucunda biz işimize geri dönebilmek için Karşıyaka Örnekköy Şantiyemizde direnmek zorunda kaldık. Çocuklarımızın geleceği var. Türkiye’de de yaşam koşulları zor. Bunlara karşı da bir şey yapmış oluyoruz burda. Mümkün olduğunca çocuklarımızla eşlerimizle burda beklemeye çalışıyoruz. Bu direnci gösterirken Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak çevik kuvvet zoruyla yaka paça sabahın 5’inde arkadaşlarımızı şantiyenin kapısına koydu. Şu an gördüğünüz gibi 20, 30 tane çadır açtık. Kamu malını koruyoruz, çöp araçlarını koruyoruz. Kamu malını Altaş firmasına peşkeş çekmemelerini istediğimiz için buradayız. Burda işimize geri dönmek için de direniyoruz. Bu direniş içinde 80 günü geride bıraktık. 160 gün olur, 170 gün olur, biz sonuçta bu zaferi almak için sonuna kadar mücadele edeceğiz.
Mazhar Erol (Temizlik işleri): Biz 81 gündür şantiyemizde bekleyerek bir direniş gösteriyoruz. Bu sırada bize saldırılar da oldu. Her ne kadar belediye başkanı, “bu tip şeyler yoktur”, “saldırmadık”, “kendilerine kırmızı boyalar sürerek bu tip şeyleri varmış gibi göstermeye çalışıyorlar” diyor ama bundan sonra “yaparım” diyerek de tehdit ediyor. Belediye başkanı olmuş bir insana ya da mantıklı herhengi bir insana yakışmayan sözlerdir bunlar. Biz burda panzerlerle göğüs göğüse geldik. Belki de üç aylık bebeklerimizin sayesinde bize biber gazı sıkmadılar. Yoksa polis de her şeye hazır, haftalardır başımızda duruyorlar. 3, 5 yaşında bebeklerimizin ve iyi niyetli baş müdürlerimizin sayesinde panzerlerin altında kalmadık. Bizi işsiz bırakanlar, bir insanın çocuğunun aç kalmasının, eve ekmeksiz geri dönmesinin acısını bilmiyorlar ki biz bu haldeyken rahat ediyorlar. Ama tam tersine bu durumdan özellikle belediye başkanı çok hoşnut gözüküyor. İlçeler bölündü parçalandı, ben de ‘asarım keserim’ diye bakıyor olaya. Bu Türkiye Cumhuriyeti’nde sadece bir hükümet ya da karar mercii olarak belediye başkanları yoktur heralde. Biz de vatandaşsak mercilerde karar almaya bizim de hakkımız vardır. Bu yüzden biz de burda sonuna kadar direneceğiz. Biz zaten ölüyüz şu anda. Eğer bunu anlamıyorsa, bu Cevat Durak’ın eksikliğidir. Biz bunu anlatmaya çalışıyoruz ona. İşsiz kaldığında ailene sahip çıkamıyorsun, aç kalan aile dağılacak pozisyona geliyor.
Cengiz Aydilek (Temizlik İşleri): Biz aydınız hukukçuyuz diyen bazı köşe yazarları Cevat Durak ile kahvaltı ediyorlar, rakı balık yiyip içiyorlar. Bir şeyleri bilmeden bu atılan 300 kişinin emeğinin üzerinden siyaset yapıyorlar. İşte “paralarını aldılar”, “gitsinler ne bekliyorlar” diyorlar. Cevat Durak televizyonları gazeteleri satın alıyor. Ege TV ve Yeni Asır kuruluşları bunlardandır. Ben bunları kınıyorum. Biz burada büyük bedeller ödedik. Çöp toplarken ölen, mafya kurşunlarının arasında kalan arkadaşlarımız oldu. Gece çöp toplarken arkadaşlarımız sakat kaldılar. Cevat Durak, 1 Mayıs 77 de katledilen işçilerin anısına anıt yapıyor ama 1 Mayıs arifesinde de işçileri kapı dışarı ediyor. Sendikamız DİSK, 32 yıl sonra Taksim’e girince biz burada adeta ağladık. Bize burada büyük bir haksızlık yapıldı. Cevat Durak, bizim işimizi mafyaya peşkeş çekti. Bizim kaybedecek hiçbir şeyimiz yok. Bir işimiz vardı onu da aldılar. Ben 3 çocuk babasıyım ve ben onlara ekemek götüremiyorsam ben o eve girmem.
