Küresel sermaye krizine, emperyalist ablukaya ve kısıtlı kaynaklara sahip olmamıza rağmen sayıları milyonları bulan bu kız ve erkek çocukların, hiçbiri Kübalı değil Çocuk, birkaç kuruş elde etmek için gözleriyle ayakkabılarımı boyatmamı isteyerek merhamet dileyen yüzü ile bana baktı. Kabul ettim. Parayı eline alınca boya sandığını, fırçasını ve kumaş parçalarını bir kenara bırakarak Resistol (ayakkabı tutkalı) […]
Küresel sermaye krizine, emperyalist ablukaya ve kısıtlı kaynaklara sahip olmamıza rağmen sayıları milyonları bulan bu kız ve erkek çocukların, hiçbiri Kübalı değil
Çocuk, birkaç kuruş elde etmek için gözleriyle ayakkabılarımı boyatmamı isteyerek merhamet dileyen yüzü ile bana baktı. Kabul ettim. Parayı eline alınca boya sandığını, fırçasını ve kumaş parçalarını bir kenara bırakarak Resistol (ayakkabı tutkalı) almak için yerinden fırladı.
O fark etmeksizin uzaktan onu izliyordum. Beyaz renkte küçük bir plastik şişeyi açtı ve güçlü kokusunu içine çekti. Kendini kaybetmiş gibi yarı baygın kaldı. Sonra, bir meslektaşıma “niçin bunu yapıyor” diye sordum. Beni “yabancılaşma acısını ve açlığını unutmak için” diye cevapladı.
Bir Orta Amerika ülkesinde kaldığım dört ay boyunca birbiri ardına böyle olaylara şahit oldum. Onun gibi pek çok çocuk vardı. Hayatta kalmak için birçok şey yapmanın yanında bazıları da kolektör arabalarından çöp topluyorlardı, sadaka isteyen açık elleriyle dikiliyorlardı veya ağızlarına bir şeyler götürmek için restoranların, otobüslerin ve gece kulüplerinin sıkışıklığında satış yapıyorlardı.
Bir gece, bir kafede, çok geç bir saatte, on yaşlarında bir kız çocuğu, kendisine bir çiklet almamı istedi. Yüzü üzüntülü olmasına rağmen çocuklara özgü meleksi parlaklığını kaybetmemişti. “Lütfen efendim, eğer eve 50 peso götürmezsem annem uyumam için beni eve sokmayacak” diyerek ve elini uzatarak yalvardı.
Böyle yaşayan çocuklar mutluluğu bilmezler. Onlar için oyun, eğlence veya okul asla gerçekleştiremeyecekleri uzak umutlardır sadece. Her zaman sokaklarda dolaşacaklar veya -en üzücüsü- suç çetelerinin (Orta Amerika da “Maras” olarak adlandırılan çetelerin) ya da fuhuş merkezlerinin birer parçası olacaklar. Her nereye giderlerse gitsinler, uyuşturucular ve hırsızlarla birlikte hareket edecekler.
Birleşmiş Milletler örgütünde yapılan bir anlaşma gereği 1 Haziran, Uluslararası Çocuk Günü olarak kutlanıyor. Bu 1 Haziran, sadece, çocukların sağlık, eğitim, saygı… gibi temel haklarını garanti edebilen çok az sayıda ülkede -kesinlikle çok az ülkede- kutlamalar yapılması nedeniyle üzücü bir gün olacak. Dünyada 200 milyondan fazla kız ve erkek çocuk, herhangi bir aile desteği olmadan sokaklarda yaşıyor. Bu çocukların çoğunluğu 10 ile 17 yaş arasında ve yüzde onundan fazlasının cinsiyeti kadın. 218 milyon kız ve erkek çocuk, özellikle üçüncü dünya ülkelerinde, onların zihinsel, fiziksel ve duygusal gelişimlerine zarar veren işlerde çalışıyor. Bu çocukların yüzde 70’i Uluslararası Çalışma Örgütü’ne (ILO) göre en tehlikeli üç işten biri olan tarım sektörüyle birlikte yaralanmalar ve ölümlerin olduğu madencilik ve inşaat sektörlerinde çalışıyor.
Konuyla ilgilenen akademisyenler tarafından yürütülen çalışmalar; bu kız ve erkek çocuklarının; etnik ve sivil çatışmalar, açlık, sel, deprem, aile birliğinin bozulması, ekonomik çöküntü, işsizlik, göç, taciz ve tecavüze bağlı olarak sokaklarda yaşadıklarını gösterdi. Elbette, hükümetlerin ve siyasetin desteğine bağlı olan çocukların hak ettikleri bakım ve dikkate alınmalarını gerektiren sosyal programların eksikliğini bunlara eklenmesi de uygun olur.
Dünya, pek çok ülkenin içinde en küçük olanlarında, çocuklar konusunda neler yapıldığına bakarak utanmalı. Ruhunuzun derinliklerinde, büyük bir acı duymak için yalnızca bir üçüncü dünya ülkesinin herhangi bir sokağında dolaşmanız yeterli.
Küresel sermaye krizine, emperyalist abluka ve kısıtlı kaynaklara sahip olmamıza rağmen sayıları milyonları bulan bu kız ve erkek çocukların, hiçbiri Kübalı değil. Elbette bu ülkede, bugünü kutlamaya değer kılan birçok sebep var.
Bunun için sadece adadaki bebek ölüm oranı kayıtlarının sonuçlarına (2008 yılında, her bin canlı doğumda yüzde 4,7) ve büyük bir kutlama yapmak içinde sayısız aşıların tam kapsamına ve de ilginin merkezine çocukları koyan politik iradeye bakmak yeterli.
Dünyanın birçok kesiminde yaşananlara ve doğal nedenlerden dolayı olanlara büyük bir üzüntü ile bakmayı bırakmamalıyız. Onların sahip olmadıklarını vermek ve bunun bir ömür boyu devamlılığını sağlamak maalesef olası gibi görünmüyor.
[Trabajadores’teki İspanyolca orijinalinden Atiye Parılyıldız tarafından Latinbilgi (Sendika.Org) için çevrilmiştir]
* Yazının orijinal başlığı: Dünya utanarak bakmalı