“Kapitalizmin küresel krizi”, neo-liberal saldırganlığa karşı halk direnişlerini yaratma ve yükseltmeyi temel alan devrimci politika açısından önemli bir “durum değişikliği” anlamına geliyor. Yığınsal işsizlik baskısı altında “hak mücadeleleri”ni yükseltme çağrılarının karşılık bulmayacağı; “kriz ortamında hak mücadelelerinin meşruiyetinin zayıflayacağı” gibi kaygılar, yoksul halkla “haşır neşir olan” devrimcilerin kafasını kurcalıyor. “Krize karşı mücadele”, “örgütlü” işçilerin ve sol […]
“Kapitalizmin küresel krizi”, neo-liberal saldırganlığa karşı halk direnişlerini yaratma ve yükseltmeyi temel alan devrimci politika açısından önemli bir “durum değişikliği” anlamına geliyor.
Yığınsal işsizlik baskısı altında “hak mücadeleleri”ni yükseltme çağrılarının karşılık bulmayacağı; “kriz ortamında hak mücadelelerinin meşruiyetinin zayıflayacağı” gibi kaygılar, yoksul halkla “haşır neşir olan” devrimcilerin kafasını kurcalıyor.
“Krize karşı mücadele”, “örgütlü” işçilerin ve sol politik merkezlerin gündeminde merkeze yerleşiyor. “Hak mücadelelerini yükseltme” çağrısı “krizle nasıl baş edeceğim” sorusuyla kaygılanan emekçiler, yoksullar için “tek başına” tatminkar bir yol olarak görünmüyor.
Eğitim, sağlık, barınma, enerji gibi, temel toplumsal gereksinimlerin ücretsiz veya kamusal destekle karşılanmasına yönelik talep hareketlerinin yükseltilmesinin “işsizliğe çare olmayacağı” aşikar…
Bu hak taleplerinin “işsizliğe çare olmayacağı” belli ama, emekçi yığınları mali sermayenin yarattığı bugünkü büyük çöküntünün altında kalmaktan korumakta yararlı olacağı da bir gerçek.
Öte yandan bugünkü kriz, “hak mücadeleleri temeli üzerinde ilerici bir halk hareketi yaratma” çizgisinin gerçek bir temele sahip olduğunu gösteriyor.
Kapitalizmin “genişlemesi” durdu. Sermayenin bugünkü “malileşme” düzeyi bizzat kapitalist üretimin önünü tıkadı. Krizle birlikte, “piyasalar”ın kamusal alana dayattığı neo-liberal yıkıcılık temelsiz kaldı.
“Sağlıkta dönüşüm programı”nın, “Eğitimin paralılaştırılması politikası”nın, enerjinin, suyun piyasalaştırılması hareketinin dayandırıldığı “piyasacı” argümanların tamamı çöktü. Dolayısıyla “halkın hakları”nı savunan hareket merkezlerinin mücadelesi “konusuz kalmadı”, bu mücadelelerin haklılığı kanıtlandı. Çökmeye yargılı bir sistemi beslememiz için okulda, hastanede, evde, yolda soyulmaya mahkum edilmek istendiğimiz görüldü.
Şimdi burjuvazi, krizin “bankaların denetimsizliğinden” veya “tüketim yetersizliğinden” kaynaklandığını söylüyor. Bazı “işçi kuruluşları”, “halkı pazara çıkmaya çağıran” kampanyalarla, bu mali sermaye yalanını yığınlara yutturmaya çalışıyor.
Oysa bugün yaşamakta olduğumuz kriz bir “bölüşüm krizi” değil, sermayenin “niteliksel ve niceliksel gelişmesinin” krizidir. “Sermayenin malileşmesi”, sermayenin evrim çizgisinin “terminal”idir; sermayenin en yüksek gelişme noktasına ulaştığı ve en büyük yıkıcı güce dönüştüğü noktadır.
Bu nedenle bugün her kim ki büyük sermayenin tamamını kamulaştırma gereğini dile getirmeksizin “bankaları denetim altına almaktan” söz ederse; her kim, tüm temel gereksinimlerin yurttaşlara sağlanması gereken temel haklar haline getirilmesinden söz etmeksizin “tüketimi artırıcı önlemler”den söz ederse; her kim, “ücretlere uygulanan vergilerin azaltılarak maliyetlerin düşürülmesi ve alım gücünün artırılması”nı bir çözüm yolu olarak sunarsa, o, bugünkü krizin doğasını gizleyen bir halk düşmanıdır.
Eğitimin, sağlığın, temel yaşamsal ihtiyaçların piyasalaştırılmasına karşı halk direnişinin, ekşi sözlüğün deyişiyle bir “beleşçiler hareketi” olmaktan çıkarılıp, neo-liberal kapitalizme karşı sosyalist bir halk hareketinin temeli haline getirilmesi, halkın hak mücadelelerini örgütleyen devrimcilerin bugünkü başlıca gündemini oluşturmalıdır.
“Parasız eğitim, parasız sağlık, ucuz ve yeterli enerji, ulaşım, barınma” için oluşturulan ve oluşturulacak mücadele platformları, bu istemlerin, bankaların, büyük sanayi ve hizmet kuruluşlarının, dış ticaretin emekçiler yararına kamulaştırılmasını ve doğrudan demokrasiye dayalı bir işçi sınıfı egemenliğini vazettiğini ilan eden somut bir mücadele çizgisini belirginleştirdiğinde, bugün çöken sistemin halkçı alternatifini de ortaya koyacaktır.