KESK’e yönelik saldırının sendikal ve siyasal anlamı KESK üyelerine yönelik olarak 28 Mayıs’ta İzmir Bergama Jandarması’nın başlattığı operasyonda önce 34 sendika üyesi gözaltına alındı. Operasyon KESK Genel Merkezi’nde arama yapılmasıyla devam etti ve üç gün sonra 2’si eski Genel Merkez yöneticisi olmak üzere 13 sendika üyesi ile 1 Türkiye Barış Meclisi üyesinin tutuklanmasıyla sonuçlandı. Operasyonun […]
KESK’e yönelik saldırının sendikal ve siyasal anlamı
KESK üyelerine yönelik olarak 28 Mayıs’ta İzmir Bergama Jandarması’nın başlattığı operasyonda önce 34 sendika üyesi gözaltına alındı. Operasyon KESK Genel Merkezi’nde arama yapılmasıyla devam etti ve üç gün sonra 2’si eski Genel Merkez yöneticisi olmak üzere 13 sendika üyesi ile 1 Türkiye Barış Meclisi üyesinin tutuklanmasıyla sonuçlandı.
Operasyonun kamuoyuna açıklanan gerekçesi “terör örgütüne yardım etmek”, “terör örgütünün yapılanmasını sendika içinde gerçekleştirmek” vb. türünden.
Siyasi bir operasyon
Bunun siyasi bir operasyon olduğu en başından belli. Jandarmanın polisten bağımsız olarak yürüttüğü bu operasyonun Ankara’nın merkezindeki KESK binasında yine jandarma tarafından devam ettirilmesi de gösteriyor ki, sadece “suçlu”ları bulmayı değil, kamuoyuna belirli siyasi mesajlar da verilmek isteniyor.
Nedir bunlar?
Öncelikle KESK’in Kasım 2008-Mayıs 2009 arasındaki yedi aylık dönemde işçi ve emekçi hareketinde oynadığı önemli rol egemen sınıflar tarafından görülmüştür. Ekonomik krize karşı mücadele konusunda KESK öncü bir rol üstlenmiştir. Kamuoyunda, devrimci ve sosyalist örgütler gözünde ve sendikalar arasındaki itibarının düşürülmesi tercih edilmiştir.
KESK ve diğer sendikalar
Sendikalar açısından bakılırsa, 29 Kasım Ankara Mitingi’ni adeta tek başına üstlenmiştir. 15 Şubat Mitingi’ne Türk-İş’i katabilmiştir. 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkılması iradesini gösteren en militan sendika KESK olmuştur.
Öyle ki, dışarıdan bile bakıldığında bir yanda krize karşı mitingler düzenleyip, sosyalist ve devrimci örgütlerle yan yana durmayı, ortak eylem yapmayı gerçekleştiren bir konfederasyon, diğer yanda patron örgütleriyle el ele “evde oturma pazara çık” kampanyası yapan konfederasyonlar…
Sizce sermaye için hangisi daha risklidir?
1 Mayıs’ın ilk politik sonucu
1 Mayıs ısrarının politik sonucu kısa sürede ortaya çıkmıştır: Taksim konusunda taviz veren sendikalar patron örgütlerinin yanına düşmüştür.
Genel hatlarıyla işaret ettiğimiz bu manzara bile sendikalar arasındaki farkları ortaya koyar. Sermaye sınıfı açısından, KESK gibi bir konfederasyonun varlığı kabul edilmemekte ve onu zayıflatmaya yönelik çabalara girişildiği anlaşılmaktadır.
Emek alanında ayrışma bu derece net iken, “demokrasi mücadelesi” konusunda sendikalar arasında fark çok daha büyüktür.
Ekmeğin solu: KESK
KESK, ücret sendikacılığına itiraz etmektedir. Demokratik sorunlara ilgisiz kalmamaktadır. Türkiye’de Kürt Sorunu’nun varlığını kabul eden; bu sorunun demokratik, barışçı çözümünde ısrar eden, sınıf mücadelesiyle demokratik talepler için mücadeleyi birleştiren; hem sosyal talepleri hem de demokratik talepleri olan konfederasyondur.
KESK, sendikalar arasında siyasal sorunlara sadece “Anayasa” tartışmaları bağlamında taraf olmamakta, tam da sorunun adını koyarak Türkiye’de Kürt Sorunu’nun varlığını kabul etmeksizin demokratikleşmenin mümkün olmayacağını ısrarla vurgulamaktadır.
İşte jandarma operasyonunun ana nedeni, “sınıf” ve “demokrasi” mücadelesinde KESK’in işgal ettiği yere egemen sınıfların tahammül edememesidir.