Kamuoyunun tepkisi nasıl oldu? Eşleriniz yanınızda mı?
Serkan Çankır (Kaynakçı): Burada ailelerimiz var. Bize desteğe devam ediyorlar. Basın, Cevat Durak tarafında. Yeni Gün gazetesi bize destek verdi. Biz psikolojikman sarsıldık. Belediye başkanı seçilmeden önce burada çocukları kucağına aldı, şantiyemizin üzerine yazı yazdırdı “önce insan önce ahlak” diye. “Yine yeniden” dedi, “cumhuriyet” dedi ama maalesef bizi kapı önüne koydu. Yalan yanlışlarla halkı kandırmaya çalıştı. Bayraklı Belediyesi’nin bölünmesini işçileri çıkarma sebebi olarak gösterdi. Karşıyaka’nın her yerinde çalışan sakat kalan arkadaşlarımızı bile işinden çıkarttı. Şu an hala karalama kampanyalarına devam ediyor. Halkı ve işçiyi birbirine kışkırtmaya çalışıyor. Ama biz elimizden geleni yapıyoruz. Pankartlar asıyoruz, çeşitli eylemlere gidiyoruz. İnşallah bize bundan sonra daha çok destek veren olur.
Hüseyin Ballıkuyu(Temizlik İşleri): Biz kamuoyuna sesimizi duyurduk. Kamuoyunun yüzde 80’i bunu biliyor. Kent A.Ş. de 300 insan haksız hukuksuz bir şekilde işinden aşından edilmiştir. Şirketin önüne gittiğimiz zaman vatandaşın biri dışarı çıkarak bunlara tepkisini gösterdi. Şirket için, “nedir bu insanlar, niye buraya geliyor” diye bağırdı. Buradaki araçları biz Altaş firmasına peşkeş çekildi diye buradaki araçların dışarı çıkmasına izin vermiyoruz. Yasal olarak da bir kamu malını bir taşerona peşkeş çekmek doğru değildir.
Direniş sürecinde, hiç “ne yapsak bir türlü işe yaramıyor” dediğiniz, bir nebze de olsa umutsuzluğa kapıldığınızı hissettiğiniz durumlar oldu mu?
Cengiz Aydilek (Temizlik İşleri): Asla böyle düşünmedim. Tabii strese giren arkadaşlarımız oldu. Kolay değil sıcak havanın altında bekleyiş. Karşımızda bir çevik kuvvet var. Aileler ve hatta çocuklarımızda böyle bizimle beraber bekliyorlar. Cevat Durak’ın hala karalamalarına devam etmesi, bizim hırsımız ve inancımızı daha çok artıyor. Sanmasın ki bizi böyle püskürtecek. Biz gitmeyeceğiz. İşimize geri dönene kadar bu direnişe devam edeceğiz.
Burada bir gününüz nasıl geçiyor?
Cemal Kanlıbaş (İmar Müdürlüğü): Sabah kalktığımız zaman burada sendikamızın çıkarttığı programı uyguluyoruz. Sabah kahvaltımızı kendi imkanlarımızla yapıyoruz. Öğle yemeğimiz sendika tarafından geliyor. Ahım şahım şeyler değil ama yediklerimizden şikayet etmiyoruz. Elektiriğimizi, suyumuzu kestiler. Jeneratör kullanıyoruz. Bulunduğumuz çadırların koşulları pek iyi değil elbette, geceleri akrepler geliyor, onlar sokabilir diye rahatsız oluyoruz.
İşsizliğin sıkıntısını evdekiler nasıl hissediyor?
Hüseyin Ballıkuyu(Temizlik İşleri): Elbette sıkıntılı oluyor. 71 gündür biz burada direniyoruz. Her ne kadar paranın bir bölümü yatsa da, birçok arkadaşımız bankalara borçlandı. Psikolojimiz bozluyor, bu da doğrudan ailemize yansıyor. Bir tek kuru ekmekle olsa hiç sıkı
ntı değil, ama sadece sıkıntı bu değil.
