1 Mayıs 2009, bu topraklardaki emekçi-devrimci birikimin çetin mücadelelerle, proleter direngenlikle kazandığı siyasal etkinin kendini duyurduğu bir gün oldu. 1 Mayıs 2009’un en önemli toplumsal-siyasal kazanımı, en başta emekçilere, devrimcilere ama aynı zamanda tüm topluma emeğin ve sosyalizmin kendisinin olanı yeniden kazanmak için ortaya koyduğu devrimci ayak diremenin haklılığını, meşruluğunu ve siyasal gücünü göstermiş, başardıklarıyla […]
1 Mayıs 2009, bu topraklardaki emekçi-devrimci birikimin çetin mücadelelerle, proleter direngenlikle kazandığı siyasal etkinin kendini duyurduğu bir gün oldu. 1 Mayıs 2009’un en önemli toplumsal-siyasal kazanımı, en başta emekçilere, devrimcilere ama aynı zamanda tüm topluma emeğin ve sosyalizmin kendisinin olanı yeniden kazanmak için ortaya koyduğu devrimci ayak diremenin haklılığını, meşruluğunu ve siyasal gücünü göstermiş, başardıklarıyla ve eksikleriyle kapitalizmin büyük ve sistemik krizinin emekçi halkımıza işsizlik, yoksulluk, daha yoğun sömürü dayattığı yeni dönemin görevlerine işaret etmiş olmasıdır.
1 Mayıs 2009, 1 Mayıs’ın 1 Mayıs alanında geniş emekçi kitlelerle birlikte kutlanmasının yolunu açmıştır.
* Birikimin, devrimci direngenliğin gücüyle siyasal konjonktürün üst üste düştüğü bir kavşakta, Taksim’in şimdilik temsili bir düzeyde de olsa yeniden 1 Mayıs alanı olarak kazanılması önemli bir adımdır. Siyasal bir kazanımdır.
* 1 Mayıs 2009’da, işçi sınıfının mücadele, birlik ve dayanışma gününün sıradan bir tatil ve bayram günü olarak evcilleştirilmesine izin verilmemiştir.
* 1 Mayıs’ın Taksim alanında kutlanmasının Türkiye işçi sınıfının, sosyalistlerin haklı, meşru bir istemi olduğu yalnız bir iddia olarak değil pratik olarak da kanıtlanmış ve kabul görmüştür.
* Devlet sendikası Türk-İş’le, hükümet sendikası Hak-İş’in dil ucuyla da olsa “Taksim” demeleri, Taksim alanındaki göz boyama etkinliklerine girişmeleri yalnızca danışıklı görev alışkanlıklarının değil, tabanlarından yükselmeye başlayan tepkileri yatıştırma güdülerinin sonucudur.
* Kadıköy’deki ayrı mitingi düzenleyenler bu kez toplumun önüne hiçbir çuvala sığdırılamayacak bir ihanet mızrağıyla çıktılar. Bu ihanetin “sol” maskeli milliyetçi işbirlikçileri Türk-İş yöneticilerinin kuyruğuna takıldılar. “İşçiler Türk-İş’te, yerimiz işçilerin yanı” diyenlerin ise çok büyük ve tarihsel bir yanılgı içinde oldukları bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı.
* Bu 1 Mayıs’ta devrimci birlik genel ve siyasal olarak sağlanmıştır. Çeşitli ve kimi haklı nedenlerle “Taksim’de 1 Mayıs” ortak iradesinin dışındaki arayış ve denemelerden erken dönülmesi doğru olmuştur.
* Bu 1 Mayıs’ı bekleyen en büyük tehlike sendikacılarla devletin uzlaşarak Taksim’de protokoler bir 1 Mayıs kutlaması yapmalarıydı. ” ‘Makul’ sayıda temsille Taksim” kuşku yok bir uzlaşmaydı. DİSK ve özellikle de KESK bu uzlaşmayı verili koşullarda olabildiği kadar çok sayıda 1 Mayısçının Taksim alanına çıkması için değerlendirme yönünde belli bir çaba gösterdiler. Bu çabaların beklenen sonuçları yaratamaması, binlerce eylemcinin Mecidiyeköy’le Taksim ana çizgisinin iki yanındaki ara sokaklarda uzun süre mahsur kalması, çoğunun ana korteje katılamaması çok açık biçimde eylem örgütlenmesindeki önderlik ve örgütleyicilik zaafının, dağınıklığın sonucudur. Birkaç örnekte, ara sokaklardan ana yollara açılan noktalardaki barikatların kortej içindekilerin desteğiyle aşılabilmesi, önceden iyi düşünülmüş, planlı ve örgütlü bir çabayla katılımın ciddi ölçülerde yükseltilmesinin mümkün olduğunu göstermiştir.
