1977 yılında kurulan Afganistan Devrimci Kadınlar Birliği (RAWA), Afganistan’da insan hakları ve sosyal adalet için mücadele eden bağımsız bir kadın örgütüdür. RAWA Afgan kadınları için gizli okullar kurarak, dergi yayınlayarak ve insani projeler üreterek 1979-89 yılları arasındaki Sovyet işgal ve istilasına, yanı sıra sonrasından gelen Mücahidin ve Taliban hükümetlerine karşı koymuştur. RAWA’nın Dış İlişkiler Komitesi […]
1977 yılında kurulan Afganistan Devrimci Kadınlar Birliği (RAWA), Afganistan’da insan hakları ve sosyal adalet için mücadele eden bağımsız bir kadın örgütüdür. RAWA Afgan kadınları için gizli okullar kurarak, dergi yayınlayarak ve insani projeler üreterek 1979-89 yılları arasındaki Sovyet işgal ve istilasına, yanı sıra sonrasından gelen Mücahidin ve Taliban hükümetlerine karşı koymuştur.
RAWA’nın Dış İlişkiler Komitesi üyesi Mariam Rawi, ABD öncülüğünde süren Afganistan işgali hakkında Peace News’in sorularını yanıtladı.
2001 yılında Başkan Bush Afganistan’a “ilerleme, çoğulculuk, hoşgörü ve özgürlük” için savaşmak amacıyla girildiğini iddia etti. RAWA ABD’nin Afganistan’a neden girdiği ve işgali neden hala devam ettirdiği hakkında ne düşünüyor?
ABD jeo-politik, ekonomik ve bölgesel stratejik çıkarlarını gerçekleştirmek ve Afganistan’ı bölgede güçlü bir askeri üsse dönüştürmek için oraya girdi. Afganistan Asya’nın kalbi olduğundan Pakistan, Çin, İran gibi çevre ülkeleri ve yukarısında yer alan Orta Asya’nın bütününü kontrol etmek için güçlü bir üs olarak hizmet edebilecekti. Bunun yanı sıra, bir süper güç olarak ABD ekonomik, askeri ve siyasi alanlarda kendisi için daha önemli rakipler haline gelen Rusya ve Çin gibi yükselen güçler ile mücadele etmek için işgali devam ettirmektedir.
Bugün birçok kişi 2001 istilasının 11 Eylül’den önce planlandığını fakat 11 Eylül saldırısının Beyaz Saray ve Pentagon’daki savaş tacirlerine bölgedeki gündemlerini gerçekleştirmek için de altın bir fırsat sunduğunu savunmaktadırlar. Tony Blair’in dediği gibi: “Bu hususta doğrusunu söylemek gerekirse, 11 Eylül gerçekleşmeseydi Afganistan’a ani bir harekât başlatmak için hiçbir şekilde halkın rızasını elde edemezdik…”
Afganistan’a girilmesinin bir diğer nedeni de milyarlarca dolarlık uyuşturucu ticaretini ele geçirmekti ve geçen birkaç yıl içinde ABD ve müttefiklerinin Afganistan’ı dünyanın afyon başkenti haline getirdiğini açıkça görmekteyiz. %93’ü Afganistan’da üretilen yasadışı afyon ile birlikte afyon üretimi %4400’den fazla artmıştır. Uyuşturucu maddelerin parasal olarak petrol ve silahlardan sonra en büyük üçüncü ticari mal olduğu söyleniyor. Bu ticaretin arkasında büyük mali kurumlar var. Uyuşturucu güzergâhlarının kontrolü de ABD hükümeti için önemliydi ve şimdi bu hedeflerine ulaştılar.
Ayrıca, Afganistan zengin bir doğalgaz kaynağına, bakır, demir ve diğer mineraller ile kıymetli taşlara sahiptir. Ve elbette büyük güçler yoksul Afrika ülkelerinde yaptıkları gibi bunları yağmalamakla ilgilenmektedirler. Geçen birkaç yılda doğal kaynaklarımızla ilgili keşif çalışmaları yapılmıştır. Birleşik Devletler Jeolojik Araştırma Kurumu (USGS) Afganistan’ın birkaç kuzey ilinde 700 milyar metreküp doğalgaz ve 300 milyon ton petrol bulunduğunu tahmin etmektedir. Dünyanın ikinci en büyük işlenmemiş bakır katmanı da tahmini 11 milyon tonluk bakır ile ülkemizdedir. Ayrıca Orta Asya cumhuriyetlerinden gelen petrol ve doğalgaz güzergâhı da Afganistan’dan geçmektedir. ABD Afganistan’ın kaynaklarını sömürmekle de yakından ilgileniyor.