Yerel Seçim sürecinde sendikanın CHP’den yana tutum aldığı biliniyor. Gelinen süreçte sendikanın ve CHP’nin direniş sürecindeki tutumu, tavrı nasıl?
Hüseyin Ballıkuyu(Temizlik İşleri): Biz burada bir kurumun çatısı altındayız. Amaca ulaşmak için bu kurumun direktifleri doğrultusunda hareket etmek zorundasın. 29 Nisan’da çıkarıldığımız zaman şube başkanımızın söylediği bir söz var. Son kişi kalana kadar ben buradayım. Direniş kafada bitmişse zaten bu direniş bitmiştir. Onlar da bizimle birlikte bekliyor. Ama CHP bu olaya tamamen seyirci kalmıştır. Geceli gündüzlü bütün çalışanlar olarak kamuoyuna şunu söylemiştik, “burada ayrılan bir ilçe var, Bayraklı ilçesi. Sadece bizler için olsa bile bu seferlik CHP’ye oy verin. Çünkü insanlar işinden aşından eksik kalmasınlar” dedik. Bizim konfederasyon başkanı Süleyman Çelebi de CHP ile birlikte hareket etmek için girişimlerde bulundu. “Burada hiç kimsenin burnu kanamayacaktır, herkesin işi aşı herkesin düzeni devam edecektir” dediler bizlere. Ardından 29 gün sonra hiç sorgusuz, sualsiz, yargısız, 300 insan için infaz yapıldı. Bundan CHP’nin milletvekilleri de, genel başkanları da, il başkanları da aynı şekilde nemalanıyor. Bu olaya seyirci kalıyorlar. Şimdiye kadar CHP yönetimi hiçbir girişimde bulunmamıştır. Sendikanın adım atmasına rağmen, Karşıyaka Belediyesi’nden hiçbir yetkili görüşmeye yanaşmamıştır. Bize şunu öneriyorlar, “Bu güne kadar kazandığınız haklardan feragat edip gelip bugün Altaş’ta çalışın.” Ben burada 20 senedir çalışıyorum. Biz Kent A.Ş. yürüsün zarar etmesin diye bu güne dek hep sırtımızda taşıdık. Sonrada başımıza Cevat Durak’ı getirdik. Cevat Durak kendi yakınları için, kendi kayınçosu, oğlu, başkan yardımcısı Hüseyin Çalışkan için Altaş Firması’na belediyenin işini tutup aile şirketine peşkeş çekmiştir.
Cemal Kanlıbaş (İmar Müdürlüğü): Atılma sebebi olarak Cevat Durak 29. maddeyi gösteriyor. Bu madde alan daralması demek. Şimdi sen 320 kişiyi işten atıyorsun hemen ardından 300 kişiyi de Altaş denilen firmaya alıyorsun. Burada samimi değiller. Nedir bu, ranttır! Nasıl bir rant? Bu şirkete çünkü kendisi ortak. Bunun haricinde 4 taşeron daha var. Şahmaran, Vira, Megapol, Vatan Teknik. Hepsinde yandaşları bu pastayı bölüşüyorlar.
Direniş sürecinde bildiriler dağıtarak durumlarını İzmirliler’e anlatan işçiler, polis zoruyla şantiyeden çıkatılmalarının ardından mücadelelerini sürdüren işçiler işten çıkartmalara karşı bir imza kampanyası başlattı. DİSK Genel-İş öncülüğünde başlatılan imza kampanyası çerçevesinde İzmir’in merkezi noktalarına işçiler imza stantları açtı. İşçilerin imza masasına gidip destek verdik ve işçilerle sürdürdükleri direniş hakkında sohbet ettik.
Kendinizi tanıtabilir misiniz?
Metin Übeyli, DİSK 3 No’lu Şube Park Bahçeler İşyeri Temsilcisiyim.
Direnişteki öncelikli amacınız nedir?
