Hükümet yerel seçimler öncesinde krizin teğet geçeceği varsayımı ile hazineyi boşalttı. Şimdi parasız kaldı ve krizin sürtünerek geçeceği söylemi gündeme geldi. Sürtünmenin nasıl bir tepkimeye yol açacağı ise şimdilik bilinmiyor. Bilinen gerçek, hükümetin söylediği ile halkın yaşadığı arasında hatırı sayılır bir farklılık var. Bu farklılığın yoksullaşma yönünde olduğunu hükümetten başka herkes söylüyor. Tüm bunlar zaten […]
Hükümet yerel seçimler öncesinde krizin teğet geçeceği varsayımı ile hazineyi boşalttı.
Şimdi parasız kaldı ve krizin sürtünerek geçeceği söylemi gündeme geldi. Sürtünmenin nasıl bir tepkimeye yol açacağı ise şimdilik bilinmiyor.
Bilinen gerçek, hükümetin söylediği ile halkın yaşadığı arasında hatırı sayılır bir farklılık var. Bu farklılığın yoksullaşma yönünde olduğunu hükümetten başka herkes söylüyor.
Tüm bunlar zaten hemen her gün gazetelerde, televizyonlarda izleye geldiğimiz tartışmaların birer parçası.
Burada değinmeye çalışacağımız konu ise iktidarın kriz nedeniyle düştüğü açmazdan kurtulmak için gözünün ne kadar döndüğüyle ilgili.
Çiçeği burnunda Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Mayıs ayının başında bir basın toplantısı yaptı.
Bu toplantıda kamu personeli ve yeşil kartlıların tedavi giderlerinden katılım payı alınmasıyla ilgili son bütçe yasasında yapılan bir değişikliğe değindi.
Bakan önce, kamu personeli ile yeşil kartlıların ilgili yasa gereğince katılım payı ödemediklerini, bütçe kanunundaki değişiklikle katılım payı alınması konusunda yetkinin Maliye Bakanlığı’na verildiği söyledi.(1)
Basın açıklamasının bir bilgilendirmeden ziyade katılım payı alınması konusunda yeni bir politika bildirimi olduğu kesin gibi görünüyor.
Burada küçük bir parantez açalım: Bakanın açıklamasında yer alan kamu personeli konusunu yazımızın kapsamının dışında bırakıyoruz. Nedeni açık; kamu personeli öncelikle kendi hakkını koruyacak bir örgütlülüğe sahip. Buna karşılık yeşil kartlı dediğimiz kitle hem çok geniş hem de örgütlü değiller. Haliyle onlar adına sorunu dile getirecek birilerine gereksinimleri var. Biz de elimizden geldiğince onların sesini duyurmaya çalışacağız.
Bir süredir Maliye Bakanlığı tarafından yayınlanan bütçe gerçekleşmeleri raporlarında, yeşil kartlılar için yapılan sağlık harcamalarına dikkat çekilerek, katılım payı alınması için zemin hazırlığı yapılıyor.
Bakanlığın Mart ayı bütçe gerçekleşmesi raporu bunu tipik bir örneğidir:
“Yeşil kart tedavi ve ilaç giderleri Ocak-Mart 2009 döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 21 oranında artış göstererek 1 milyar 224 milyon YTL olarak gerçekleşmiştir.” (2)
Nisan ayında yayınlanan raporda da bu konu ihmal edilmemiştir:
“2009 yılı Nisan ayı sağlık harcamalarının 316 milyon TL’si kamu personelinin tedavi ve ilaç giderlerinden, 370 milyon TL’si ise yeşil kartlıların tedavi ve ilaç giderlerinden oluşmaktadır.” (3)
Yeşil kartlılar kimlerdir, kaç kişidir??
Merkezi bütçenin önemli giderleri arasında sayılan ve sürekli arttığından şikâyet edilen bu yeşil kart kimlere verilmektedir?
3816 sayılı Yasa’nın 1. Maddesine göre yeşil kart “…hiç bir sosyal güvenlik kurumunun güvencesi altında olmayan ve sağlık hizmetleri giderlerini karşılayacak durumda bulunmayan Türk vatandaşları”na verilmektedir. (4)
Buradaki tanımda iki unsur öne çıkmaktadır:
1- Hiçbir sosyal güvenlik kurumu güvencesi olmayacak
2- Ekonomik durumu sağlık hizmeti giderini karşılayamayacak
İlk unsuru dışarıda bırakırsak, asıl belirleyici olanın vatandaşların ekonomik koşulları olduğunu görmekteyiz. Sağlık giderini karşılayamayacak durumda olmak neye göre belirlenmektedir?
Aynı Yasa’nın 2. Maddesi bunu açıklamaktadır:
“…aylık geliri veya aile içindeki gelir payı 4857 sayılı İş Kanununa göre belirlenen asgari ücretin vergi ve sosyal sigorta primi dışındaki miktarının 1/3’ünden az olan…” Buradaki ölçüyü sayılara dönüştürdüğümüzde, ekonomik ölçüt ortaya çıkmaktadır.
2009 yılının ilk altı ayında uygulanacak net asgari ücret 527,13 TL olarak belirlenmiştir. Buradan yola çıktığımızda 175,71 TL’nin altında geliri olanlara yeşil kart verilmektedir. Bu sınır yılın ikinci yarısında 182,16 TL olacaktır.