Madalyonun öteki yüzü de var:
* Türkiye’de kazandığı büyük anlam ve çekiciliğe rağmen sonuç itibariyle “senede bir gün” olan 1 Mayıs’a kaldıracağından daha büyük yük bindirmek doğru değildir. Şu gerçeği unutmayalım: Türkiye işçi sınıfı ve emek hareketi siyasal ve sendikal bilinç, örgütlülük ve eylemlilik ölçülerinden alındığında ileri ve hareketli bir görünüm vermiyor. Türkiye sol ve sosyalist hareketi marjinallikle apolitizmin tuhaf bir karışımı olan bir tür konformizm döngüsünü kıramıyor. 1 Mayıs bir günün değil, bütün günlerin, dönemin sınıfsal güçler ilişkisinin, tarafların hazırlık ve örgütlülüğünün tartıldığı, karşı karşıya geldiği simgesel bir karşılaşma noktasıdır. Hazırlık ve örgütlülüğü zayıf bir hareketin 1 Mayıs’la büyük bir sıçrama yapması olanaklı değildir. Ancak siyasallaşmış, örgütlü, mücadeleci bir emek hareketi 1 Mayıs’ta ileriye doğru büyük bir adım atabilir. Gelecek 1 Mayıs’ların başarısı 2 Mayıs 2009 gününden itibaren aralıksız ve inatla sürdürülecek bir devrimci siyasal kitle çalışmasının ürünü olabilir. Bugünü ve geleceği ancak, geniş emekçi yığınların bilincinde de tarihsel meşruluğunu hızla yitirmeye başlayan kapitalizme karşı, işçi sınıfının insanlığı, burjuvazinin yalancı dünyasından sahici bir geleceğe; eşitlik ve özgürlük günlerine açılma çağrısının, bizzat işçi sınıfının içinden yükseleceği bir örgütlülük ve eylemlilikle kazanabiliriz.
* 1 Mayıs’ın, işçi sınıfının, emekçi kitlelerin siyasal amaçlarının, mücadele başlıklarının dile getirildiği, bizzat işçi sınıfının bu istemlere ve mücadeleye kazanıldığı bir vesile olduğunu unutan ve unutturan bir alan tartışmasına indirgenmesi yanlıştır.
* İstanbul, proletaryanın başkentidir. İstanbul Türkiye’dir. Bu açıdan yalnız 1 Mayıslarda değil, tüm kritik dönüm noktalarında güçlerin İstanbul’da yoğunlaşmasının çok büyük önemi var. Bu 1 Mayıs’ta kanımca, “İstanbul’da Taksim’de tek 1 Mayıs”, gerçekleştirilebilseydi çok önemli bir kazanım olurdu. Öte yandan, bu 1 Mayıs, bilebildiğim kadarıyla özellikle Ankara ve İzmir’de işçi katılımı ve coşkusu açısından anlamlı oldu. Tüm İstanbul eylemliliklerinde, İstanbul’un henüz erişemediğimiz dev emekçi potansiyeli ile buluşmak, onu seferber etmek temel kalkış noktası olmalıdır. İstanbul dışındaki yerler açısından ölçü, “tüm Türkiye 1 Mayıs alanıdır” türünden 1 Mayıs’ı heyecansız, siyasal içeriksiz bir dostlar alışverişte kolaycılığı haline getirmemektir. Çeşitli nedenlerle bulunduğu yerde 1 Mayıs’ı kutlamak isteyen emekçinin bu isteğini yanıtsız bırakan keskinlik ve toptancılıklar zararlıdır. Örnek olsun, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Diyarbakır gibi merkezlerde yapılacak bölgesel 1 Mayıs’lar, toplam katılımı ve eylem gücünü Türkiye çapında çoğaltan, çarpan bir etki sağlayabilir.
* 1 Mayıs’ı sendikalarla birlikte sosyalist siyasal parti ve örgütlerin, meslek kuruluşlarının, demokratik kitle örgütlerinin ortak sorumluluk ve yetkisi içinde ele alınmalıdır. 1980 öncesi deneyiminde olduğu gibi aylar öncesinden oluşturulacak kitlesel ve “aşağıdan” emekçi inisiyatifli “1 Mayıs Komiteleri” kurulması, bu komitelerin 1 Mayıs’ın dününü ve bugününü olduğu kadar, dönemsel ve güncel siyasal hedefleri, mücadele başlıklarını propaganda etmesi, 1 Mayıs hazırlıklarını bir örgütlenme ve eylemlilik seferberliği haline getirmesi türünden hazırlıklar sonuç belirleyici önemdedir.
Sıcağı sıcağına akla gelenler bunlar. “Dahası” olduğu ise açık. Bunu, önümüzdeki günlerde hep birlikte yapacağız. Önemli olan, bu yıl geçen yıllara oranla üzerinde düşünce ve eylem geliştireceğimiz daha ileri bir zemine sahip olmamızdır.
2010’da 1 Mayıs’ı sınıf mücadelesinin daha ileri bir kazanımı haline getirmenin yolu ise, önümüzdeki bir yıl içinde Türkiye’de sosyalist hareketin yeniden kuruluşu, ideolojik, siyasal ve örgütsel sahici bir toplumsal seçenek düzeyine yükselmesi için neyi ne kadar yapacağımızdan geçiyor…