Karşıyaka Belediyesi’nde Kent A.Ş. ‘ye bağlı çalışırken işten atılan arkadaşlarımızn işe iadesi için mücadele yürütüyoruz. Bunun için de imza masası açtık. Bir aydır Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak istihdam fazlası diyerek 300 tane insanı işsiz bıraktı. Diğer taraftan Altaş adlı özel taşeron bir firmaya 1 gün sonrasında ihaleye verdi. Yani bu sendikalı işçilere karşı sendikasızlaştırmak için başlatılan bir şeydir. Biz de buna izin vermeyelim dedik. Büyükşehir Belediyesi, Bornova Belediyesi kendi içinde taşeronlaştırmayı bitirmeye çalışırken, bir diğer sosyal demokrat Karşıyaka Belediyesi sendikalı işçileri taşeronlaştırarak çalıştırma peşinde. Biz sendikalı işçiler olarak buna izin vermeyeceğiz. Mücadelemiz, arkadaşalar işlerine iade edilene kadar sürecek.
Bugüne dek ne tür eylemlikler gerçekleştirdiniz?
Karşıyaka’da bir yürüyüşümüz oldu. Karşıyaka Belediyesi önüne yürüdük,DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, DİSK Genel İş Başkanı Erol Ekici ve Genel Yürütme Kurulu da katıldığı siyasi partilerin demokratik kitle örgütleri destek verdi. Öğrenci Kolektifleri’nin de destek verdiği büyük bir eylemimiz vardı. Şimdi bir imza kampanyası yürtüyoruz. İmza kampanyasından sonra yeni eylemlilikler belirleyerek devam edeceğiz.
Sizlere karşı, kamuoyunun tepkisi nasıl?
Genel olarak İzmir bizim beklediğimiz noktada değil. Duyarlı olması gereken bir kent. Bana göre 3 milyonluk kent olan İzmir’in 1,5 milyonunun bu kampanyaya destek vermesi gerekiyor. Bu da duyarlı İzmir halkının işçi sınıfına karşı duyarsızlaştığını gösteriyor. Biz bu noktada bir kez daha duyarlılık beklediğimizi belirtmek istiyoruz. Sonuçta biz eğer çalışmasak, bizim paramız olmazsa İzmirli esnaf iş yapamaz. Metrolar çalışmaz, otobüsler çalışmaz. Yani parası olmayan adam ne yapar.
Direniş sürecinde hiç umutsuzluğa düştüğünüz oldu mu?
Umutsuzluk bizim işimiz değil. Böyle bir lüksümüz olamaz. Hiçbir şey mücadele etmeden kazanılamaz, emek vermeden başarıya ulaşmak mümkün değil. O yüzden umut her zaman var.
Ailenizin ve arkadaşlarınızın tepkileri nasıl oldu size karşı?
Biz burda sendikalı olarak destek olmak için masada duruyoruz onlar şu an şantiyedeler ama onlarla aynı duyguyu hissettiğiğmiz için burda imza topluyoruz. Çünkü bu ülkede her an herkes işsiz kalabilir. Yani işten atılan arkadaşlarımızın duyguları neyse bizim eşlerimizn de duyguları aynı. Artık sendikalı işçi olmak hiçbir garanti sağlamıyor. Eskiden sendikalı işçi dediğiniz zaman garantili işçi demekti. Ama bu son olayla birlikte artık sendikalı olmanın da bir garanti olmadığını gördük. Garantili olmak sadce ve sadace mücadele etmekten geçiyor.
Bu mücadeleyi yürütürken gündelik hayata dair çektiğiniz sıkıntılar neler?
Bizi bir tek sıkan şey halkın duyarsızlığıdır. Mesela YKM önünde bu imza kampanyasını başlattığımızda emniyet güçlerinin sürekli bizlerin yerlerini değiştirmesine karşılık halktan beklediğimiz duyarlılığı göremedik. Örnekköy’de bekleyen arkadaşalarımız polis zoruyla dışarı atıldı.
Direniş süreci geçiminizi nasıl etkiledi, rahat geçinebiliyor musunuz?
Bu ülkede işçilerin, memurların, emeklilerin artık bu ücretlerle rahat geçinmesi mümkün değil. Ücretlerimiz ancak ev kiralarımızı ve faturalarımızı karşılamaya yetiyor. Düşünebiliyor musunuz üniversitede şehir dışında okuyan çocuğuna 1-1,5 milyar maaş alan baba her ay 500 tl göndermek zorunda en az. Bu durumda geri kalan parayla bir aile nasıl geçinecek. Bunun için Türkiye’nin şartlarının değişmesi gerekiyor.
Eve ne yemek giriyor?