İster ilk altı ayı, isterse ikinci altı ayı dikkate alalım, her koşulda, sağlıklı beslenmeye bile yetemeyecek gelir grubundaki insanlara sağlanan bir devlet desteğinden söz ediyoruz.
Yeşil kart bir anlamda, vatandaşını açlık sınırında yaşatan bir “sosyal devlet”in en azından sağlık giderlerini karşılayarak ayıbını örtme çabası olarak görülebilir.
Yeşil kartlılar aynı zamanda ülkemizdeki yoksulluğun da göstergesini oluşturmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun Aralık 2008 tarihli istatistiklerinde göre yeşil kartlı vatandaşların sayısı 9.337.850 kişidir. Genel nüfusa oranladığımızda Türkiye’de halkın yüzde 13’lük bir kesiminin günlük 6 TL’den az bir gelirle, yani açlık sınırında yaşadığı anlaşılmaktadır.
Bakıma muhtaç yaşlılar ve engellilerin durumu daha da vahim?
Yeşil kart 3816 sayılı Yasa’nın dışında ayrıca 2022 sayılı Yasa kapsamında aylık alanlara da verilmektedir.
2022 sayılı Yasa, 65 yaş ve üzerinde, kimsesiz yaşlılar ve engellilere aylık bağlanması için çıkarılmıştır. Burada konulan ekonomik ölçüt 3816 sayılı Yasa’dan daha da aşağıdadır.
Yasa’nın 1. Maddesinde bu durumda olanlara “300 gösterge rakamının her yıl bütçe kanunu ile tespit edilecek katsayı ile çarpımından bulunacak tutarda aylık” bağlanacağı belirtilmektedir. (5)
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun verilerine göre, 2008 yılı sonunu itibariyle yukarıdaki hesap sistemiyle kimsesiz, gelirsiz yaşlılarımıza 83,08 TL aylık bağlanmaktadır. (6)
2022 sayılı Yasa’dan yararlananların sayısı ise SGK’na göre 1.266.174 kişidir. Engelliler de aynı yasa kapsamında aylık ve dolayısıyla yeşil kart alabilmektedir.
Görüldüğü gibi yeşil kartlılar gelirleri olmayan ve sağlanan gelirle de yaşamı mucize haline gelmiş insanlardan oluşmaktadır.
Utanmayı bilmek gerek?
Düzenli bir geliri olmayan veya aylık gelirleri 80-250 TL arasında kalan yaklaşık 10 milyon insan için 2008’de kişi başına yıllık 403 TL iktidara fazla gelmektedir.
Yeşil kartlıları da sağlıkta katılım payı ödeyecekler listesine almayı bütçede “tasarruf” yapmak olarak nitelendirilecekler çıkabilir.
Ama siyaset sadece sayılarla oluşmuyor, işin sosyal ve aynı şekilde ahlaki boyutları da bulunuyor.
Konuyu ekonomik boyutuyla bile tartışmak mümkün, ama Maliye Bakanlığı’nın niyet olarak dile getirdiği bu girişim insana “yuh artık” dedirtecek niteliktedir.
İki lokma ekmeği alacak durumda olmadıkları için devlete sığınmak zorunda kalan insanlara verilen aylığın bir kısmını katılım payı diye istemek için önce utanmayı bilmek gerekiyor.
Utanmıyorlar, yoksulluğu kendilerine bağımlı kılmanın bir aracı olarak kullanıyorlar. Sürdürülebilir bir yoksulluk üzerinden saltanat sürdürüyorlar.
Kapitalizm özünde bir sömürü sistemidir. AKP’nin uyguladığı politikalar, sömürüyü daha da derinleştirmektedir.
Yeşil kartlıların sessizliği düzenli bir mücadeleye dönüştürülmeli?
Yeşil kartlıların büyük bir kesimi başlarına gelecekten habersizler.
Gerçi haberdar olsalar bile örgütsüz ve sahipsiz bir kitle olduklarından tepkilerini ortaya koyamayacaklardır.
Muhalefetteki siyasi partiler, sendikalar, meslek örgütleri yeşil kartlıların karşı karşıya kaldığı tehdidi görmezden geliyorlar.
Herkes kendi ezberiyle “siyaset” yapıyor, kendi daraltılmış dünyalarının dışına çıkmıyorlar. Birkaç başlığa takılıp kalıyor ve çoğunlukla oluşturulmuş gündemler etrafında dönüp
duruyorlar.
Oysa 10 milyon yeşil kartlı ve ailesinin sessizliği, örgütlü ve düzenli bir mücadeleye dönüştürülmeyi bekliyor.
Yoksulluğu resmen belgelenmiş bu insanlar sahipsiz bırakılmamalıdır. Aksi halde onlardan sağlık hizmeti katılım payı isteyenler kadar suçlu duruma düşeceğimiz unutulmamalıdır.
Dipnotlar:?
1) 06.05.2009 / Anadolu Ajansı
2) http://www.maliye.gov.tr/basin_aciklama/2009/MART_AYI_AYLIK_BUTCE_RAPORU_(V10).pdf
3) http://www.maliye.gov.tr/basin_aciklama/2009/2009YILINİSANAYIBUTCE_GERCEKLESMELERIRAPORU.pdf
4) 3816 sayılı Ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart Verilerek Devlet Tarafından Karşılanması Hakkında Kanun
5) 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun
6) http://www.sgk.gov.tr/sgkshared/sgk/rehberler/2022/2022_UYGULAMA_KLAVUZU.pdf