“Terörle savaş” ve “Afgan kadınların özgürlüğü” ABD’nin sadece yukarıda belirtilenlerin yanında Afganistan’daki daha başka birçok gizli gündemlerinin üstünü örtmek için söylediği yalanlardır. Halkımızın özgürlük hayalleri işgalden sonra daha ilk günlerde Afganistan’ı harap eden, Taliban rejiminin yıkılışından sonra ABD ve Müttefikleri tarafından desteklenmiş ve iktidara geri getirilmiş olan savaş suçlularına, Kuzey İttifakı katillerine ve tecavüzcülere tanıklık ettiklerinde sarsılmıştır. Burhaneddin Rabbani, Abdul Resul Sayyaf, Kerim Halili, Muhammed Mohaqiq, Yunus Kanuni, Molla Rakiti, Atta Muhammed, Raşit Dostum, İsmail Han, Hacı Almas, Hazrat Ali ve bunlar gibi birçok iğrenç suçlu ABD tarafından özgürlük savunucuları olarak süslenip püslenerek güçlendirildiklerinde, artık herkes “demokrasi” ve “insan hakları” sloganlarını ulusumuz için acı birer şakaya dönüştüren ABD ve müttefiklerinin Afganistan’ı bir kez daha kendi satranç oyunlarının merkezi haline getirmekte olduğunu biliyordu.
Bugün Afganistan’daki kadınlar için yaşamın neye benzediğini tanımlayabilir misiniz? Taliban hükümeti yönetimi altındaki yaşamdan daha mı iyi yoksa daha mı kötü?
“Kadın hakları” ve “Afgan kadınların özgürlüğü” hakkındaki bunca bağrış çağrışa rağmen Afganistan hala kadın haklarıyla ilgili felaketlerle yüz yüze gelmektedir.
Afgan kadınlarının yaşam şartlarında somut bir değişim yok; ülkenin belli bölümlerinde yaşam Taliban döneminden de kötü. Adam kaçırmaların, tecavüzlerin, kız çocuklarının satılmasının, zorla evliliklerin, asit saldırılarının, fuhuşun, genç kız ve kadınların intiharlarının oranı Taliban rejimine nazaran bile en yüksek seviyeye ulaşmıştır.
Zorla evlilikler ve aile içi şiddet yüzünden 18-35 yaş arası kadın intiharları Afganistan’da bir salgın haline geliyor. Çoğunlukla Herat, Farah, Ghor ve Badghis eyaletlerinde bu gibi yüzlerce rapor edilen vaka vardır. Hukukun üstünlüğü ve kadınlar için yasal desteğin olmadığı yerde, onların ızdıraplarından kurtulmak için kendilerini yakmaktan başka seçenekleri yok.
Afganistan nüfusunun %80’inden fazlasını etkileyen ağır yoksulluk yüzünden, savaşta dul kalan ve yoksul yüzbinlerce kadın için yaşam bir felakettir. Afganistan’ın birçok yerinde sokaklardaki fuhuş ve dilencilik daha önce görülmemiş bir düzeye ulaştı. Anne babaların bakamadıkları için çocuklarını satmak zorunda kaldıklarına dair birçok rapor var. 2008 yılında resmi olarak sadece Batı eyaletinde çocukların özellikle de kız çocuklarının satılmasına ilişkin 150 vaka rapor edilmiş. Gerçek sayıysa bundan çok daha fazla.
Medya savaş ağalarının silahlarının ve tehditlerinin gölgesi altında şiddetle bastırıldığından haberlere yansımayan daha fazla olay var.
Geçen birkaç yıl içerisinde kadın haklarıyla ilgili sadece bazı yüzeysel değişiklikler yapılmıştır. Örneğin, Kadınlardan Sorumlu Bakanlık ve meclisin 68 kadın üyesi büyük bir başarıymış gibi sunuluyor. Bu zamana kadar Bakanlık kadınlar için hiçbir şey yapmamıştır ve sadece bir vitrindir. Meclisteki kadınların çoğu da savaş ağalarından yana ve kendileri sorunun bir parçası olduklarından dolayı da Afgan kadınlarını temsil edemezler.
Afgan kadınları ABD işgali içindeki son yedi yıl içinde ağır bir ihanete uğramışlardır. Onların dramları Afganistan’ın işgalini haklı göstermek için kullanılmış ancak yaralarını iyileştirmek için hiçbir adım atılmamış bilakis kadın haklarının azılı düşmanları yetkilendirilmiş, desteklenmiş ve onlara kilit görevler yüklenmiştir.
