Geçen yazıda sendikacılar yaz rehavetinde diye sitem ederken, bazı dostlardan eleştiriler aldık. İşte “işçi sınıfı şurada direniyor, Türk – İş bile tabanın sesine kulak veriyor, 7 Temmuzda bir saatlik iş bırakmanın devamı olacak” gibi değerlendirmeler aldık. Şüphesiz biz o yazıda süren direnişleri selamlamıştık. Bundan fazlasını, yani dostlarımızın haklı çıkmasını yürekten diliyoruz. Ancak kamu kesimi toplusözleşmelerin […]
Geçen yazıda sendikacılar yaz rehavetinde diye sitem ederken, bazı dostlardan eleştiriler aldık. İşte “işçi sınıfı şurada direniyor, Türk – İş bile tabanın sesine kulak veriyor, 7 Temmuzda bir saatlik iş bırakmanın devamı olacak” gibi değerlendirmeler aldık. Şüphesiz biz o yazıda süren direnişleri selamlamıştık. Bundan fazlasını, yani dostlarımızın haklı çıkmasını yürekten diliyoruz. Ancak kamu kesimi toplusözleşmelerin süreci şimdilik dostlarımızı haklı çıkarmıyor.
Anlatmaya çalıştığımız ‘genel grev’in örgütlenmesiydi. Küresel kapitalist krizin etkileri hala devam ediyor. Bu zamanda ‘genel grev’ demeyeceksek ne zaman diyeceğiz. Olamıyorsa da genel direniş diyeceğiz. Grev çalışan kesimin yapacağı bir iştir. Oysa genel direnişler işsizler dahil bütün toplumsal muhalefetin örgütlenmesiyle yükselir. Çalışan kesim genel grevi örgütleyemiyorsa işsizlerin yer alacağı genel bir direniş neden örgütlenemesin? Toplumcu sendikal anlayış burada anlam kazanıyor.
Sonuçta, Türkiye’de sendikaların üye işçi sayısı belli. Sendikaların zaafları da ortada. Bu gerçeklikte sendikalı ve sendikasız işçilerle beraber işsizler ve diğer muhalif kesimlerin ortaklaşması kaçınılmaz oluyor. Şimdilik toplumsal muhalefetin diğer kesimlerini bu yazıda bir kenara bırakarak işsizlerin örgütlenmesine devam edelim.
İşsizler için şekilsel değil stratejik bir örgütlenme
Hükümetin ekonomik tedbir paketlerine rağmen işsizler ordusu hızla artıyor. TÜİK gibi resmi kuruluşlar, görsel ve yazılı medyanın ekonomi bültenleri artık işsizliğin boyutunu saklayamıyor. İşçi/kamu sendikalarının araştırmaları niceliğin yanı sıra nitelik hakkında da çarpıcı sonuçlar ortaya çıkarıyor. (İşsizlikle ilgili rakamların gerçekten daha da fazla olduğuna inanıyorum.) Araştırma yapan kurumların neye hizmet ettiği ortadayken, bunlar bile işsizliği bu kadar ortaya döküyorsa durum çok vahim demektir.
Her gün çığ gibi büyüyen işsizler ordusu gerçeği yalın bir şekilde ortada durmaktadır. İşsizler nicel olarak bütün muhalefet yapılarından daha fazladır. En büyük konfederasyonun üye sayısından birkaç kat; hatta bütün konfederasyonların üye sayısının toplamından daha fazladır.
Eğer işsizler örgütlenirse bu ülkenin niceliksel olarak en büyük muhalefet örgütü olacaktır. Geçmiş yıllarda sınıf dinamiklerince işsizleri ayrıca örgütleme çabası her zaman olmuştur (İşsizler Derneği gibi). Kastettiğimiz örgütlenme bunların ötesindedir. İşsizler örgütü, sendikalar gibi aidatını ödeyen ve düzenli genel kurullar yapan bir örgüt olmayabilir. Hedefe kilitlenen eylem kararı alacak ve uygulayacak kadar komiteleşen bir örgüt olarak kurgulanmalıdır. İşlevsel olarak bir parti gibi çalışabilmeli, sendikalarla birlikte hareket etmeli ve ondan beslenebilmelidir. Anlatmaya çalıştığımız, şekilsel olmaktan ziyade stratejik örgütlenmedir.
Kapitalizmde krizler dönemi, işçi sınıfının iktidara daha kolay gidebileceği fırsatların ortaya çıktığı anlardır. Bu fırsat kullanılırken işsizler önemli bir güç olacaktır. Bugün krizin vurduğu ülkelerin hükümetlerinin işsizlerden korkusu boşuna değildir. İşsizler ordusu bugün için kıblesi belirsiz büyük bir güçtür. Ve işsizler örgütü kıblenin emek güçlerine yönelmesini kolaylaştıracaktır.
Kapitalizmin, kendi krizinin bedelini emekçilere ödettirerek atlatmaya çalıştığı ve bunun için epey mesafe kattettiği bir süreçte, toplumsal muhalefetin örgütlenmesi kaçınılmaz oluyor. Bunun da bir ayağı işsizlerin örgütlenebilmesidir. Umarım bu konu emek cephesinde gündemleşir. Biz tartışmaya devam ederiz, işsizler de örgütlenmeye başlar.
Veysi Ülgen