Devlet güdümlü olmayan bir sendika
AKP Hükümeti döneminde kendisine “yandaş sendika” oluşturma çalışmaları sebebiyle Memur Sen’in yüzde 300 üye artışı yapması sağlanırken, KESK üye sayısında bu yıla kadar azalma yaşanmasını önleyememiş, ancak bu yıl üye kaybı azaltılarak, artı üye yapılması mümkün olmuştur.
KESK’in önümüzdeki döneme dair sadece ekonomik krize karşı değil, aynı zamanda toplu sözleşme ve grev talebini ileri sürüp, Kasım ayında grev yapacağını örgütüne bildirip hazırlıklara başlamasını istemiştir. Kamu personel rejimi yasasına karşı çıkarak, sözleşmeli çalışmayı kabul etmeyeceğini açıklaması hem hükümetin hem de sermaye sınıfının ve IMF’nin dikkatinden kaçmamış olmalı.
İşte tam böyle bir konumdayken; yani 29 Kasım, 15 Şubat ve 1 Mayıs’tan güç ve feyiz alarak sonbaharın mücadele günlerine hazırlanan bir konfederasyonu kamuoyu gözünde yaralamak, yandaş sendikalara fırsat yaratmak, işçi sendikalarıyla bağlantısını kesmek için operasyon yapılmıştır.
DTP de CHP ve AKP gibi yasal bir partidir
KESK, üyelerinin siyaset yapma hakkını savunur. KESK üyeleri her yurttaş gibi seçimlerde serbestçe oy kullanır ve siyasal tercihleri vardır. Üyelerinin bir bölümü de DTP’yi tercih etmektedir.
Siyasal tercihleri DTP olarak bilinen bir kısım üyelerinin ve yöneticilerinin “terör örgütü” ile ilişkilendirmek yoluyla karalamaya çalışılması, yurttaşların siyasal tercihleri sebebiyle cezalandırılması demektir. Siyasal tercihimize göre muamele yapılan bir adalet sistemi demokratik olabilir mi?
Asker (jandarma) eliyle yürütülen operasyon marifetiyle verilen mesaj, esasen “terör örgütü” ile bağ kurulması için yapılmıştır.
AKP demokrat değildir
Sendika, yani işçi ve emekçinin sınıf örgütüne jandarma eliyle yönelmek 12 Eylül askeri darbesi günlerinde karşılaştığımız bir uygulamadır. Polis birimleri KESK ve ona bağlı Eğitim Sen’e yönelmek konusunda bu derece cesaretli olamazlardı; operasyonla verilmek istenen mesajı da tam veremezdi.
Oysa, AKP Hükümeti demokrasiden en çok söz eden bir hükümettir. Uygulamada ise, tam tersini görüyoruz. Kürt Sorunu’nda siyasal çözüm konusu Cumhurbaşkanı ve siyasi partiler tarafından açık tartışıldığı bir sendikanın DTP’li üyelerine yönelik jandarma operasyonu yapılmasının anlamı nedir?
Aynı şekilde DTP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmaya çalışılması da Kürt Sorunu konusunda egemen sınıflar içindeki çelişkili durumu yansıtıyor. AKP bu sürecin siyasal sorumlusudur.
KESK’e üye ol, sahip çık!
KESK’e yönelik operasyon üyeleri arasında tepkiye yol açmış; DİSK, TMMOB, TTB ve sol kamuoyundan da tepki çekmiştir. Ancak diğer memur sendikalarından ve işçi sendikalarından, en azından bir konfederasyonun genel merkezinin aranmasına yönelik; hukuksuzluğa dikkat çeken bir açıklama bile olmamıştır.
KESK üyeleri pek çok şehirde ve işyerinde KESK’e destek veren demokratik örgütlerle birlikte basın açıklamaları, meşaleli yürüyüşler, oturma eylemleri yaparak operasyonu protesto etmiştir. Polis sert tutum göstermiştir.
Operasyonun boşa çıkartılması KESK’in üye kampanyasıyla ve üye artışıyla mümkündür. Operasyonun sebebi ve amacının basında çıkan haber ve yorumların aksine kamu emekçilerine anlatılması gerekli.
KESK üyelerinin sınıfsal ve demokratik taleplerinde; toplusözleşme ve grev hakkında ısrar edip, birleşik mücadele hattında eylem ve etkinliklerini sürdürmeleri de, baskıları boşa çıkartacak diğer bir adımdır.
Tabii ki, tutuklular serbest bırakılmalı, kamu emekçilerine siyaset yapma hakkı verilmelidir.