Bütün bir ulus savaş ağalarının, Taliban’ın, uyuşturucu ağalarının, işgal kuvvetlerinin ve yozlaşmış, kukla, mafya bir hükümetin gölgesi altında yaşadığında, o ulusun kadınları en temel haklardan nasıl faydalanabilirler ki?
ABD’nin yeni başkanı Barack Obama Amerikan birliklerini 30 bin kişi daha arttırarak Afganistan’a bir “dalga” başlatacağını taahhüt etmişti. RAWA bunu destekliyor mu?
Obama’nın Afganistan planı incelendiğinde ülkemiz için Obama ve Bush arasında bir fark olmağını açıkça görebiliriz. Her ikisi de şimdiye kadar Afganistan ve bölgeyi felakete ve şiddetli çatışmalara doğru iten yanlış ve tahrip edici bir stratejiyi takip ediyorlar.
ABD Afganistan’da yüzbin
lerce kişilik birlikler konuşlandırsa bile Afganistan halkına “barış”, “özgürlük” ve “demokrasi” getirmek için burada olmayacaklardır. Onlar sadece ABD’nin bölgesel çıkarlarına hizmet edecek ve ülkemizde iktidarda olan savaş ağalarına, uyuşturucu ağalarına ve diğer ABD temsilcilerine yardım edeceklerdir; oysaki mazlum ve savaş mağduru halkımız için yıkıcı bir sonuç doğacaktır.
Özgürlük, demokrasi ve adalet yabancı bir ülke tarafından silah zoruyla uygulanamaz; onlar sadece halkımız ve demokrasi yanlısı güçlerce sert, kararlı ve uzun bir mücadele ile gerçekleştirilebilecek değerlerdir. Bu değerleri zor kullanarak Afgan halkına bağışladıklarını iddia edenler sadece ülkemizi köleliğe sürükleyecektir.
Afgan halkı için “dalga”nın ilk sonucu olarak, tam da hâlihazırda Afgan halkının protestolarını ve muhalefetini ateşleyen sivil kayıpların sayısında bir artış olacaktır. ABD/NATO bombardımanlarıyla geçen yedi yıl içinde binlerce masum insan öldürüldü veya yaralandı. Obama yönetimi altındaki son birkaç hafta içinde ise 100 civarında sivil Afgan öldürülmüştür.
Bugün Afganistan’da birçok kişi orada bir işe yaramadığı için faydasız gözüyle bakılan birliklerin geri çekilmesini istiyor. Yeni dalda birlikler Afganistan’da ABD/NATO’ya karşı protestolarda da yeni bir dalga ile sonuçlanacaktır ve daha fazla insanı işgal kuvvetlerine ve onların halka kötü davranmalarına bir tepki olarak Taliban ve diğer terörist gruplara doğru itecektir.
Bu askeri birlik dalgası karşılığında Afganistan’daki çatışmayı yoğunlaştıracak olan operasyonlarını ve saldırılarını arttırmak için isyanı da gerekçe olarak sunacaktır.
Biz 30 bin kişilik ekstra birliğin yalnızca Afganistan’ı kendi askeri üssüne dönüştürmeyi öngören ABD bölgesel stratejisine hizmet edeceğini ve iddia ettikleri gibi terörist gruplarla savaşmak için de hiçbir şey yapmayacaklarını düşünüyoruz. ABD ve müttefikleri Afganistan’da ikiyüzlü bir oyun oynuyor: bir yandan birlikleri arttırıyorlar diğer yandan da Kuzey İttifakı’nın köktenci teröristlerini destekliyorlar ve Taliban ile Gülbeddin Hikmetyar gibi vahşi ve cani güçlerle iktidarı paylaşmak için görüşmeler başlatıyorlar.
Tüm bunlardan dolayı artık ABD’nin teröristlerle savaşmakla ilgilenmediği herkesçe bilinen bir sırdır. Gerçekten hiç kimse bir süpergücün Taliban gibi küçük, ortaçağ zihniyetli ve cahil bir gücü kesin olarak yenilgiye uğratamamasına inanamaz. Aslında ABD hükümeti Afganistan’da daha uzun kalmak için bir bahaneye ihtiyaç duyuyor bu yüzden Taliban ve diğer terörist grupların varlığı da onlara Tom ve Jerry oyununu yıllarca devam ettirmek için bir bahane sunuyor. Ki İngiltere daha önce Afganistan’da 30 yıldan fazla kalacağını duyurmuştu.