Pirzola, döner, kebap demek isterdim ama eti ayda bir yiyebiliyoruz. Temel gıda dışında lüks bir şey girmiyor evimize. Çünkü kiramızı çocuklarımızın eğitimini ve giyimi karşılayamıyoruz. Zaten bunları karşılamk istek bile bu sefer kredi kartlarına, bankalara başvurmak zorunda kalıyoruz. Ve böylece işin içinden hiç çıkamıyoruz. Onun için kuru bakliyat türü dışında evlerde pek bir şey yok diyeb
iliriz.
Sendikanın bu mücadeleye yaklaşımı nasıl?
Bu eylemlikleri sendika başlattı. Şu anda imza kampanyası yapıyoruz. Bundan önce Karşıyaka yürüyüşünden bahsettik. Bu imzalar Ankara’ya genel merkeze teslim edilecek. Ondan sonra genel merkezimiz eylemlikleri belirleyecek ve biz devam edeceğiz.
Bu süreçte gerici bir uygulamyala karşılaştınız mı?
Gelen insanların yaklaşımı şöyle, “siz CHP’yi desteklediniz o sizi işten attı.” İşten atılan arkadaşlarımızn içinde CHP’li de var, AKP’ye oy verenler de var. Denizli’de AKP, sendikalı işçiyi tamamıyla bitirerek taşeronlaştırdı. İstanbul’da sendikalı bin 200 arkadaşımız vardı, oraya da taşeron geldi. Demek ki emeğin dini, imanı, partisi yok. Sonuçta işçiyle patronun emek sermaye çelişkisi her zaman var. Bu kim olursa olsun, sermaye tarafı bazen solcu, bazen de sağcı olabilir bu dönemde.
Gelen taşeron firma hakkında bir bilginiz varmı, taşeron firma hakkında ne düşünüyorsunuz?
Cevat Durak’ın arkadaşının İstanbul’da kurduğu bir taşeron firma olduğu söyleniyor. Tabi kim olduğu bizim için önemli değil. Biz Türkiye’de taşeronlaştırmaya karşıyız. Özelleştirmeye karşıyız. İnsanların iş güvencesinin olmamasına karşıyız. İnsanların yarın işsiz kalabilirm korkusuyla değil yarın işime gidicem duygusuyla yaşaması gerektiğini düşünüyoruz. Taşeronlaştırmada yarınımız geleceğimiz yok. Bütün her şey patronun, iş verenin iki dudağı arasında. Taşeron sisteminde örgtülü değilsin, örgütlü olmadığınız yerde zaten bir şeyleri başarabilmeniz mümkün değil. Taşeronlaştırmanın zararı sadece işçi sınıfına değil, tüm Türkiye halklarınadır. Sonuçta bu işten müteahitler para kazanıyor. Benim aldığım ücreti taşeron şirkette yarısını şirket sahibi kendisine alırken, yarısını işçiye veriyor. Kim kazanıyor bundan, taşeron kazanıyor. Belediye kazanıyor mu? Hayır. İşçi kazanıyor mu? Hayır. Yani sermaye kazanıyor. Onun için taşeronlaştırmayı biz İzmir’e sokmayacağız. Karşıyaka’da da bu işi bitireceğiz.
Belediyeye yaptığınız görüşme talebinden hiç yanıt alabildiniz mi?
Daha önce 1, 2 görüşme yapıldı. Cevat Durak yanaşmadı bizim isteklerimizin hiç birine. Daha sonra da zaten randevu vermemeye başladı. Sürekli görüşmelerden kaçmaya başladı. Genel başkanımız Süleyman Çelebi’nin, Erol Ekici’nin görüşme talebine de cevap vermedi. Şu anda tamemen ipler kopmuş durumda.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Ben İzmir halkının bu konuda çok duyarlı olmasını istiyorum ama ondan önce üniversite de okuyan arkadaşların çok daha duyarlı olması gerektiğine inanıyorum. Fakat bu duyarlılık sanki bitmiş çok az gelip giden oluyor öğrenci arkadaşlardan. Sonuçta onlar da yarın okulu bitirip iş hayatına atıldıklarında bugün bizim yaşadıklarımızı, bu ülkede kapitalizmle yaşadıkları sürece yaşayacaklar. Bu yüzden diyoruz ki, herkes örgütlü olsun, örgütsüz toplum kalmasın.