Bu makale 20 Haziran Cumartesi günü yazıldı İran dini lideri Ayetullah Ali Hameney, Perşembe günkü vaazı sırasında tüm yetkisini Ahmedinejad’dan yana kullanarak, hileli seçimi protesto edenlere tehditler savurdu. Hile suçlamalarını reddetti ve Ahmedinejad’in “kesin zaferi”ni açıkladı. Bu arada İran’ın içişlerine müdahale ettiği için Batı’yı da suçladı. Vaazında çok açık iki mesaj vardı. Birincisi, İslam Cumhuriyeti’nin […]
Bu makale 20 Haziran Cumartesi günü yazıldı
İran dini lideri Ayetullah Ali Hameney, Perşembe günkü vaazı sırasında tüm yetkisini Ahmedinejad’dan yana kullanarak, hileli seçimi protesto edenlere tehditler savurdu. Hile suçlamalarını reddetti ve Ahmedinejad’in “kesin zaferi”ni açıkladı. Bu arada İran’ın içişlerine müdahale ettiği için Batı’yı da suçladı. Vaazında çok açık iki mesaj vardı. Birincisi, İslam Cumhuriyeti’nin tartışma konusu yapılamayacağı mesajı. “Yaşananların, devrimden (İslam) yana olan ve devrime karşı olan iki grup arasındaki çatışma olmadığını” söyledi. “Dört adaydan herhangi birine oy veren herkes, İslam Cumhuriyeti’ne duyduğu güveni ifade etmiştir.” Açıkçası bu sözler, kitlesel gösterilerin hedefinin hileli seçimden bizzat İslam Cumhuriyeti’ne doğru dönüşmesi kaygısıyla verilen bir yanıttı -rejimi en çok endişelendiren şey. Hameney’in en sonunda olup bitenlere müdahale etmek zorunda kalması, aslında İslam Cumhuriyetini tehdit eden bir hareketin karşısında yönetici sınıfın duyduğu paniğin bir göstergesi.
İkinci mesaj ise, yeni gösterilere yönelik bir tehdit: “Bazıları, sokaklara çıkarak İslam Cumhuriyeti askerlerine baskı yapıyor ve onları kendileriyle uzlaşmaya zorluyor. Ama yanılıyorlar. (…) Bir seçimden sonra yapılan sokak gösterileri kabul edilebilir bir şey değildir. Bu yöntemi tüm dünyanın kınaması gerekir. Direnenler, yaptıklarının sonuçlarına da katlanmak zorunda kalacaktır.”
Hafta boyunca yapılan illegal gösterilere, sayıları 1-2 milyon arasında değişen insan katıldı. Ama rejim bu insanları önlemede yetersiz kaldı. Devlet, bu duruma uzun süre hoşgörü gösterecek gibi görünmüyor. Bu illegal gösterilerin devlet otoritesini aşındırdığı çok açık.
Hameney bir yandan sopasını sallarken, bir yandan da suçlamalarını legal yollarla sürdürebileceğini söyleyerek Musevi’yle “uzlaşma” yollarını arıyordu. Anayasa Muhafızları Konseyi, Cumartesi günü oyların yüzde 10’unu, adayların temsilcileriyle birlikte yeniden saymaya hazır olduğunu söyledi. Ne yazık ki bu, artık Musevi’nin denetiminden tamamen çıkmış olan bir kitle hareketi için yetersiz bir öneri ve zaten çok geç. Musevi’nin ya da diğer “reformcular”ın bir gösteriyi “iptal etmeleri” hiçbir şeyi değiştirmiyor: Gösteriler tüm kitleselliğiyle sürüyor.
Hareket önemli bir evreye girdi. Devletin bugünkü gösteriyi de engellemek için tüm güçlerini kullanacağı kesin. Ama her devrim, kitlelerin artık baskıdan korkmadığı ve baskının, hareketi daha da radikalleştirerek rejimin kendisine karşı döndüğü bir noktaya varır. Belki de şimdi bu noktadayız. Bu hafta polisin bazı kesimlerinde harekete karşı sempati işaretleri görüldü. Kuşkusuz daha “sadık” olanların bugünkü gösteriye karşı harekete geçmesi olası.
Şu son saatlerde ciddi gelişmeler var: işçi sınıfının kendi özgün kimliğiyle bağımsız bir güç olarak harekete katılması. 18 Haziran Perşembe günü Otobüs Şoförleri Sendikası (Vahed) hareketi desteklediğini açıklayan bir bildiri yayınladı. Vahed, İran işçi sınıfının, daha yakınlarda sendikal haklarını korumak için sert bir baskı oluşturan en militan kesimi ve bu son derece önemli. Vahed, seçimlerden önce hiçbir adayın İranlı işçilerin haklarını savunmadığını açıklamıştı. Ama bugün somut olarak “kadın ya da erkek, her ulustan, her dinsel mezhepten, her yaştan milyonlarca kişinin inanılmaz hareketini” selamlıyor. Bildiri şöyle devam ediyor: “Bağımsız ve özgür bir sivil toplum kurmak için İran halkının bu hareketini destekliyoruz.”
Daha da önemlisi, tüm Ortadoğu otomobil sektörünün en büyük girişimi olan Hodro fabrikası işçilerindeki hareketlilik (30 bini tek bir fabrikada olmak üzere 100 bin işçi). 18 Haziran Perşembe günü halkın devrimci hareketini desteklemek için grev kararı aldılar. İşte grev bildirileri:
“İran halkının hareketiyle dayanışma içerisinde olduğumuzu ilan ediyoruz.
“Bugün yapılanları, halkın sağduyusuna ve oylarına bir hakaret olarak değerlendiriyoruz. Hükümet anayasal ilkelerle alay ediyor. Halk hareketiyle birleşmek bizim görevimizdir.
“Bugün, 18 Haziran Perşembe günü, biz Hodro işçileri, kadınlara, işçilere ve öğrencilere yapılan baskıyı protesto etmek için yarım saat süreyle iş bırakacağız: gündüz saat 10’dan 10.30’a, gece saat 03’den 03.30’a kadar.
“İran Hodro işçileri.”
Her iki bildiri ve Hodro işçilerinin grevi çok önemli. Bu sendikalar, İran işçi hareketinin en savaşçı kesimleri ve yeniden doğmaya başlayan sendikal hareketin öncüsü. Perşembe günü Alan Woods’un da yazdığı gibi, “işçi sınıfı devleti ve toplumu yönlendirecek güçtedir. Onun izni olmadan ne bir ışık yanar, ne bir telefon çalar, ne bir çark döner. Biz genel grev istiyoruz. Bir genel grev düşüncesi desteklenmeli ama şimdi uygulanmamalıdır. Asıl sorun budur!”
Hodro işçilerinin grevi ülkedeki bir grev dalgasının başlangıcı olabilir. 1979’da Şah’ın hakkından gelen, petrol işçilerinin greviydi. Bu harekete, özellikle bu hareketin en ileri kanadına, örgütlü işçi sınıfına her türlü desteği vermek, devrimci Marksistlerin görevidir.
21 Haziran 2009
[La riposte’taki Fransızcasından Şule Ünsaldı tarafından 5deniz (Sendika.Org) için çevrilmiştir]