Yabancı birliklerin Taliban’a bazı ikmal maddeleri ve silahlar sağladığına dair kimi şüpheler bile bulunmaktadır. Geçen mart ayında Afgan medyası ve Zabul eyaleti Arghandab bölgesi yerel makamları NATO helikopterlerinin bir Taliban komutanına ikmal maddeleri ve cephane dolu üç büyük konteynır indirdiklerini bildirdiler. Ayrıca 1998 yılındaki bir katliamın sorumlusu olan Mullah Abdul Salam adlı suçlu bir Taliban komutanı da dünyanın en geniş haşhaş yetiştirme bölgesi olan Helmad eyaleti Musa Kale bölgesi valisi olarak tayin edilmiştir.
Birkaç ay önce Ghairat Baheer denen Gülbeddin Hikmetyar’ın partisinden iğrenç bir terörist Bagram havaüssündeki ABD cezaevinden salıverilmiştir. Yakın zamandaki medya haberleri ABD’nin teröristler listesinde yer alan Hikmetyar ile bir iktidar paylaşımına zemin hazırlamak için Baheer’in gizli görüşmeler de bulunduğunu açığa çıkardı. El Cezire’ye ulaşan bilgilere göre Hikmetyar’a Suudi Arabistan’a iltica hakkı teklif edilecekti ve sonrasından da yasal takibattan muaf olarak Afganistan’a dönmesine izin verilecekti.
Bunlar ABD’nin tehlikeli terörist çetelere dönük çifte standardını gösteren örneklerden sadece birkaçı: teröristler kendi politikalarına uygun olarak çalışmaya hazır olduklarında onlara ABD’nin dostları gözüyle bakılır, işledikleri suçlar ve uyguladıkları vahşet ne kadar çok olursa olsun önemi yoktur ve Afgan halkına karşı suç işlemeye devam edebilirler.
RAWA Afganistan’da savaşı durdurmak için çözüm olarak ne öneriyor?
RAWA yabancı birliklerin geri çekilmesinin ilk adım olması gerektiğine kuvvetle inanmaktadır. Çünkü bugün Afganistan’da birçok ülkeden oluşan binlerce kişilik yabancı birliklerin bulunduğu koşullarda halkımızın çoğu emniyetin olmaması, cinayetler, adam kaçırmalar, işsizlik, tecavüz, kız öğrencilerin üzerine asit atılması, açlık, kanunsuzluk, ifade özgürlüğünün olmaması ve daha birçok korkunç felaketten dolayı acı çekiyor. Barış, güvenlik, demokrasi ve bağımsızlık sadece kendi halkımız tarafından gerçekleştirilebilir. İşgale karşı bir alternatif olarak birleşmek için bizim sorumluluğumuz, isyan etmek, direnmek ve halkımızı örgütlemektir.
Şu anda halkımız üç düşman arasında sıkıştırılmaktadır. Bir taraftan Taliban, bir taraftan ABD hava saldırıları ve diğer taraftan da farklı eyaletlerdeki Kuzey İttifakı’nın savaş ağalarının arasındayız. Birliklerin geri çekilmesi ile halkımız en azından bu düşmanların birinden kurtulacaktır.
ABD’nin adaletten yana olan halkı ve demokrat düşünceli dostları hükümetlerine köktencileri teşvik etme politikasını değiştirmeleri için baskı yapmaya devam etmeli ve ABD’ye çalışan silahlı grupların silahsızlanması için çabalamalıdırlar.
Biz, dünyanın her yerinden barıştan yana olan insanların, ABD ve onun köktenci yardakçılarınca bastırılan ve güçten düşürülen Afganistan’ın demokrat düşünceli birey ve örgütlerini desteklemeleri gerektiğini düşünüyoruz. Yalnızca güçlü bir demokratik hareketin ortaya çıkması Afganistan’a bağımsızlık ve demokrasi doğrultusunda yol gösterebilir.
Afgan halkı içinde bulunduğu koşullardan son derece bıkıp usanmıştır ve buna karşı isyanın eşiğindedir. Biz daha önce Afganistan’ın birkaç eyaletinde tehdit ve teröre karşı halkın protestoları ve isyanını görmüştük. Gelecekte bu dalga kuşkusuz artacaktır. Sloganı “Ne İşgal Ne Taliban- Özgürlük ve Demokrasi” olan üçüncü bir cephenin ortaya çıkışı ile birlikte Afgan halkı kendi gücüyle haklarını almak için ayaklanacaktır. Bu uzun ve zahmetli bir süreçtir fakat Afganistan’a barış ve refah doğrultusunda öncülük etmek için de yegâne seçenektir.
[Zmag.org adresindeki İngilizce orijinalinden 5deniz (Sendika.Org) için Hakan Aktaş tarafından çevrilmiştir.]