Kaç saat vuruştuk Kaç yüzyıl saat Sayımızın azlığına Düşmanın çokluğuna bakmadan Kan tutmuş üçbin düşmana Üçyüz yurtsever Bu satırlar sokaklarını yiğitçe savunanlara adanmıştır. Bu yazı Arkadaş Zekai Özger’in “Adak” şiirinden esinlenmiştir. Çünkü şiir, yurtlarını yiğitçe savunanlara dairdir. Çünkü yurtlarını yiğitçe savunanların, yıllar sonra sokaklarını yiğitçe savunacak olanlara vasiyeti vardır. Arkadaş Özger, şiiri Ocak 1971’de yazmıştır; […]
Kaç saat vuruştuk
Kaç yüzyıl saat
Sayımızın azlığına
Düşmanın çokluğuna bakmadan
Kan tutmuş üçbin düşmana
Üçyüz yurtsever
Bu satırlar sokaklarını yiğitçe savunanlara adanmıştır.
Bu yazı Arkadaş Zekai Özger’in “Adak” şiirinden esinlenmiştir. Çünkü şiir, yurtlarını yiğitçe savunanlara dairdir. Çünkü yurtlarını yiğitçe savunanların, yıllar sonra sokaklarını yiğitçe savunacak olanlara vasiyeti vardır.
Arkadaş Özger, şiiri Ocak 1971’de yazmıştır; ondan sonraki zamanlarda, yurdunu, okulunu, sokağını, mahallesini, ülkesini ve bütün bir hayatı savunma durumunda kalacaklara rehber olmasını istemiştir.
Olmuştur da; devrimciler ne zaman sokağından, ülkesinden çıkartılmak istenmişse; kaç kez kendinden kat be kat büyük güçlerle karşı karşıya kalmışsa, sokaklarını yiğitçe savunanlara adanan şiir gelmiştir akla.
“Devrim andının” başlangıcına “Sayımızın azlığına, düşmanın çokluğuna bakmadan” cümlesinin dahil edilmesine sebeptir, SBF yurdundaki direniş. Çünkü Arkadaş Zekai Özger sonrasında şiirine almıştır, devrimle matematiğin ve bilcümle bilim dalının çelişkili olduğunu kanıtlayan denklemi. Çünkü devrim bütün bilimlerin üstündedir, hepsinin toplamı ve aynı zamanda reddidir; kendi inanışı ve aklı vardır.
Doğrudur; devrimciler ‘aklını peynir ekmekle yemiş’tir. Bu, inancı özümsemek, devrimi içselleştirmek değil de nedir? Üç yüz gencin üç bin polise direnmesi başka nasıl açıklanabilir? Genç kızlar ve delikanlılar çırılçıplaktır; karşılarındaki üç bin polis ise panzerlidir, tazyikli suludur, kalkanlıdır, silahlıdır, çelik yeleklidir. Genç kız ve delikanlılar kalplerinin sesine uyduğu için saftadır. Üç bin polis seçmecedir; boyuna, posuna bakarak alınmıştır oraya.
Olanı biteni, güçler dengesi ile açıklamaya kalkanların bütün ezberi bozulmuştur.
Arkadaş Zekai Özger ezber bozucuların safındadır; yurtlarını yiğitçe savunanların arasındadır. O gün Cumhuriyet yurduna saldıran üç bin tam teçhizatlı polise direnen üç yüz gençten biridir. SBF yurdundaki olaylar sırasında başına darbe almış, dayanılmaz baş ağrıları çekmeye başlamış, ağrılar ölene kadar peşini bırakmamıştır. Zafer Çarşısı’ndan Seyranbağları’ndaki evine yürüyerek giderken Konur Sokak ile Meşrutiyet Caddesi’nin birleştiği köşede yığılıp kalmış ve burada son nefesini vermiştir.
2-3 Haziran günlerinde, ‘yedikleri al alma, içtikleri nar suyu, her biri bir çiçek’ üç yüz insan Kızılay’ı, Konur’u, Yüksel’i, Meşrutiyet’i; sokaklarını yiğitçe savundu. Çünkü Arkadaş Özger’in mirası buydu; çünkü Arkadaş’ın, “Adak”ı “Açıncaya kadar güzel çiçek” dizesiyle sona eriyordu.
2-3 Haziran’da Ankara’da güzel çiçek o gün orada bir kez daha açtı.
Son ev, son sokak, son şehir, son ülke, son hayat kalsa bile; son nefesin verildiğine, gözkapağının bir daha açılmamacasına kapandığına aldırış etmeden, hem de sayımızın azlığına, düşmanın çokluğuna bakmadan…
Ama kul aşkına söylemeli
İyi direndik düşmana
Üçyüz açılmış çiçek aşkına
İyi dayandık üçbin düşmana