AKP iktidarının, kısa adı IMF olan Uluslararası Para Fonu ile yapacağı anlaşmanın uzadıkça uzamasında ve kapalı kapılar ardında bir dizi pazarlığın, hatta çekişmenin yaşanmasında, Türkiye ekonomisi ve siyaseti üstünde söz sahibi olma iddiasındaki egemen sınıf fraksiyonlarının, bir başka deyişle, fillerin tepişmesi var. Bu filler, kısa adı MÜSİAD olan İslamcı-muhafazakâr, AKP ile organik bağları olan Müstakil […]
AKP iktidarının, kısa adı IMF olan Uluslararası Para Fonu ile yapacağı anlaşmanın uzadıkça uzamasında ve kapalı kapılar ardında bir dizi pazarlığın, hatta çekişmenin yaşanmasında, Türkiye ekonomisi ve siyaseti üstünde söz sahibi olma iddiasındaki egemen sınıf fraksiyonlarının, bir başka deyişle, fillerin tepişmesi var. Bu filler, kısa adı MÜSİAD olan İslamcı-muhafazakâr, AKP ile organik bağları olan Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği ile kısa adı TÜSİAD olan Türkiye’nin büyük holdinglerinin yönettiği ve geleneksel hegemonik güç olan Türk İşadamları ve Sanayicileri Derneği.
AKP iktidarı, kriz öncesi yıllarda, yani lale devrinde bu iki sermaye sınıfı fraksiyonunun da desteğini almıştı. Lale devri, 2007’den itibaren geride kaldıkça ve AKP’nin toplumu geren gizli gündemi ayyuka çıktıkça TÜSİAD cephesinin AKP ile arası şeker renk olmaya başladı. Hele ki kriz kapıya dayanınca TÜSİAD, AKP’yi, (özellikle Doğan medyası üstünden) sıkça eleştirmeye başladı. Güncel mesele ise IMF programında düğümlenmiş durumda.
***
IMF ile nasıl bir anlaşma yapılacağı konusunda İslamcı-muhafazakâr MÜSİAD’ın yaklaşımını AKP daha çok benimsemekle birlikte bu yaklaşım IMF’nin kendisinden rağbet görmedi. Başta İTO olmak üzere birçok ticaret, sanayi odasında, TOBB’de etkili olan MÜSİAD’cılar, 2009’un başında yaptıkları değerlendirmede IMF’nin misyonunun krizle birlikte değiştiğini ve Türkiye’ye farklı davranması gerektiğini ifade ediyorlardı. Türkiye’nin derin sorunlarını ve krizin vahametini görmekte hiç de ehil olmadığı anlaşılan MÜSİAD’ın Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan, bu yılın başında, 19 Ocak’ta yaptığı açıklamada şöyle diyordu: “…Türkiye’nin ve dünyanın cari açık ve enflasyonla mücadelesi önceki dönemlere göre daha kolaylaşmıştır. Bu ortamda mali disiplin ve fiyat istikrarı odaklanması ikincil önemde kalmıştır. Amaç artık durgunluğun önlenmesi, iş ve istihdamın korunması, büyüme hedeflerine bağlı olarak yatırımların devam etmesi ve bu suretle ekonominin canlandırılmasıdır. Bu meyanda, hükümetin 2009’da yapacağını açıkladığı kamu yatırım ve harcamalarının ve buna yönelik bütçe büyüklüklerinin büyük oranda zafiyete uğratılmaması gerekmektedir. Ayrıca KOBİ’lere işletme sermayesi teminine yönelik kredi kanallarının korunması için devletin sağlayacağı yardımlar, ihracat destekleri, SSK prim indirimleri ve zor zamanda vergi ötelemesi gibi temel unsurlarda IMF’nin bu kez standart reçetesi haricinde farklı bir anlayışta olması ve iç pazara dayalı bir büyümenin tetiklenmesinin önünün açılması gerekmektedir.”
***
IMF’den “hem para ver, hem de bizi daraltma” beklentisindeki MÜSİAD, uzun süre AKP’yi, IMF’den, “stand-by anlaşması” yapmaya değil, yaptırımı ve baskısı olmayan “Esnek kredi” koparmaya yönlendirdi. Önceki Bakan Nazım Ekren, MÜSİAD’ın tercihi bakandı. Uzun süre IMF’den bu “avanta kredi” istenerek bütçemize, yüzde 4’lük büyüme (nasıl olacaktıysa!..) hedefimize dokunma, tezi savunuldu. IMF’ye bu kredi için başvuran Meksika’ya 47 milyar, Polonya’ya 21 milyar dolar verilmişti, niye Türkiye’den esirgeniyordu? Ama IMF, Türkiye’nin bu talebini kabul etmedi, çünkü onlara göre Türkiye, şartsız esnek kredi ile sorunlarını halledemeyecek kadar krize kırılgan yakalanmış durumda; döviz yükümlülükleri çok büyük, 2009’da yüzde 5 daralacak kadar sorunlu, hatta çevre ülkeler içinde en sorunlu ekonomi ve maliye teknesi su almaya başlamış durumda. Bu nedenle de IMF, ısrarla, MÜSİAD’ın yumuşak programı yerine, özellikle sıkı bir mali disiplin öngören katı programı dayatmaktadır. Bu bahiste TÜSİAD, IMF’nin Ortodoks programını daha gerçekçi görmekte ve MÜSİAD’cılardan ayrılmaktadır. MÜSİAD’ı temsil eden Bakan Ekren’in yerini IMF ile daha iyi frekans tutturan Mehmet Şimşek-Ali Babacan ikilisinin alması ağırlıkla bu bilek güreşinin sonucudur. MÜSİAD-TÜSİAD çekişmesi, kriz koşullarında kıt kaynakları kendine yontma konusunda sürecektir.
***
Yukarıdaki filler, IMF programının yumuşağını mı, katısını mı seçmeli diye tepişirken, en alttaki sınıfların emek örgütleri, sendikaları, dernekleri, meslek örgütleri IMF programı konusunda ne yapıyor? 1 Mayıs cevvaliyeti, konu, dehşetli işsizlik ve yoksulluk dalgaları taşıyacak IMF programı olunca nerededir? Yoksa yaz tatiline çıkma zamanı mıdır?
Ana muhalefet CHP’nin kriz döneminde IMF ile ilişkiler ve IMF programının getirecekleri karşısında söyleyecek ne sözü vardır? Bilen var mı?
mustafasnmz@cumhuriyet.com.tr